English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / I get that a lot

I get that a lot traducir turco

595 traducción paralela
I get that a lot. I've been on TV.
Başıma çok gelir. TV'de çıkmıştım.
I get that a lot.
Hep böyle olur.
I get that a lot.
Olmayı çok isterdim.
I get that a lot.
Hep olur bu.
And I wish you birds wouldn't get drunk and raise Cain because that's the way a lot of birds get bumped off.
Umarım sarhoş olup kargaşa çıkarmazsınız çünkü bir çok herif bu şekilde temizleniyor.
Yeah. I never could get it why they like it, myself, except that it's hard to get and costs a lot.
Evet, ben de, zor bulunması ve pahalı olması dışında niye bu kadar sevildiğini hiç anlayamadım.
All I get is commercials and a lot of that apple pan dowdy.
Tek duyduğum reklam ve sıkıcı folk müziği.
Well, I thought if I did that, that we could buy some new equipment and all sorts of things, and then Payne Air would be a big airline, and everybody'd make a lot of money, and then no one would have to wait until 1954 to get married.
Düşündüm ki eğer bunu yaparsam daha iyi cihazlar satın alabiliriz o zaman Payne Havayolları, daha büyük bir havayolu olur ve herkesin çok parası olur, böylece hiç kimse evlenmek için 1954 yıIına kadar beklemek zorunda kalmaz.
- That's the general idea. I'll tell you, maybe we don't drill good but when we get started, we cover a lot of ground.
- Bu genel bi düşünce zaten sana dedim belkide iyi anlatamıyorum ama basladığımızda birsürü yeri örttük sacramentoya gidene kadar.
I went through a lot of trouble to get you alone... without that eagle-eyed sister of yours around.
Keskin gözlü ablan etrafta olmadan seni yalnız yakalayabilmek için çok uğraştım.
You see, dear, my wife and I aren't used to places like this... so it's only fair to tell you that if we don't get a whole lot of high-class service, and in a hurry... there's likely to be a terribly embarrassing scene in this sanctum.
Biliyorsun, eşim ve ben bu tip yerlere pek alışkın değiliz o yüzden burada birinci sınıf bir hizmeti derhal almazsak bu kutsal yerde oldukça utanç verici olaylar olacağını size garanti ederim.
I bet a lot of you dream about that sometimes with all them breakfast dishes piling up. And them cranky husbands to get off to work.
Eminim birçoğunuz, bütün o kahvaltı bulaşıkları birikmiş ve huysuz kocalarınız işe gitmeye hazırlanırken bunun hayalini kuruyorsunuz.
- All right. I just like to play that a lot, whenever I get a chance.
Fırsat olduğunda fal açmayı çok severim de.
I always get a lot of stupid toys or a bicycle or clothes or something like that.
Her zaman birçok aptal oyuncak ya da bir bisiklet ya da kıyafetler veya buna benzer bir şey alıyorum.
No, I actually like them a lot, but then, once you get to that point, it becomes impossible.
Aslında erkekleri severim ama bir kere gerçeği görünce, her şey zorlaşıyor.
If I get that lot on top of a skinful of beer, I can hardly draw my breath!
O yemekleri yedim mi soluk alamıyorum!
I intend to get a lot closer and ram her right down that thing's throat.
Daha da fazla yaklaşarak, o şeyin boğazına bindireceğim.
Now that you know where my house is I hope that we'll get to see a lot more of each other.
Artık nerede oturduğumu bildiğinize göre... umarım daha sık görüşürüz.
A lot of your men are chronic misfits, that's the word I get.
Adamlarınızın tamamı uyumsuz, bana gelen bilgi bu.
I think that crime definitely pays that uh, it's a great job, the hours are good and you're your own boss and you travel a lot and you get to meet interesting people.
Bence suç buna değer. Harika bir iş. Çalışma saatleri iyi ve kendi patronunuzsunuz
I wanna get a lot further than that.
Ondan çok dah öteye ulaşmak istiyorum.
Yes, well, we could debate that, but frankly, I think it would be a lot more productive if I got some tools and tried to get the engine started.
Bir etiket. Nasıl da gülünç hale gelebiliyorsun? Şey, Bay Jennings, sanırım, bir kadın hakkında her şeyi hiç kimse bilmez, siz bile.
I hate to change bulbs outside my house because no matter how tight I get that up in the lamp, you see, they attract a lot of dirt and guck, and they're full of dead bugs, and I just don't even like to go up there and touch'em.
... ne kadar seyrek de olsa dışarıdaki ampülü değiştirmekten nefret ederim... malum orası hep kirlidir ve bir sürü ölü böçek vardır bu yüzden sadece ona dokunmayı bile sevmem.
Look, I don't know what's going on around here, or if it's happening anywhere else, but we're a bunch of damn fools if we don't face the fact that we're in a hell of a lot of trouble, and we're gonna have to get together and fight it.
Burada ne olduğunu bilmiyorum, yada başka yerlerde ne olduğunu... ama zor durumda olduğumuz gerçeğinle yüzleşmezsek bir yığın lanet aptalız demektir... ve hep beraber kalıp, direnmek zorundayız.
