I can't say that traducir turco
2,120 traducción paralela
Look, I'm not a racist... but I can't say I was surprised when I heard what you did to that girl.
Bak, ben ırkçı değilim ama o kıza yaptıklarını duyduğumda pek de şaşırdığımı söyleyemem.
It's tempting, but I can't just say yes to every offer that comes through that floor.
Teklif çok iyi ama yerin altından elinde bir teklifle çıkan herkese "evet" diyemem.
I was that tired that I only remember there were people around but, you know, I can't say who exactly is...
Çok yorgundum ve tek hatırladığım etrafımda insanların olması ama tam olarak kimlerdi bilemiyorum.
# You know I can't believe you when I say that #
Red Bull ve votkayı çok sevdiğimi söylerken, sana
" They say that Flicka can't be tamed, but I know she can.
" Flicka'nın evcilleştirilemeyeceğini söylüyorlar bence evcilleşir.
I can't say as I understand why God take him that way.
Tanrının onu neden bu yolla aldığını anladığımı söyleyemem.
I think the same thing it's just that I can't say it the way you do.
- Ben de hep aynı şeyi düşünürüm. Ama senin gibi dile getiremiyorum.
No, can't say that I have.
Hayır, tanıyorum diyemeyeceğim.
No, I can't say that, Jack.
Bunu söyleyemem, Jack.
I'm sorry, Your Honor, but I can't do that.
Özür dilerim Sayın Yargıç ama bunu yapamam.
I'm pretty sure you can't actually say that.
Ben mi, diyemem eminim...
Madam President, I appreciate your optimism... but I don't understand how you can believe... that installing Hassan's widow as some kind of figurehead... will alleviate our concerns about the instability of the IRK government.
Sayın Başkan, iyimserliğinizi takdir ediyorum ama Hasan'ın dul eşini kukla başkan olarak atamanın Kamistan hükümetinin istikrarsızlığı konusundaki endişelerimizi azaltacağına nasıl inandığınızı anlamıyorum.
You see, I can't say who'cause that would be gossiping.
Kim olduğunu söyleyemem. Çünkü bu dedikoduya girer.
What is the use if you can't help each other? That's what I say.
İnsanlar birbirlerine yardım etmezse, hayatın ne anlamı var?
And I'm glad that it does, because the day that I say, "I can't do it," is the day that I taste the barrel af my shotgun.
Ve öyle olmasından mutluyum çünkü benim "yapamam" dediğim gün tüfeğimin namlusunun tadına baktığım gündür.
I can't say that I do, no.
Anlayabildiğimi söyleyemem, yok.
What if i can prove that what i say is true, That i can't? !
Doğruyu söylediğimi kapayamayacağımı kanıtlasam?
[sighs] can't say that I do.
Bildiğimi söyleyemem.
I just wanted to say thank you... for showing me that... just because I'm not good at anything other than singing... doesn't mean I'm not any good if I can't sing.
Şarkı söylemek dışında hiçbir şeyde iyi olmadığım için, eğer şarkı söyleyemezsem bunun hiçbir şeyde iyi olmayacağım anlamına gelmediğini gösterdiğin için.
... and when it says "Hamlet", then I can't tell myself, I can't say, that's a heterosexual man with his special problem, I don't have anything to do with him, then I'm requested to say :
Bu sorunları olan heteroseksüel bir adamın sorunu, onunla bir işim yok, Sonra şöyle demek istedim :
I can't really remember, but the fact that I'm half-naked right now I gotta say, you are the best wingman in the world.
- Hatırlamıyorum. Yatak odasında yarı çıplak oluşuma bakılırsa sen uzak ara dünyanın en iyi dostusun.
And I can't say that I'm having fun either.
Ve bende eğlendiğimi söyleyemem.
I can't say that I paid you much attention.
Pek ilgimi çektiğini söyleyemem.
But don't feel obligated or anything, you can say no and we'll just be weird with each other from now on, and that's absolutely fine.
Ama zorunda falan hissetme. Hayır diyebilirsin, biz de bundan sonra karşıIıklı tuhaf oluruz ve bunda da hiç sorun yok. Yoo, çok isterim.
I can't do that again. Honey, say goodbye.
Esir alınmış gibi hissetmiştim.
Can't say that I do.
Bildiğimi söyleyemem.
But what I can say, without a doubt, Representatives... is that a cop doesn't pull the trigger alone.
