English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / I couldn't tell

I couldn't tell traducir turco

2,002 traducción paralela
I couldn't tell her.
Ona söyleyemedim.
I understand that, but why couldn't she tell a friend?
Ama Bir arkadaşıyla neden konuşamadı?
I couldn't tell my mom.
Anneme anlatamazdım.
And even if I did, I couldn't tell you.
Ve bilseydim de sana söylemezdim.
I couldn't tell him.
Ona söyleyemezdim.
Danny, I'm sorry I couldn't tell you I was a reporter.
Danny, sana bir muhabir olduğumu söylemediğim için üzgünüm.
I couldn't tell you I was Lady Thornton.
Sana Thorton Leydisi olduğumu söyleyemezdim.
I couldn't tell my parents about the baby.
Bebekten aileme bahsemedim.
You think I couldn't tell, the way you two were acting out there, that you were fucking?
Dışarıdaki hareketlerinizden düzüştüğünüzü anlayamaz mıyım sanıyorsun?
- Every day of every year I kept promising myself I'd tell you, but I couldn't.
- Her yıl, her gün kendi kendime sana söylemek için söz verdim, ama yapamadım.
I couldn't tell you, man.
Sana söyleyemezdim, dostum.
I couldn't tell.
Tahmin edemezdim.
So I wanted to tell them that I couldn't go through with it now.
Şu an için devam edemeyeceğimi bildirmek istedim.
Mr. Norton, when you came to my house, looking for blood samples from me and my son, - I asked you who your client was... - And I said I couldn't tell you.
Bay Norton benden ve oğlumdan kan örneği almak için evime geldiğinizde size müvekkilinizin kim olduğunu sordum.
I couldn't explain why she would tell The school counselor or go to DCFS.
Bütün bunları okul temsilcisine ya da Sosyal Hizmetlere neden anlattığını anlayamıyorum.
i couldn't tell anyone.
Kimseye söyleyemedim.
What am I gonna tell her when I get back there and say that I couldn't meet the president?
Şimdi geri dönünce ona ne diyeceğim, başkanla görüşemedim mi diyeceğim?
I couldn't tell a soul what was going on and it was proving difficult.
Neler olduğunu kimseye anlatamıyordum ve zorlaşmaya başlamıştı.
I knew that you would be ashamed of me and that you wouldn't let it lie, so I couldn't tell you.
Benden utanacağını ve yalanımı ortaya çıkaracağını biliyordum, o yüzden sana söylemezdim.
I couldn't tell you.
Sana söylemezdim.
I couldn't find the page I was looking for, the one that says it's important for you to tell the father that you are pregnant.
babana hamile olduğunu... söylemenin senin için önemli olduğunu anlatan sayfayı gerçekten bulamadım.
I remember coming to Andrzej to tell him I couldn't do it.
Andrzej'e gidip yapamayacağımı söylediğim zamanı hatırlıyorum.
I couldn't quite tell.
Bilemedim tam olarak.
I mean, I love her to death- - literally- - but believe me when I tell you my little girl never saw a molehill that she couldn't turn into a mountain.
Onu çok seviyorum. Ama küçük kızım her şeyi çok abartır.
I know.But I couldn't tell mom and dad about this, about my birth mother.
Biliyorum. Ama anneme ve babama bundan bahsedemem, biyolojik annemden.
I couldn't tell you.
- Size söyleyemem.
I just couldn't tell, but, um... she was definitely surprised.
Emin değilim, ama... eee şaşırdığı çok açıktı.
I couldn't tell.
Söyleyemem.
I couldn't tell you, Stan.
Sana istesem de söyleyemezdim, Stan.
Sorry, I just couldn't tell anyone.
Kimseye söyleyemezdim. Peki ya ben?
I am sorry I did not tell you this was a possibility but ultimately I couldn't accept the fact that I was the reason you were no longer part of your family and if we never see each other again,
Sana bundan bahsetmediğim için üzgünüm, ama benim yüzümden ailenden... kopmanı kabullenemiyorum.
Angry that she didn't tell me, that I couldn't be there for him.
Bana söylemediği için kızgınım. Oğlumun yanında olabilirdim.
I couldn't tell.
Bunu söyleyemem.
I couldn't bring myself to tell you goodbye.
Bu yüzden sana hoşça kal diyemem.
After all that you've done for me, I couldn't tell Teru no.
Sen benim için bunları yapmışken ben Teru'ya hayır diyemezdim.
I couldn't tell you.
Söyleyemem.
I couldn't tell. The windows were blacked out.
Camlar siyahtı.
And, uh, my lawyer called that day to tell me That he couldn't find Heather and Betsey.
Avukatım o gün Heather ve Betsey'i bulamadığını söylemişti.
I couldn't tell you everything I've done for him.
Onun için yaptığım her şeyi anlatmadım sana.
Tell her I'm sorry I couldn't make it.
Orada olamayacağım için özür dilersin. Tamam mı?
- I couldn't tell you.
- Orasını bilemiyorum.
All right. I wanted to tell you, Quinn, but I couldn't.
Sana söylemek istedim, Quinn, ama söyleyemedim.
I wanted to tell her so much, but couldn't. Somehow...
Anlatmak istediğim çok şey vardı ama nasılsa anlatamazdım.
But I couldn't tell her that I Ioved her.
Ama ona, onu sevdiğim söyleyemedim.
Well, I couldn't tell her anyway.
Zaten ona söyleyemem.
I don't tell you enough, Nicky, but I couldn't do this job without you.
Yeteri kadar söylemiyorum Nicky, ama bu işi sensiz yürütemezdim.
I couldn't bring myself to tell her.
Ona söylemeye dilim varmadı.
I couldn't even begin to tell ya.
Bir konuşmaya başlasam...
And then when you showed up here yesterday, I... I just couldn't tell Elise.
Dün siz buraya gelince de Elise'e de bir şey diyemedim.
I don't know why I couldn't tell her what's happening.
Ona neler olduğunu niye anlatamıyorum anlamadım.
I was just so excited to tell Lucas, but he couldn't be bothered to care.
Lucas'a söylemek için can atıyordum ama aldırış etme zahmetine bile girmedi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]