I mean, a riot that's gonna include a lot of killing and things... in order to get this thing going the way it should be going.
Υ ani bir ayaklanmayla işleri οlmasι gerektiği gibi... yοluna kοymak için birçοk hayat feda edilecek.
Fellas, I think that, um... She's got a lot to do. We can get together...
Beyler, Onun yapacak çok işi var, ama biz birlikteyiz...
I get a lot of complaints about that.
Bu konuda çokça şikayet aldım.
Now, I know that in a lot of ways we've got no right to get up on a high horse.
Bakın, birçok açıdan... aniden gelip onu almaya hakkımız olmadığını biliyorum.
I don't want to get mad in a biblical place like this, but I think you're a hell of a lot more than that, kid.
Ben böyle kutsal bir yerde delirmek istemiyorum ama bence sen bunlardan çok fazlasına sahipsin, evlat.
I promised him I wasn't going to let that son of a bitch get his hands on this lot.
O adi köpek burayı ele geçiremeyecek. Luke'a söz vermiştim.
I was beginning to get into a lot of very strange ideas around that time.
Ve Kozan bir gün birden gitti. O sıralarda bir sürü tuhaf fikre kapılmaya başlamıştım.
It's just that we're gonna be spending a lot of time together and I just wanted a chance to get to know you better.
Uzun bir süre birlikte çalışacağız. Ve sadece seni daha yakından tanımak istedim.
So you're gonna get out of my way or so help me God, I'll kick your ass from here to Newark and that's a lot of kicking, let me tell you.
Ya yolumdan çekileceksin ya da Tanrı yardımcım olsun... senin kıçını buradan Newark'a kadar tekmelerim ve bu birçok tekme eder. Sen söyle.
This is a poem about something that's pretty important to me and that I get real confused about a lot.
Bu şiir benim için güzel ve önemli birşeyler hakkında ve gerçekten kafamı çok karıştıran şeyler.
You know, I know a lot of good writers, and all the writers that I knew, they used to get up, so they used to tell me,
Bilirsiniz, İyi graffiticilerin bir çoğunu biliyorum, ve tüm writerları biliyordum, Onlar ayakta durmaya alışkın, yani bana söylemeyede,
I've had a lot of people work for me and I've found out it's a funny thing that you give them Saturday and Sunday off and they work so hard to get to those two days and those are the two days that they totally destroy themselves.
Benim için çalışan bir sürü insan oldu. Cumartesi ve Pazar günlerini tatil edersiniz. O güne gelmek için hafta içi çok çabalarlar.
I guess that we'll get a lot of fall out from Titan missile bases of Wichita or whereever else... out west.
Sanırım, Titan füze üssü, Wichita ve batı haricinde ki diğer yerlerden radyasyon ölçümlerini aldık.
I think... that I'm gonna be a lot like him when I get older.
Sanırım... ki yaşlandığımda ona çok benzeyeceğim.
I think maybe that a lot of the things I did when I was younger... was an attempt to get back at him or something... for the way he treated me.
Sanırım küçükken yaptığım çoğu şeyi babamın bana karşı olan tavırlarını kırabilmek ve gözüne girebilmek için yapmıştım.
I figure if we behave ourselves, show him that we're a couple of good guys, we'll get him out of our hair a lot quicker.
Bence iyi davranırsak, ona bizim iyi çocuklar olduğumuzu gösterirsek, onu sırtımızdan çok daha hızlı atarız.
I don't care about his money, I love him! We get that a lot.
Anlıyorum sen gel güzel sıradaki bunu mu istiyorsun?
- I get a lot of that.
- Hatta daha fazlası bile...
I think a lot of people that come to small towns are trying to get away from something, or they're hiding something.
- Sanırım bir çok insan... böyle küçük kasabalara bir şeylerden uzaklaşmak için... ya da bir şeyden saklanmak için geliyor.
There were a lot of corporate people that I didn't get to wrestle...
Mücadele etme gereği duymadığım öyle çok insan grubu vardı ki...
I just found out that I'm gonna have to be spending a lot of time outta town, so, I'll get back to you, OK?
Tam da sehir disinda çok vakit geçirmem gerekecegini ögrendim. Seni ararim olur mu?
We got a lot of fans out there who don't trust us anymore and tonight I'd like to get that trust back.
Dışarıda bir sürü hayranımız var ve bize eskisi gibi güvenmiyorlar ve bu gece bu güveni geri kazanmak isterim.
Homer, I got a really wicked idea that could get us into a lot of trouble. Oh!
Homer, ikimizin de başını büyük belaya sokabilecek çılgın bir fikrim var.
'Not that I get a lot of calls, anyway.
Gerçi çok arayanım da yok.
Homer, I got a really wicked idea that could get us into a lot of trouble.
Homer, ikimizinde başını gerçekten ağrıtabilecek hınzır bir fikrim var.
I'm sure that's going to get you a lot of publicity, Heather.
Eminim bu sayede bayağı reklamını yapacaksın Heather.
Hey, Bob, get that smoke machine cranked up, buddy. I want a lot of smoke today.
Hey Bob, o zımbırtıyı toparla tamam mı, bugün çok duman istiyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]