I didn't have a choice traducir turco
655 traducción paralela
No, he was a white man, Johnny, but I didn't have any choice.
Hayır, Beyaz bir adamdı, Johnny, ama başka bir seçimim yoktu. O...
I didn't have a choice. When I was your age... All I got was a guy standing up like that and giving me bullshit, which I caught.
Sizin yaşınızdayken biri, yerden bitip kafama hepsine inandığım bu saçmalıkları doldurdu.
And, Tom, if it were your intention to do anything to bring down David Brice then I'd have no choice but to make sure that you didn't get away with it.
Tom, David Brice'a zarar verecek bir şey yapmaya kalkışırsan sana engel olmaktan başka seçeneğim olmaz
I didn't have a choice with your precious generosity.
Paha biçilmez cömertliğin karşısında hiç şansım yoktu.
I didn't have a choice.
Başka şansım yoktu.
I didn't have a choice.
Başka seçeneğim yoktu.
But I didn't have a choice. We're being sponsored.
Ama çok şansımız da yoktu Artık bir sponsorumuz var.
I agreed we didn't have a choice.
Başka bir seçeneğimizin olmadığını söyledim.
Hey, I didn't have too much of a choice, all right?
Hey, fazla seçimim yoktu, tamam mı? - Evet.
I didn't have a choice.
Beni tehdit etti!
- I didn't have a choice.
Seçme şansım yoktu.
I didn't have a choice. There was a war going on.
Seçeneğim yoktu.
I didn't have a choice.
Bir seçeneğim yoktu.
I didn't have a choice.
Seçeneğim yoktu.
I told you we didn't have a choice.
Hiç şans tanımadı. - Çeneni kapat.
- I didn't have a choice!
Bir seçeneğim yoktu.
I was doing my father's bidding. I didn't have a choice.
Babamın emrini yerine getiriyordum, başka şansım yoktu.
Oh, excuse me, new kid. I didn't mean to fart on you. I didn't have a choice.
Özür dilerim yeni çocuk, yüzüne osurmak istemezdim ama başka şansım yoktu.
Well, I didn't have that much of a choice.
Aslına bakılırsa fazla seçme şansım yoktu.
I didn't have a fucking choice!
Benim lanet bir seçeneğim yoktu.
I didn't have a choice.
Başka seçeceğim yoktu.
I didn't have a choice.
Seçim yapabilme gibi bir lüksüm yoktu.
I didn't have a choice, really.
Başka seçeneğim yoktu.
I didn't have a choice... after hearing them... really...
Onları duyduktan sonra.. ... seçme şansım yoktu, gerçekten, olanlar onlar için | çok utanç vericiydi.
I didn't want to tell you but I think I don't have a choice now.
Bakın.
I didn't have a choice.
Benim seçeneğim yoktu.
I didn't have much of a choice.
Pek fazla seçeneğim yoktu.
I know I let you down, but... I really didn't have a choice.
Sizi hayal kırıklığına uğrattığımı biliyorum ama cidden başka şansım yoktu.
I didn't have a choice
Başka seçeneğim yoktu.
- I didn't have a choice.
Başka seçimim yoktu.
- I didn't have a choice.
- Başka şansım yoktu.
But I didn't have a choice, and neither do you.
Ama başka şansım yoktu, senin de yok.
- I didn't have a choice.
- Seçeneğim yoktu.
You know, I didn't have a choice.
Biliyorsun, başka seçeneğim yoktu.
I didn't want it to end like this, but now I don't have a choice.
Böyle bitmesini istemezdim ama artık seçme şansım yok.
I didn't exactly have a choice.
Başka bir seçeneğim yoktu.
- I didn't have a choice.
- Başka seçeneğim yoktu.
I didn't have a choice, I had to go
- Gitmekten başka seçeneğim yoktu.
I thought I didn't have a choice.
Seçme şansım yok sanıyordum.
I would have taken you, But i didn't have a choice.
Alabilirdim ama seçim şansım yoktu.
Yeah, well, I didn't really have much of a choice.
Çok fazla seçeneğim olduğunu sanmıyordum.
Well, no I didn't have a choice in that.
Şey, bunda da hiç seçeneğim yoktu.
I didn't have a choice.
- Başka seçeneğim yoktu.
- I didn't have a choice.
- Bir seçeneğim yoktu.
I didn't have a choice.
Başka çarem yoktu.
Look, I didn't have a choice.
Bak, bir seçeneğim yoktu.
Between him and Henry, I didn't have a choice.
O ve Henry varken başka şansım yoktu.
I didn't have a choice, okay?
Başka seçeneğim yoktu, tamam mı?
Sorry, Cyon, I didn't have a choice.
Afedersin, Cyon, Başka seçeneğim yoktu.
I didn't have a choice.
Ben bir seçim yoktu.
I didn't have a choice. We were partners.
Seçeneğim yoktu.Biz ortaktık.