Ama net olarak söyleyebileceğim bir şey var ki beyler bir polis hiç bir zaman tetiği tek başına çekmez.
I just don't see how you can say that the blackout was good. And look at all the people that died.
Bilinç kaybının hayırlı bir şey olduğunu nasıl söyleyebiliyorsunuz anlamıyorum.
What, you can't say that. " I thought I was in charge.
Ne, Öyle diyemezsin. " Bende bu işin başındayım diye düşünmüştüm.
No, I can't say that I have
Hayır, şahit olduğumu söyleyemem.
But I can't say that.
... yine de bunu sesli söyleyemem.
but i can't say that i don't miss it.
Ama özlemediğimi söyleyemem.
* I can't be too late * * to say that I was so wrong * Come on, honey, take it.
Hadi canım, katıl sen de.
Yeah. I can't say that I blame her.
Onu suçlayamam ki!
I mean, you say things to me everyone else is afraid to say, and you make me see things about myself that I can't see.
Bana herkesin söylemeye korktuğu şeyler söylüyorsun ve kendimle ilgili göremediğim şeyleri görmemi sağlıyorsun.
No, Lydia. I heard Stiltskin say That he can't make the Hanks lunch happen,
Hayır Lydia, demin Stiltskin'in Hanks'le öğle yemeğini olayını gerçekleştiremeyeceği için onu kazanmak isteyen herkesten daha fazla para teklif edeceğini duydum.
Um... I just don't know how many more times I can say that I'm trying.
Bilmiyorum, hala çabaladığımı daha kaç kere söyleyebilirim.
But I can't say that it's impossible.
Ama imkânsız diyemem.
Can't say that I have.
Gittim diyemem.
Yes, Your Honor, I'd like to add that at present I'm living with my parents because I can't afford an apartment.
Sayın Hâkim, eklemek isterim ki daire tutmaya param yetmediği için şu an anne babamla yaşıyorum.
I can't say we fell back in love with our car After that trip, but brick was right...
Arabamıza o seyahatten sonra tekrar tutkun olduğumuzu söyleyemem.
I mean, don't you guys have some kind of rule That says you can't say anything?
Hiçbir şey söyleyemeyeceğinize dair bir kuralınız falan yok mu sizin?
I can't say that I'm a huge proponent of marriage.
Çok da evlilik taraftarı olduğumu söyleyemem.
Yes, I understand that. I can't do more than apologize and say "my mistake."
Evet, anladım orasını. "Benim hatam" demekten başka diyebileceğim bir şey yok.
- Can't say that I have.
- Gördüğümü söyleyemem.
I understand that, Your Honor, but we both know if you don't use the proper form of "sustained" or "overruled," the matter can't later be appealed.
Anlıyorum Sayın Hâkim ama ikimizde biliyoruz ki, eğer "kabul edildi" "reddedildi" ifadelerini kullanmazsanız, konu ileride temyize götürülemez.
Can't say that I knew that that was a crime.
Suç olduğunu ise bilmiyordum. Suç değil.
I can't say that I'm really following you here.
Seni anladığımı söyleyemem.
Well, Don, I can't say I know my furs that well.
Valla, Don, kürklerimi o kadar iyi bildiğimi söyleyemem.
I can't say that I miss corsets.
Korseleri özledim diyemem!
I mean, it's like, on tv, it used to be You couldn't say crap, and then they let that slide. And now we can say whatever we want- -
Yani, aynı eskiden televizyonda bok diyemezdin ve sonra buna izin verdiler ve şimdi istediğimiz şeyi söyleyebiliyoruz.
i can't say that i do 23
i can't say that i have 23
i can't 15664
i can't take it anymore 303
i can't wait to see you 50
i can't talk right now 218
i can't hear you 865
i can't take it 249
i can't stand it 217
i can't believe it 1829
i can't say that i have 23
i can't 15664
i can't take it anymore 303
i can't wait to see you 50
i can't talk right now 218
i can't hear you 865
i can't take it 249
i can't stand it 217
i can't believe it 1829
i can't tell you 532
i can't wait 554
i can't breathe 689
i can't see 575
i can't sleep 442
i can't stay mad at you 19
i can't do this anymore 331
i can't see shit 25
i can't remember 638
i can't see you anymore 48
i can't wait 554
i can't breathe 689
i can't see 575
i can't sleep 442
i can't stay mad at you 19
i can't do this anymore 331
i can't see shit 25
i can't remember 638
i can't see you anymore 48