I know that's not true traducir turco
204 traducción paralela
I know it's true that the rays give... not by something in the pitch blende
Işınların başka bir yerden değil de... Pitch-Blende'den geldiğini biliyorum.
I know who told you that. It's not true.
Bunu sana kimin söylediğini biliyorum, ama doğru değil.
I'm glad to hear you say that, even though I know it's not true.
Doğru olmasa bile, böyle düşünmene çok sevindim.
I know that's not true.
Bunun doğru olmadığını biliyorum.
Yeah, right. But it's not true, because, I, I don't need all that power, you know.
Evet doğru bu, ama şu var, o kadar gücü istemem ben.
Something very strange happened to me, and I don't know if it's true or not but when I went into that woman's apartment the first time
Bana tuhaf bir şey oldu, çok tuhaf... Doğru olup olmadığını bilmiyorum ama... O kadının dairesine girdiğimde, ilk anda...
It doesn't matter, I know it's not true, and that's the most important thing,
Ama arzu edersen ona çizme de diyebilirsin. İstediğin her ismi verebilirsin.
I know it's not true, and that's the most important thing.
Gerçek olmadığını biliyorum, önemli olan da bu.
They say that you are plotting lt's not true, you know I'm as pure as snow
Seni anlamıyorum. Komplo hazırlığında olduğun söyleniyor Georges. Bu doğru değil biliyorsun.
Well, the Hindus around Bombay say, even though I don't know if it's true or not, that if you look a tiger straight in the eye
Bombay tarafındaki hindular diyor ki, Doğru mu değil mi bilmiyorum, Gözlerin kaplana benziyormuş.
I don't know if you believe that or not, but it's true.
Buna inan ya da inanma. Bu doğru.
You know, I hope that's not true... but if it is, and there's no law against it... my hands are tied.
- Umarım bu doğru değildir. Doğruysa da buna karşı bir yasa yok. Elim kolum bağlı.
- I think you know that's not true.
- Bunun doğru olmadığını biliyorsun.
You get me that panel show - or I'll tell everyone it's a fraud. - You know that's not true.
Beni Panel Show'a çıkaracaksın... yoksa herkese bunların düzmece olduğunu anlatırım.
But I know that's not true.
Ama bunun doğru olmadığını biliyorum.
- I hate him. - Now I know that's not true.
- Ondan nefret ediyorum.
- I know that's not true...
.. ama çok tatlısın.
If that were true, I would stay, but I know that it's not.
Eğer bu doğru olsaydı kalırdım.
If I apply with a lot of boys from the same school, you know they'll accept the boys first! - That's not true.
Ama kurul, bu muhteşem teklifi reddederse desteğimi çekerim.
You and I both know that that's not true.
İkimiz de bunun doğru olmadığını biliyoruz.
I don't know if that's true or not. - We're sorry.
- Jack özür dileriz.
And now that I've met you, I know that's not true.
Artık seni tanıdığıma göre... bunun doğru olmadığını biliyorum.
I don't know if that's true or not.
Doğru olup olmadığını bilmiyorum.
LOOK, I KNOW YOU GUYS DON'T WANT ME STAYING HERE. THAT'S NOT TRUE.
Bakın, burada kalmamı istemediğinizi biliyorum.
It's true that you may not know me so well, but you do know Danny and he lies, I know that
Beni iyi tanımıyor olabilirsin, ama Danny'yi tanıyorsun.. .. ve yalan söylüyor ; biliyorum.
I think we both know that's not true.
Sanırım ikimiz de bunun doğru olmadığını biliyoruz.
I think we both know that's not completely true.
Sanırım ikimiz de bunun tamamen doğru olmadığını biliyoruz.
You know, I think we all know that's just not true.
Bilirsin, bunun dogru olmadigini düsünürüz.
That's not true. I know you think I'm like a hard, cold, captain of industry-type.
Biliyorum, sen beni sert, soğuk, katı patron gibi sanıyorsun.
It hurts me that you would say that, but that's OK, because I know it's not true.
Bunu söylemen beni acıtıyor, fakat her şey yolunda çünkü bunun doğru olmadığını biliyorum.
I do not know where you got the idea that I am your wife, but let me tell you something, if that's true, we've got big martial problems because Mrs. Truman's getting a lot of action on the side.
Karın olduğum fikrine nereden kapıldın bilmem ama öyleyse evliliğimizde sorun var demek. Çünkü Bayan Truman bu tarafta pek uslu durmuyor.
And if that's not a true hero, then I don't know what is.
Bu kahramanlık değilse, başka ne olabilir bilmem.
- Look, I know that's not true.
Bak, bunun doğru olmadığını biliyorum.
This guy Tom that I was seeing last year at this time... said when he broke up with me, he said he was... getting back together with an ex-girlfriend... but I don't know if that's true or not.
Tom geçen sene bu zamanlar... benimle ayrıldığını söylediğinde, çok yakında... eski kız arkadaşlarından biriyle yeniden beraber olacağını söylüyordu... ama bunun doğru olup olmadığını bilmiyorum.
Look, I know that's not true.
- Bak, bunun doğru olmadığını biliyorum.
Well, I know that's not true.
Bunun doğru olmadığını biliyorum.
I do know you, and that's just not true.
Seni biliyorum, ve bu doğru değil.
That's not true. I know great couples that met on blind dates.
Bu doğru değil. Bu tür toplantılarda tanışan harika çiftler tanıyorum.
With him, I could talk if it wasn't for his stupid pride making him act disinterested, when I know that's not true.
Onunla konuşabiliyorum. İIgilenmiyormuş gibi gözükmesini sağlayan aptal gururu olmasa... Ama bunun doğru olmadığını biliyorum.
We don't know if it's true or not, But what I know is that now we're fighting each other like dogs
Doğru mu değil mi bilmiyoruz ama, bildiğim tek şey birbirimizle kedi köpek gibi kavga ediyoruz.
We know all this. But if you think he married her to get something... I know that's not true.
- Onun Nicole ile bir şeyler elde etmek için evlendiğini sanıyorsanız, bunun doğru olmadığını söyleyebilirim.
I know that's not true, but thanks. No.
Sizi ısıracakmış gibi bakmayın.
That's not true. I don't know why Peter left, but we can do this without him.
Peter'ın neden gittiğini bilmiyorum, ama bunu onsuz yapabiliriz.
Okay, that's... I know that's not true but that's sweet of you.
Tamam, bu.. bunun doğru olmadığını biliyorum.
It's a funny photograph because I know that's not true.
Boş ver, ben gerçek olmadığını biliyorum.
I mean, I know it seems to them that I'm moving on with my life and everything's fine, but it's not true.
Yani, ben bu ben hayatıma geçmeden onlara görünüyor biliyorum ve her şey yolunda, ama bu doğru değil.
That's not true, I don't really know you, Brooke.
Bu doğru değil. Seni daha tanımıyorum bile Brooke.
- I think we both know that's not true.
- Bunun doğru olmadığını biliyoruz.
Well... I don't know if that's true or not, but it might be nice to have a new mother.
Doğru mu değil mi bilmiyorum ama yeni bir anneye sahip olmak belki de güzeldir.
I know Steve believes that, but it's not true.
Steve'in buna inandığını biliyorum, ama doğru değil.
You and I both know that's not true.
İkimiz de bunun doğru olmadığını biliyoruz.