English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / I can't see it

I can't see it traducir turco

2,172 traducción paralela
I can't see it.
Göremiyorum.
Can't you see that I am doing it already?
Çoktan böldüm, göremiyor musunuz?
I mean, you can't see nothing you can't see, so... it's like a big bowl of blue above you.
Yani, göremeyeceğin hiçbir şeyi göremezsin, bu yüzden... Sanki üzerimizde mavi bir çanak gibi.
I can't take a week off from work every time I want to see my kids. It's not realistic.
Çocuklarımı her görmek istediğimde işime bir hafta ara veremem.
It's so dark, I can't see anything.
Çok karanlık, hiçbir şey göremiyorum.
I don't think there's any other way you can possibly see it.
Sanırım başka şekilde görmen mümkün değil.
Don't be. I can see how you might think of it that way.
Öyle olma. Bunu niye böyle gördüğünü anlayabilirim.
I don't think, Arman, I can see it.
Sanmıyorum Arman, bunu kendim gördüm.
I can't wait to see it for myself.
Kendi gözlerimle görmek için sabırsızlanıyorum.
See, I can't treat this unless I can confirm it.
Doğrulayamadığım sürece bunu tedavi edemem.
I see the toolbox but I can't actually get it out cause it's way too much weight on the cart
Alet kutusunu görüyorum ama alamıyorum. Üzerinde çok fazla ağırlık var.
So I can match "I" to "E," and then I can count and see that that's four letters changed. Repeating the same for "X," I can count back four letters and see it might be representing "t." X-L-I is being converted to "the."
Bu insan tarihinde çok değerli bir an, çünkü insanların antik çağlardan beri sormuş oldukları bu filozofik soruya cevap verecek bilgiye ışık dedektörlerine, bilgisayarlara, teleskoplara sahibiz.
It's my second stint, I can't wait to see my colleagues.
Bu ikinci görevim, meslektaşlarımı görmek için sabırsızlanıyorum.
He won't do it. I can see it in his eyes.
Yapamaz, gözlerinden belli.
But I can't honestly see how he done it.
Fakat nasıl yaptığını bir türlü anlayamıyorum.
Well, I can't see it anymore.
Pekala, artık göremiyorum ama.
It's not up here, man. I can't see it.
Burada değil dostum, göremiyorum.
See if Ray can drive, and if he can't, I'll get Peter to do it.
Sen Ray ile görüş, eğer o götürmezse, O zaman Peter'la konuşurum.
I can't see it!
Göremiyorum.
There are mysteries I will never understand, but everywhere I look, I see proof that for every effect there is a corresponding cause, even if I can't see it.
Asla anlamadığım gizemler var ama nereye baksam göremesem bile olan biten her şey için karşıt bir sebebin varlığının kanıtını görüyorum.
It's too much pressure, and I don't see why I should have to define my relationship so that some greetg card company can make money.
Bence insanı baskı altına alıyor, ve bence ticari birşey bu çünkü hediye kartı hazırlayıp sana kutlamak zorunda olduğun birşeymiş gibi hissettiriyor.
I want to take it to him, but I just don't think I can see him right now.
Bu kutuyu ona götürmek istiyorum, ama şu anda onu görebileceğimden de emin değilim açıkçası.
And if you can't see it in your heart to forgive me, I will forgive you.
Ve eğer kalbinde beni affedemeyecek gibi hissediyorsan ben seni affederim.
I can't see it from there.
Ben de göremiyorum.
It's like I can't see gayness or something.
Kimin eşcinsel olup olmadığını asla anlayamıyorum.
I can't see it!
Göremiyorum!
- Ma'am, you can't. - I need to see it.
- Hanimefendi yapamazsiniz.
Didn't have to see. It was sales--I can feel it.
Satış kadrosundan biri yapmış olmalı.
Ell, Frankie's gonna be there anyway. I don't see any reason she can't do it. Oh.
00 : 30 lazımdı bu yüzden 1 : 30 olur mu demiştim.
But I can't see a direct cause for it.
Ama bunlara direkt bir neden göremiyorum.
- who I can and can't see. - With Carter, yes, it does.
- Mesele, Carter'sa ; verir.
I can see it's a gun, can't I?
- Bu bir silah.
Even though you can't see me in the picture, I'm in it.
Beni göremiyor olsan da resimde varım.
It's a bloody business, Bates, but I can't see any way around it.
Bu, lanet bir iş, Bates ama çıkar yol bulamıyorum.
I just can't see it working, can you?
İşe yarayacağını zannetmiyorum, ya sen?
I'll get it to e.R.T., see if they can recognize it.
Acil takviye ekibine göndereyim, bakalım bir şey bulabilecekler mi?
I can't see it.
Onu dikkate almıyorum.
Ah, I just can't wait to see it.
İzlemek için sabırsızlanıyorum da.
If you don't see what it accomplishes then there's no way I can explain it to you.
Sağlayacağı başarıyı anlayamıyorsan sana açıklamama imkân yoktur zaten.
I can't see it anywhere.
Hiçbir yerde bulamadım.
I can't wait to see what it is.
Ne olduğunu görmek için bekleyemiyorum.
But I can't enlarge it enough to see.
Ama görebilecek kadar büyütemiyorum.
I can't see it. Three the people who could see him that way ended up dead.
Onu bu şekilde görebilen üç kişi, mezarı boyladı.
It means I've been spending a lot of the morning looking for things I can't see.
Bunun anlamı, tüm sabahımı göremeyeceğim bir şeyi arayarak geçirdim.
But it's only when we slow down in the film 40 times that we can see more of what just happened and why I wasn't turned into mush.
Şimdi bu çektiğimizi 40 kez yavaşlatırsak, olanları daha iyi görebilir ve neden lapaya dönmediğimi anlayabiliriz.
Watch it! Can't you see I'm running?
Koştuğumu görmüyor musun?
I'll have forensics take a look at it, see if they can find a match.
Adli Tıp'a bırakıp, incelemelerini söylerim, belki neye ait olduğunu bulabilirler.
I know I said we should see other people, but I just can't handle it, okay?
Başkalarıyla görüşebileceğimizi söylediğimi biliyorum,... ama ben bunu kaldıramıyorum, anladın mı?
You don't know your own brilliance but I can see it.
Kendi ışıltının farkında değilsin. Ama ben görüyorum.
Then I'm saying if you give me back whatever you bought and I can return it, I don't see a reason to call the cops.
Ben de diyorum, ne aldıysan geri ver ben de iade edeyim ki polisleri çağırmayayım.
Oh, I'm sorry, Shelly, I can't see it.
Özür dilerim Shelly, o ışığı göremedim ben.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]