I do not think so traducir turco
264 traducción paralela
I do not think so now.
Şimdi düşünmüyorum.
- I do not think so, but I don't remember exactly.
- Sanmıyorum. Tam da hatırlamıyorum aslında.
No I do not think so.
Hayır, onun öldüğünü sanmıyorum.
I do not think so.
Sanmıyorum.
- I do not think so.
- Hiç zannetmiyorum.
No, señor, I do not think so.
Hayır bayım, sanmıyorum.
No, I do not think so, thank you.
Hayır. Hayır sanmıyorum.
I do not think so.
Hiç zannetmiyorum.
I do not think so.
Öyle olduğunu sanmıyorum.
I got the earlier you do it? I do not think so.
Erkenden kalkmayı göze alıyor musun?
" I do not think so.
Hayır, sanmıyorum.
- No, I do not think so.
- Hayır pek sanmıyorum.
Or I'll make sure... No, no, no, no, no, I do not think so.
Hayır, hayır, hiç sanmıyorum.
- I do not think so.
- Sanmam.
- I do not think so.
- Sanmıyorum.
But I do not think so now.
Ama şimdi öyle düşünmüyorum.
I do not think so.
Hayır, sanmıyorum.
- I do not think so, Jobe.
- Hiç sanmıyorum Jobe.
Well... I do not think so we want to go.
Eh... biz de izin almayız, öyleyse.
I do not think so, Jacks.
O kadar da kötü olmadığına eminim, Jacks.
I do not think so.
Buna inanmıyorum.
No. I do not think so.
Hayır ben öyle düşünmüyorum.
No, I do not think so, mademoiselle.
Hiç sanmıyorum, bayan.
I do not think so.
Hiç sanmıyorum.
- I do not think so.
- Ben burada çalışıyorum.
I do not think they're so healthy too. All that smoke and...
Onların da çok sağlıklı olduklarını düşünmüyorum.Hep duman ve...
I'm afraid for you so much I do not think of me.
Ben senin için çok korkuyorum, kendim için değil.
You may not think so, but I do.
Sence değil ama bence öyle!
I do not think that's so, but your friend tells you :
Kıyaslamayı sevmem, ama arkadaşın bu konuda haklı. Deneme.
All right, I will do whatever you want but I'm not so sure, I mean, I think...
Tamam, nasıl isterseniz yaparım da ama çok emin değilim, yani... - Ama baksanıza şuraya!
The man's probably dying if he's not dead already, so I think the best thing to do is to get up there.
Adam muhtemelen ölmek üzeredir, henüz ölmediyse tabii. O yüzden en iyisi oraya gitmek.
So sorry, but I think you say for room, and I do it, for I am not one to know it easily.
Üzgünüm, ben oda için dediniz sandım... odayı gösterdim, kolayca anlamayan birisi olduğumdan.
You think? I do not think so!
Ben öyle düşünmüyorum.
Do you not think so? I don't know. Like what do you do, for example, for laughs?
Bilmem ki, mesela eğlenmek için ne yapıyorsun?
So when I see one man alone without fear in our country... I do not think he is lost.
Bu yüzden topraklarımızda, tek başına, korkusuz bir adam gördüğümde onun kaybolmuş olduğunu düşünmüyorum.
So that is stubborn your father, I do not think.
- Baban çok inatçı.
I do not think that the aunt Julia was thinking so.
Ancak Julia teyzenin işe böyle baktığını sanmıyorum.
The will disappeared and, even so, does not it do anything, Sergeant? With all the respect, Poirot, I think that it is exaggerating.
Saygısızlık etmek istemem ama bence abartıyorsun, Poirot.
Dreamland Management Office Information Desk Park Announcement Office So, I do not think these incidents have anything to do with Dreamland.
Yani bu kazaların Düşler Ülkesi ile bir alakası olduğuna inanmıyorum.
i'm not extremely well i'm not at all well putting it in english i'm so-so do you think western civilization is coming to an end?
Ben "son derece iyi" değilim. Ben hiç de "iyi" değilim. İngilizce bir deyiş kullanmak gerekirse "I am so-so".
And I do think - Or else this brain of mine hunts not the trail of policy so sure as it hath used to do.
Ya doğrudur söyleyeceğim ya da şu kafam bulamaz oldu ipuçlarını eskisi gibi.
I'm not sure until we do a full scan. I think so.
Tam bir tarama yapmadan bir şey söyleyemem.
Not on you. So, do you think you can convince my self-righteous son that I'm not nuts?
Sizce kibirli oğlumu deli olmadığıma ikna edebilir misiniz?
Mr. Wright, I think we should keep our voices down so as not to disturb the children, do you see?
Bay Waight, sanırım sesiz olmalıyız çünkü çocukları rahatsız etmemeliyiz?
So, what I'm asking you to do is think of this not simply as an ornament, but rather an opportunity.
Sizden bunu sadece bir süs eşyası olarak değil, bir olanak olarak görmenizi istiyorum.
It's easier to make money off closed source products if you don't need, or you have the huge market share. So, for example, Microsoft does not have a huge incentive to open source their code right now. And it would probably cut into their profits, so I don't think they're gonna do it, or at least not willingly.
Kapalı kod ürünler satarak para kazanmak eğer microsoft gibi büyük bir pazar payınız varsa, daha kolaydır microsoft'un kodlarını açıklayacağını zannetmiyorum, bu onlar için gelir kaybı olur
You know what, that's so not funny, because I think I do.
Ne diyeceğim, bu hiç de komik değil çünkü sanırım pirelenmişim.
Ok, look, I'm not happy about this, either but Jack asked us to do it and he's important to both of us so I think we should at least try
Bu konudan da hoşnut değilim ama Jack bunu yapmamızı istedi ve o ikimiz için de önemli biri bari en azından deneyelim.
Do not think I am so weak.
Beni hafife alma.
Do not worry, I think so.
Sanırım, Merak etmeyin.
I think we're a lot alike, I think we have chemistry, and I think you're scared, so you use what I do as an excuse not to give us a try.
Bence birbirimize benziyoruz, aramızda bir çekim var ve bence sen korkuyorsun, bu yüzden de denememek için yaptığım işi bahane olarak öne sürüyorsun.