I knew something was up traducir turco
157 traducción paralela
I knew something was up.
Tam şüphelendiğim gibi!
I knew something was up, but this?
Bir şeyler döndüğünü anlamıştım, ama bu kadarı?
I knew something was up.
Bir şeyler olacağını biliyordum.
I knew something was up when I saw the lights.
Işıkları gördüğümde, birşey olduğunu anladım.
She was so nervous, I knew something was up.
Bir şeylerin yanlış gittiğini biliyordum.
I knew something was up. Come on.
Birşeyler döndüğünü biliyordum.
I knew something was up when he turned up here!
Eve geldiğinde anlamıştım bir şeyler döndüğünü.
I knew something was up, but...
Bir şey olduğunu anlamıştım, ama...
Krispy Kreme doughnuts are so good, if I told you they had crack in it, you'd go, " I knew something was up.
Yanlış anlaşılmasın, siyah veya esmer adamların... varlık sahibi olamamalarının tek nedeni, beyaz adamlar değil.
You know, I knew something was up when I read the pages for this audition.
Biliyor musun, sayfaları okurken bir şeyler olduğunu anlamıştım.
See, I knew something was up. It's a shame.
Bir sorun olduğunu biliyordum.
Like, after three weeks, I was like, I knew something was up.
3 hafta kadar sonra, bir şeyler olmaya başladı.
But I knew something was up.
Ama ben, bir şeyler hissediyordum.
I knew something was up!
Bir şey olduğunu biliyordum!
I knew something was up.
Bir şeylerin olduğunu biliyordum.
I knew it. I knew something was up.
Biliyordum, Birşeyler olduğunu biliyordum!
I knew something was up the day we were in the park.
Ben zaten parktaki o gün anlamıştım.
I knew something was up when he didn't show up.
Gelmediği zaman bir şeyler döndüğünü anlamıştım.
I knew the minute I looked at that transparent face of yours... that something was up.
O şeffaf yüzüne bakar bakmaz bir şey olduğunu anlamıştım.
I knew she was up to something.
Birşeyler karıştırdığını biliyordum.
- I knew he was up to something.
- Bir şeylerin peşindeydi.
You knew about him all this time and you've been acting like it was something I made up?
Bunca zamandır bunu biliyordun... ve onu benim uydurduğum bir şeymiş gibi mi davranıyordun bana?
What he could not make out was how I knew... when he was up to something.
Onun bir türlü anlayamadığı, ne işler çevirdiğini... nasıl anladığımdı.
I knew Leo was messed up in something.
Leo'nun birşeyler çevirdiğini biliyordum.
So I could tell her Where it was, because if I went with you, there would be two people in one car who knew where it was and one who didn't. We'd end up drawing a map or something. Unless, I drove your car, and then you went with her.
Seninle gelirsem oranın yerini bilen iki kişi aynı arabada olur ve bilmeyen kişi diğer arabada kalır ve sonunda harita çizmek zorunda uğraşabiliriz ya da ben senin arabanı kullanabilirim ve sen de onunla gidebilirsin istersen.
I knew there was something wrong with this set-up.
Bu işte bir terslik olduğunu biliyordum.
There I was in a beat-up Chevy, in the middle of nowhere but there was something comforting about traveling with someone who knew nothing about me.
Ama hakkımda hiçbir şey bilmeyen biriyle yolculuk etmenin rahatlatıcı bir yanı vardı.
And then I knew that something was up.
Ve sonra anladım ki birşeyler dönüyor.
I knew he was up to something!
Onunla yukarıda bir şeyler yaptığını biliyordum!
I bet, right away in your gut, you knew something was up, and then just a few minutes later, you knew for sure.
Bir anda midenize yumruk yemiş gibi oldunuz çünkü birşeylerin değiştiğini tahmin ediyordunuz.. ve birkaç dakika sonra, bundan emin oldunuz.
I just knew he was going to blow something up again.
Birşeyleri havaya uçuracağını biliyordum.
You know, growing up, spending all that time with you guys I think I was too little to really understand it, but l- - l always knew there was something special about the way you guys looked at each other.
Büyürken sizinle çok fazla vakit geçirdim. Sanırım o zamanlar bunu anlamak için çok küçüktüm. Ama birbirinize baktığınızda aranızda özel bir şey paylaştığınızı biliyordum.
I knew there was something up with that guy.
O adamda bir şeyler olduğunu biliyordum.
Ever since that first day she turned up, I knew there was something.
Döndüğü ilk günden beri, bir şeyler olduğunu biliyordum.
When she didn't show up, I knew something was wrong.
Ortalarda gözükmeyince yanlış bir şeyler olduğunu anladım.
I tried to keep him here but I think he knew something was up.
Onu burada tutmaya çalıştım ama galiba durumu anladı.
Anyone who knew Violet well could tell she was inventing something when her long hair was tied up in a ribbon.
Violet'i iyi tanıyan herkes, uzun saçları ne zaman kurdele ile bağlı olsa onun bir şeyler icat ettiğini bilirdi.
I knew Scanlon was up to something.
Scanlon ın bir şeylerin peşinde olduğunu biliyordum
- Awful! I knew... something was wrong when you didn't show up at the wedding.
Sen düğünde gözükmeyince... bir sorun olduğunu anlamıştım.
The moment I woke up this morning, I knew something was different.
Bu sabah uyanır uyanmaz bir şeylerin farklı olduğunu hissettim.
I knew he was up to something.
Bir şeyler peşinde olduğunu biliyordum.
I knew she was up to something.
Bir şeyler karıştırdığını biliyordum.
[Dave] I knew Kozak was up to something.
Kozak'ın bir şeyler çevirdiğini biliyordum.
You kids were young when I was sneaking around on Glen, but you knew something was up.
Glen'le takıldığım zamanlarda sizler daha çocuktunuz Ama birşeyler olduğunu biliyordunuz.
I knew she was up to something.
Bir şeyler çevirdiğini biliyordum.
No apparent cause of death, and the tox report didn't indicate anything helpful, but I knew something was wrong, so... so I decided just to cut the poor bustard's liver up and make a lovely pate
Ölüm nedeni belli değil, toksikoloji raporu da yardımcı bir bilgi sunamadı. Ama bir sorun olduğunu biliyordum. Bunun üzerine...
I knew something was up with noah.
O konuya bir daha girmeyeceğim.
So, when she didn't show up, I knew in my gut that something was wrong.
Ortaya çıkmayınca bir terslik olduğunu anladım.
When Andrew didn't show up at 7 : 30, I knew something was very wrong.
Andrew saat 7 : 30'da ortalarda görünmediğinde bir şeylerin yanlış gittiğini anlamıştım.
Yo, I knew there was something up With her and her boyfriend.
O ve erkek arkadaşında bir ayar olduğunu anlamıştım.
I could tell you knew something was up with me, and you're right.
Hani bende bir hâller olduğunu söylüyordun ya. Haklıydın.