I didn't want to believe it traducir turco
103 traducción paralela
I've felt it ever since I came back... but I didn't want to believe it.
Geri geldiğim anda bunu hissettim ancak buna inanmak istemedim.
I didn't want to believe it.
İnanmak istemedim.
I just didn't want to believe it.
Sadece inanmak istemedim.
But I didn't want to believe it.
Ama ben buna inanmak istemedim.
When we heard from you that Gishiro was dead she didn't want to believe it, no matter what I said.
Gishiro'nun öldüğünü duyduğumuz zaman,.. ... Yuki, bana inanmak istemedi.
I guess when it came down to it, I didn't believe you because I didn't want to.
- Kesinlikle yok. Sanırım bu başıma gelince sana inanmadım, çünkü inanmak istemedim.
I didn't want to believe it.
Sadece inanmak istemedim.
- I really didn't want to believe it.
- Gerçekten, buna inanmak istemiyordum.
I didn't want to believe it, but I knew.
Ama biliyordum...
I knew his career was taking him away from me. But I didn't want to believe it was over.
Kariyerinin onu benden alıp götürdüğünü biliyordum ama bittiğine inanmak istemedim.
I just want you to tell me you believe I didn't do it.
Senden tek duymak istediğim benim masum olduğuma inandığını söylemen.
I didn't want to believe it... until one night I saw his car pulling out of the driveway.
Buna inanmak istemedim bir gece arabasını yola çıkarken görene dek.
Because i didn't want to believe it.
Çünkü inanmak istemedim.
I didn't want to create a god. - Then you don't believe it's true?
Yüzyıllar süren Bene Gesserit üreme programının son noktası.
I wanted to, but... but I didn't even want to believe it myself, and... the thought of telling him...
kendim bile bunlara inanamadım. Ama bunları ona söylemek...
Guess I didn't want to believe it.
Buna inanmak istemiyorum.
I didn't want to believe it but he does.
Buna inanmak istemedim fakat ediyor.
I guess I just didn't want to believe it.
Sanırım, buna inanmak istememiştim.
I didn't want to believe it.
Buna inanmak istememiştim.
I didn't want to believe it, but it's true, she's completely insane.
İnanmak istemedim ama doğru, tamamen delirmiş.
But, I didn't want to believe it.
Sadece buna inanmak istemedim.
I didn't want to believe it, i kept... I kept hoping i was wrong about this.
Buna inanmak istemiyordum, sürekli bu konuda yanıldığımı umut edip durdum.
Believe it or not, I did this... because I didn't want you to feel bad about yourself.
İnan ya da inanma, bunu ben yaptım çünkü kendini kötü hissetmeni istemedim.
I didn't want to believe it, but it's true.
Biliyordum.Biliyordum. Buna inanmak istemedim, ama bu doğru.
And then Zach said he couldn't have sex, and I didn't want to explain it. So I made him believe that I still wanted to.
Ve sonra Zach seks yapamayacağımızı söyleyince, ben de sanki hala seks yapmayı istiyormuş gibi davrandım, ona açıklama yapmak istemediğim için.
I just didn't want to believe it.
Ama inanmak istememiştim.
The person, who could light a fire in me and put it out who knew, but didn't want to believe... I said to you... either - or...
Beni yangılara tutuşturan kişi Sonra o yangınları söndüren kişi Ne zaman neye inanacağımı bilen
But I didn't want to believe that I gave it to her.
Fakat ona hastalığı bulaştırdığıma bir türlü inanmak istemedim.
- l didn't want to believe it, but I knew it.
İnanmak istemedim ama aslında biliyordum.
A couple of dishwashers were telling me they thought you were ignoring me... but I didn't want to let myself believe it.
Birkaç bulaşık yıkarken beni göz ardı ettiğini sanıyordum... Ama buna kendim bile inanmak istemiyordum.
- It's been destroyed. I didn't want to believe it either, Mike, but it's the truth, so help me God.
Buna ben de inanmak istemedim Mike... ama bu doğru, Tanrı aşkına bana yardım et.
At first, I-I didn't want to believe it.
Önceleri inanmak istemiyordum.
Believe me, I didn't want it to go down like this, man.
İnan bana, dostum. Böyle bitmesini hiç istemezdim.
I just didn't want to believe it.
Ama inanmak istemedim.
Well, I didn't want to believe it either.
Ben de inanmak istemedim.
It's not that I didn't want to believe.
Bu inanmak istemediğim için değildi.
I didn't want to believe it either.
İkisine de inanmak istemedim.
I didn't want to believe it either.
Bende inanmak istemiyorum.
Maybe I just didn't want to believe it.
Belki de inanmak istemedim.
When I saw him pick up that girl at the bus stop, i didn't want to believe it.
O kızı otobüs durağından aldığını gördüğüm zaman inanmak istemedim.
You knew. You knew I let him die. I didn't want to believe it, and then you quit surgery, so,
bir seçim yaptım ölmesine izin verdin biliyordun ölmesine izin vereceğini biliyordun buna inanmak istemedim ama sen ameliyattan çıkınca... o zaman, bunu yaptığını tahmin ettim herkes yardımımızı haketmiyor hayır, herkes saygı duyulmayı haketmiyor, ama yardım etmemizi?
I didn't want to believe it.
İnanmak istemiyorum.Ama o..
You know, on some level, I think I knew, but I liked her so much, I just didn't want to believe it.
biliyormusun, bazı düzeyde, Sanırım biliyordum, ama ondan o kadar hoşlanıyordum ki sanırım inanmak istemedim.
Yule Mae told me what y'all was up to. I didn't want to believe it.
Yule Mae neler çevirdiğinizi söylemişti de inanmamıştım.
God, I just didn't want to believe it!
Tanrım, sadece inanmak istememiştim.
I didn't want to believe it myself.
Buna ben de inanmak istemedim.
- I do. But even if you didn't want to believe it, you would have to believe it.
Ama inanmıyor olsaydınız bile inanmak zorunda kalacaktınız.
I didn't want to believe it, but it was all true.
Bunu inanmak istememiştim ama hepsi doğruydu.
I didn't want to believe it, so I put it to the back of my mind.
İnanmak istemiyordum, o yüzden hep iteliyordum.
I just didn't want to believe it.
Ben asla Ultron gibi öylece oturup olanlar için ağlamam.
I didn't want to believe it, and then we come back here and there's photos of you with your arm round some guy, and you're cooking!
Ben de buna inanmak istemedim. Sonra buraya geldik, adamın tekiyle sarmaş dolaş fotoğrafların var ve yemek yapabiliyorsun.