I didn't want to tell you traducir turco
609 traducción paralela
I tell you, I didn't want to kill you.
Seni öldürmek istemediğimi söyledim.
Suppose I didn't want to tell you who I really am.
Sanırım gerçekte kim olduğumu söylemek istemedim.
You see, Anna, this is why I didn't want to tell you.
İşte, Anna, sana bu yüzden söylemek istemedim.
And Leon, I want to tell you something which I thought I would never say... which I thought nobody ever should say, because I didn't think it exists.
Leon, asla söylemeyeceğimi sandığım, var olduğunu düşünmediğim için... kimsenin söylememesi gerektiğine inandığım bir şey söylemek istiyorum sana.
I didn't want to tell you this... but now, you see, I have to.
Sana bunu söylemeyi istemezdim ama artık söylemek zorundayım, anlıyorsun ya.
I didn't tell you before because I didn't want to upset you...
Sana daha önce anlatmadım zira seni üzmek istemedim...
I didn't want to tell you, it would only make you sad.
Sana söylemek istemedim, seni üzmekten başka bir işe yaramayacaktı.
When I appear in front of my only judge, do you think I'll tell Him, "I witnessed crimes but I didn't want to interfere and get in trouble with the local institutions - and the judges who allow those crimes"?
Yegane yargıcımın karşısına çıktığımda, ona, "suça şahit oldum ancak buna karışmak ve... bu suçlara müsaade eden yerel kurumlarla ve yargıçlarla başımın derde girmesini... istemedim" diyeceğimi mi düşünüyorsunuz?
I didn't tell you because I didn't want to ruin our last weeks together.
Sana söylemedim çünkü son haftalarımızı mahvetmek istemedim.
I DIDN'T WANT TO TELL YOU.
Sana söylemedim.
I DIDN'T WANT TO TELL YOU. I--I DIDN'T WANT YOU TO KNOW IT.
Sana söylemek istemedim.
That's what I wanted to tell you after it I didn't want to spoil your supper
- Bu hâlde hep odanda mıydın? - Hayır, baba.
I didn't want to tell you in front of the others.
Sana diğerlerinin önünde söylemek istemedim.
'I didn't have the guts to tell you this while I was alive,'because I didn't want to end up like Sandy Dixon's kid.
Hayattayken size bunu anlatma cesaretim yoktu. Çünkü Sandy Dixon'ın oğlu... diye anılmak istemedim.
In fact, I didn't want to tell you... but it was Mr. Kusuda... who lent it to me.
Aslında, sana söylemek istememiştim... ama parayı bana veren... Bay Kusuda'ydı.
I didn't want to tell you till I had it pretty well cinched.
Her şey kesinleşene kadar sana söylemek istememiştim.
- I didn't want to tell you.
- Sana söylemek istemiyordum.
I didn't want to tell you before your birthday.
Doğum gününden önce sana söylemek istemedim.
I didn't want to tell you, either.
Hiç anlatmayacaktım da!
I didn't want to tell you over the phone'cause I knew how excited you'd get.
Sana telefonda söylemek istemedim. çünkü ne denli heyecanlanacağını biliyordum.
To tell you the truth, I didn't want to come here in the first place.
Gerçeği söylemem gerekirse, başlangıçta buraya gelmek istemedim.
I had to tell you that because I didn't want to hurt you or kid you along.
Bunu sana anlatıyorum çünkü seni incitmek ya da oyalamak istemiyorum.
Now you know why I didn't want to tell you, and why we've got to get out of here and lock this place up and never come back again!
Artık sana neden anlatmak istemediğimi..... ve neden buradan ayrılıp, kapattığımızı..... ve geri dönmediğimizi biliyorsun!
And I just want to tell you that I didn't know at all what he was like, when, you know...
Sadece şunu belirtmek istiyorum ki... sizi tanıştırırken onun nasıl biri, bilirsin -
" I didn't want to tell Mr. Kim that you were ill.
Hasta olduğunu Bay Kim'e söylemek istemedim.
I didn't want to tell you by phone ;
Telefonda konuşmak istemedim.
I didn't want to tell you.
Sana söylemek istemiyordum.
I didn't tell you, because I didn't want to hurt your feelings, but Ballochet betrayed himself.
Senin duygularını incitmek istemiyorum ama... Ballochet bizimle gelmek istemiyordu sanki.
I didn't want to tell you this, but you have to know the truth.
Bunu sana söylemek istemezdim ama, gerçeği öğrenmen gerek.
I want to tell you how sorry I am... that I didn't let you take us with you when you offered.
Teklif ettiğiniz zaman sizinle gitmeyi reddettiğim için ne kadar üzgün olduğumu s öylemek istedim.
I didn't want to tell you, but you should know, for your own good.
Söylemek istemezdim ama bilmelisiniz diye düşündüm. Yani iyiliğiniz için.
I wasn't going to tell you'cause I didn't want to hurt your feelings... but there's something about you that really bugs me.
Sana söylemeyecektim çünkü seni incitmek istemiyordum ama seninle ilgili bir şey beni rahatsız ediyor.
Forgive me if this sounds cowardly, but I didn't want to be the one to have to tell her what had happened. - If there's nothing more, you'll excuse me. - Certainly, sir.
Bir kartopunun yuvarlanmağa başladığını gördüğünde, it.
I didn't ever want to tell you, but now I know I've got to.
Sana asla söylemek istemedim, ama... şimdi söylemek zorundayım.
Okay, I, I didn't want to have to tell you They got the girl.
Tamam, sana söylememem gerekirdi ama kız da yanlarında.
I didn't want to tell you.
Sana söylemeyecektim.
Now can you see why I didn't want to tell you.
- Simdi sana neden soylemedigimi anladin mi?
I didn't want to tell you... but my daughter's retarded.
Size anlatmamıştım... ama kızım bir geri zekalı.
If you didn't want to see me why didn't you tell me when I was in Washington?
Eğer beni görmek istemiyorsanız neden bunu bana Washington'dayken söylemediniz?
I didn't want to tell you until I had to.
Son ana kadar söylemek istemedim.
But I didn't get a chance to tell him what you want.
Ama ona ne istediğini söyleme şansım olmadı.
I didn't want to tell you over the phone.
Telefonda bahsetmek istemedim.
I didn't want to tell you sooner because you're a sensitive person.
Daha sonra söylemek istemedim çünkü sen hassas bir insansın.
Didn't I tell you she will not want to kiss, Djenka...
Sana söylememiş miydim öpüşmek istemiyor, Djenka...
I didn't want to have to tell you this because you're pals. But she's coming on to me gangbusters.
Arkadaş olduğunuz için bunu söylemek istemiyordum ama bana fena halde asılıyor.
That's why I didn't want to tell you right away.
İşte bu yüzden o anda sana söylemek istemedim.
Mrs. Cheng, there's something I really didn't want to tell you.
Bayan Cheng, size anlatmaktan çekindiğim bir şey var.
I didn't want to tell you, but you're being had.
Sana anlatmak istemedim, ama sen zorladın.
- I didn't want to tell you until I believed.
- İnanana kadar sana söylemek istemedim.
Colonel Braddock... I didn't want to have to tell you this... but maybe you should know.
Albay Braddock... bunu söylemek zorunda kalmak istemezdim ama bilsen iyi olur.
I didn't tell you... because I didn't want to frighten you.
Söylemedim çünkü korkmanı istemedim.