I just don't believe it traducir turco
174 traducción paralela
And if it's the people across the street from that church, just tell them I don't believe and will never believe.
Ve karşı sokaktaki kiliseden gelen insanlarsa sadece inanmadığımı ve asla inanamayacağımı söyle.
It's just that I don't believe you any more than I believed you about the letters.
Sadece sana inanmıyorum... Mektup konusunda da inanmadığım gibi.
I just don't believe it's right.
Doğru olduğuna inanmıyorum.
I GUESS I JUST MADE A MISTAKE. McGovern : TAKE IT FROM ME, I DON'T BELIEVE IT.
Vinnie Harold'dan hızlı silah kullanmak teknik olarak mümkün değil.
- I just don't believe it.
- İnanamıyorum.
I just don't believe it. I don't believe you are.
Ben buna inanmıyorum.
Clay, I just don't believe it when you say you're... You're useless and cynical like that.
Clay, kendini işe yaramaz ve alaycı bulmana inanamıyorum.
I just don't believe it.
Gerçekten inanamıyorum.
No, I don't believe it, it's just a superstition.
Hayır, inanmıyorum. Bu sadece batıl bir inanç.
I just don't believe it.
Buna inanamıyorum.
"I just don't believe it." I mean, if two guys like you and Ted can't make it, what hope is there for the rest of us?
Sizin gibi bir çift, Ted başaramıyorsa geri kalanların ne şansı kalıyor?
I just don't believe it.
Gerçek olduğuna inanamıyorum.
I just don't believe it.
İnanılacak gibi değil.
I just don't believe it.
Buna inanmıyorum.
- I'm sorry, I just don't believe it.
- Üzgünüm, benim inanasım gelmiyor.
No I didn't forget, I just don't believe it.
İnanmıyorum ki unutayım.
I don't believe your so-called penicillin exists, but it just might.
Sizde penisilin olduğunu sanmıyorum, ama olabilir de.
I just don't believe it.
Hiç inanmıyorum.
I tell you, I just don't believe it.
Buna inanamıyorum.
I just don't believe it that There is nowhere we can cut down.
Tasarrufa gidebileceğimiz hiçbir nokta olmadığına inanamıyorum.
I don't believe your pure theory for a moment, it is suspicious. Just like you.
Sade teorine inanmıyorum,... şüphe dolu.
I just don't believe it.
Sadece inanmıyorum.
I just don't believe it!
İnanmıyorum!
I just don't believe it.
İnanamıyorum.
I just don't believe it.
İnanmıyorum.
- I just don't believe it!
- Buna inanamıyorum!
I don't believe it. I just don't believe it.
İnanamıyorum.
I just don't goddamn believe it.
Bu olanlara inanamıyorum.
I-I just don't believe in it.
Hiç inanmam.
But I just want to say, Maggie, on behalf of all of us, that we don't think it's your fault, and we don't believe in any curse.
Ama ben şunu söylemek istiyorum, Maggie, hepimiz adına, bunun senin suçun olmadığını düşünüyoruz ve biz lanete falan inanmıyoruz.
- I just don't believe it.
- İnanmıyorum işte.
I just don't want to believe it.
Buna inanmak istemiyorum sadece.
- I just don't believe it.
- Ben inanmıyorum.
I just don't believe it. I can't goddamn believe it!
İnanmıyorum, inanamıyorum!
Anna, I don't believe it, I mean, I just don't...
Anna, sana inanmıyorum. İnanmıyorum...
I don't believe it. They just passed each other and said hi.
Birbirlerinin yanından geçerken selamlaştılar.
No, I just don't believe it.
Hayır, inanmıyorum.
I just don't know if I believe in it anymore.
Sadece neye inanacağını henüz bilmiyorum.
I just don't happen to believe that it's an obvious one.
Onun belli olan olduğuna tesadüfen inanmak istemiyorum.
I just don't believe it.
Geçen gün aletlerinizi getirdiğimde sizi Pete'le arkada gördüm.
I just don't believe it, Tom.
- İnanamıyorum, Tom.
I don't believe in signing on just till it quit suiting you.
Senin işine gelmiyor diye bir işten vazgeçemem.
I don't believe it, Dana. It just doesn't make any sense to me.
Ben inanamıyorum, Bunlar bana mantıklı gelmiyor.
I don't, I just believe it.
Emin değilim, sadece inanıyorum.
No, it isn't that I no longer believe in God... ... nor is it I don't think he's good, it's just....
Hayır, artık Tanrı'ya inanmadığımdan değil onun iyi olduğunu düşünmediğimden de değil.
I just don't get it. I can't believe someone as big as Stan came out of that tiny little woman.
Stan gibi kocaman birisinin bu küçük kadından çıktığına inanamıyorum.
You know, it just- - it just hurts my feelings, Marie, because I told you I brought that canister back and if you don't believe me, then there's nothing I can do.
Bu beni incitiyor Marie, çünkü o kutuyu iade ettiğimi sana söyledim. Eğer bana inanmıyorsan yapabileceğim hiçbir şey yok.
I just don't believe it's one of them.
Onlardan bir olduğuna inanmıyorum.
It means I don't believe that anti-Semitism should be based on emotions, which just leads to pogrom and anarchy, but rather on the facts.
Temelinde duygusallık olan ırkçılık demek oluyor. Program ve aritmetiğe giden yol. Fakat değişkenler çok.
It's not that I don't believe you, but just in case you lied to us, I'll let Mike work you over a little more.
Sana inanmadım demiyorum, ama ola ki bize yalan söylediysen bırakırım Mike senin üzerinde birazcık icraat yapar.
Honey, I just wanted to... [announcer on TV] I don't believe it!
Tatlım, ben sadece... İnanamıyorum! Michigan kurtardı!