English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / I don't think you understand

I don't think you understand traducir turco

1,079 traducción paralela
I don't think you understand.
Anladığını sanmıyorum.
I don't think you understand.
Anlamadın.
I don't think you understand what that means.
Ve ben, senin gibi düşünmüyorum.
I don't think I quite understand what you mean by a clean system, though.
- Temiz vücutla tam olarak ne demek - istediğini anladığımı sanmıyorum.
I don't think you understand the importance of this situation.
Durumun önemini kavradığını zannetmiyorum,
My dear, I don't think you understand.
Tatlım, sanırım anlamadın.
Well, I think there's something you don't understand.
Anlamadığın bir şey var sanıyorum.
I don't think you understand who you're talking to here.
Burada kiminle konuştuğunuzu anladığınızı hiç sanmıyorum.
I don't think you understand.
Anladığınızı sanmıyorum.
Mr. Wind Cloud, I don't think you understand.
Bay Rüzgar Cloud, Anladığınızı düşünmüyorum.
And don't you think I understand what you're doing?
ve sen düşünmüyor musun Ne yaptığını anlıyorum?
I don't think you understand me, Sparky. Ahem.
Beni anladığını sanmıyorum.
- Gramps, I don't think you understand.
Gramps, anlamadın galiba.
I think you understand that I don't want to sacrifice... the best years of my life for you.
Sanırım hayatımın en iyi yıllarını... sana feda etmeyeceğimi anlıyorsun.
Mr. Trott, when you say "cat", I don't think you understand.
Bay Trott, "kedi" diyorsunuz ama olayın farkında değilsiniz.
No, sir, I don't think you understand.
Hayır bayım, siz farkında değilsiniz.
I DON'T UNDERSTAND WHY YOU HAVE TO THINK ABOUT IT.
Neyini düşüneceksin anlamıyorum.
You don't think Rishon and I did something to merit survival? I don't understand.
Hiç anlamıyorum.
- I don't think you understand.
- Anladığını sanmıyorum.
Do you really think I don't understand?
Gerçekten anlamadığımı mı sanıyorsun?
I don't think you understand the kind of people that we're dealing with, honey.
Sanırım kimlerle uğraştığımızın farkında değilsin tatlım.
I don't think you quite understand here.
Tam olarak anladığınıza emin değilim.
I don't think I'll ever understand you.
Seni anlayamayacağım.
I don't think you understand.
Anlamıyorsun.
I don't think you understand the situation.
Durumu anladığınızı sanmıyorum.
What we are attempting is a hypothesis... in which I answer for him while you ask me question. I don't think you quite understand.
Anladığını pek sanmıyorum.
I don't think you understand, Mattie.
Anladığını sanmıyorum, Mattie.
Uh, I don't think you understand, Arsenio.
Şey, yanlış anladığını düşünüyorum, Arsenio.
I don't think you understand what I'm saying.
Ne söylediğimi anladığını sanmıyorum.
Captain, I don't think I understand what you're telling me.
Kaptan, bana söylediklerinizi anladığımı pek sanmıyorum.
I don't think you understand the situation.
Durumu anladığını sanmıyorum.
Clara, I don't think there's any way that you can understand it.
Clara. Bunu anlamanın mümkün olduğunu sanmıyorum.
I don't think you really understand what we're talking about.
Ne konuştuğumuzun farkında olduğunu sanmıyorum.
You think I don't understand about the white woman... committing black adultery, but I do.
Beyaz bir kadının siyah bir erkekle zina yaptığını anlamadığımı... -... sanıyorsunuz ama anlıyorum.
I don't think you understand how unattractive hate is.
Nefretin ne kadar itici olduğunu anladığını sanmıyorum.
Mr. Bergstrom is the first thing I think of when I wake up. I feel that way about Homer. You don't understand.
uyandığımda tek düşündüğüm kişi bay Bergstrom bende baban için bunları düşünüyordum hayır, anlamıyorsun o gülümsediğinde, bu dişi görüyorsun ama kahkaha attığında, bunları görüyorsun hiç tel takmış mıdır bilmiyorum, ama kesinlikle harika bende baban ile ilgili küçük şeylere dikkat ederim
I didn't think you'd understand. Just because I don't care doesn't mean I don't understand. I'm glad I'm not crying.
sanırım anlamadın hey, umursamamış olmam, anlamadığım anlamına gelmez ağlamayacağım söylediğim şeylerin senin için bir şey ifade etmemesinden nefret ediyorum ama sen, sen bir maymunsun!
Oh, wait, I don't think you understand.
Bekle. Anladığını sanmıyorum.
I don't think you'd understand it, now or in future. So we'll never have hatred. If everybody is like us.
bunu ne şimdi ne de sonra anlayabileceğini sanmıyorum işte bu yüzden asla içimizde nefret olmayacak eğer herkes bizim gibiyse.
I don't think you understand.
Anlamadın, galiba.
Miss Schlegel... margaret, I don't think you quite understand.
Bayan Schlegel Margaret, tam olarak anladığını sanmıyorum.
I don't wish to be indelicate, Mr Citrine, but I think you understand what I'm saying.
Bay Citrine, kabalık etmek istemem, ama sanıyorum ne demek istediğimi anlıyorsunuz.
And please don't think badly of me... But I understand your brother left you his district.
Lütfen beni yanlış anlamayın ama bildiğim kadarıyla kardeşiniz, bölgesini size bırakmış.
To the extent that we understand society at all, it's pretty straightforward. And I don't think those simple understandings are likely to undergo much change. The point is that you have to work.
1977 ve 78 yıllarında ellerinde beyaz bayraklarla ormanlardan çıkanlar için Endonezya kabul merkezleri kurdu.
I don't think you'd understand.
Anlayacağını sanmıyorum.
I don't think you understand the relationship a man has with his facial hair.
Bir erkeğin yüz kıllarıyla olan ilişkisini anlayabileceğini
I really don't think you understand.
Anladığını sanmıyorum.
- I don't think I understand you.
- Seni anladığımı sanmıyorum.
I think that you don't understand... - what being on parole really means.
Şartlı tahliyenin ne anlama geldiğini anlamadın sanırım.
I don't think you understand, your command does not start until 09 : 00 hours tomorrow morning.
Anladığınızı sanmıyorum, komutanız yarın sabah saat 09 : 00'a kadar başlamıyor.
What I don't understand is that you've been working..... since I think, what, about 6.00 this morning?
Anlamadığım, sabahın altısından beri çalışıyorsun, öyle değil mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]