I like him a lot traducir turco
175 traducción paralela
I like him a lot.
Onu çok severim.
I like him a lot.
Ondan çok hoşlanıyorum.
I like him a lot better.
Ondan çok daha fazla hoşlanıyorum.
- Yeah? - Yeah, I like him a lot.
Onu çok severim.
I like him a lot.
Çok hoşlanıyorum.
- I like him a lot.
- Ondan çok hoşlanıyorum.
He's a saxophone player, and I like him a lot.
Saksofoncu. Onu çok seviyorum.
I like him a lot!
- Ben onu çok sevdim!
I like him a lot.
Onu çok beğeniyorum.
- I like him a lot, and... - Listen!
- Ondan çok hoşlandım ve- -
Meaning, you don't like him but I like him a lot.
Anlamı onu sevmiyorsun ama ben çok seviyorum
I think I like him a lot.
Sanırım ondan çok hoşlandım.
We just started having sex and I like him a lot, don't get me wrong, but the sex....
Seks yapmaya henüz başladık ve ondan çok hoşlanıyorum, sakın yanlış anlamayın, ama seks...
- Yeah, I like him a lot.
- Evet, çok hoşlandım.
Seems like I seen him hanging around a used-car lot that was busted into.
Galiba onu, soyulan bir kullanılmış araba parkının oralarda gördüm.
Like I tell you, the old man acted kind of funny sometimes but I knew how to handle him Need a lot of service?
Evet, dediğim gibi, ihtiyar bazen tuhaflaşırdı. - Ama onu nasıl idare edeceğimi bilirdim. - Çok mu hizmet isterdi?
I could like him a lot.
Ondan hoşlanabilirim.
And by the time you get out, you won't like him any better than I do now which isn't one hell of a lot.
Ve dışarı çıkana kadar, ondan benden daha fazla hoşlanmayacaksın ki bu da oldukça fena.
I still like him a hell of a lot, and I don't want to lose that friendship, ever.
Halen ondan çok hoşlanıyorum, ve bu dostluğu kaybetmek istemiyorum, asla.
- Fine. I'm beginning to like him a lot.
Ondan çok hoşlanmaya başladım.
A lot of people are using him. I still like Doc Fisher.
Giderlerse gitsinler, ben Doktor Fisher'ı seviyorum.
Yes, I do like him a lot.
Evet, ondan çok hoşlandım.
I even like you a lot, but with him, no way.
Senden hoşlanıyorum da, ama o, asla.
I asked him : Could you play something slow? I don't know how to dance, and there's this girl I like a lot.
15 00 : 16 : 37 : 12 "Nasıl dans etmeyi bilmiyorum... 13 00 : 16 : 40 : 01 ve çok hoşlandığım bir kız var" dedim.
When I get older I'm gonna look a lot like him.
İlerde ben de ona benzeyeceğim.
I think... that I'm gonna be a lot like him when I get older.
Sanırım... ki yaşlandığımda ona çok benzeyeceğim.
I like him a real lot, and he doesn't like me. Okay?
Ondan hoşlanıyorum ve o benden hoşlanmıyor.
And I really like him a lot.
Ondan gerçekten hoşlanmıştım.
I knew a fellow once looked a lot like Francis. Oh, I had the hots for him.
Bir vakitler, Francis'e çok benzeyen birini tanırdım.
I drank with a lot of others like him though.
Ama onun gibi pek çoğuyla içtim.
I know you like him, but there's a lot about him you don't know. like what?
-... hakkında bilmediğin çok şey var.
I've never seen him like this, Phil. He's been under a lot of stress, Fay.
Onu hiç bu şekilde görmemiştim, Phil...
Well, I have a date with Frank and I really like him a lot.
Benim Frank'le randevum vardı ve ondan gerçekten hoşlanıyorum.
- [Bart Grunts ] - [ Groans] Ooh, I like him a lot.
Çok sevdim ben bu çocuğu.
And I have a social worker through the clinic, so I was talking to her a lot, and told her all about Bob, and how I'd really like to meet him.
Ve ben klinikte bir sosyal hizmet uzmanıydım ve onunla çok fazla konuşuyordum. Bob hakkında her şeyi ona anlattım, ve onunla tanışmayı gerçekten ne kadar istediğimi.
Years ago I'd slap him. Stuff like that happened a lot. People would look at me and....
Yirmi sene önce olsa, ona tokat atardım çünkü bu gibi şeyler sürekli olurdu.
He's a stubborn man. He and I fight a lot, but I like him.
Tartışırdık ama onu severdim.
The truth is, I still like him a lot.
Gerçek şu ki ondan hala çok hoşlanıyorum.
I mean, I've seen him in a lot of moods, but never like that one.
Pek çok haline şahit oldum ama onu hiç böyle görmemiştim.
There was a guy in the Bronx when I was in New York, he was living in a cave, like you do, and he was coming out and shooting at geese, a lot of weird things going on with him.
Ben New York'tayken Bronx'da bir adam vardı, bir mağarada yaşıyordu, sizin gibi, ve dışarı çıkıp kazlara ateş ediyordu, hakkında pek çok garip şey vardı.
You know, Debra thinks that I'm a lot like him.
Debra ona çok benzediğimi düşünüyor.
I do like him a lot and probably do it eventually, anyway.
Ondan çok hoşlanıyorum ve muhtemelen nihayetinde nasıl olsa bunu yapacaktık.
I like him too. A lot.
Ben de ondan hoşlanıyorum.
Yeah, I'm a lot like him.
Ben ona çok benzerim.
I told him there just aren't a lot of songs like "Let's Just Be Friends."
Ona "Sadece Arkadaş olalım" tarzında fazla şarkı olmadığını söyledim.
Luke has done a lot for my mom and me, and I don't like to see him attacked.
Luke annemle benim için pek çok şey yaptı. İnsanların ona böyle yüklendiğini görmek istemiyorum.
Oh, he-he's a really nice guy, and I'm really getting to like him a lot.
Çok iyi bir adam. Ondan gerçekten hoşlanmaya başladım.
YOU SURE KNOW A LOT ABOUT BEING ONE. WELL, I JUST... IMAGINED WHAT I'D WANT HIM TO ACT LIKE, IF I DID.
Ben sadece onun yerinde olsam ne isterdim diye düşündüm.
Looked a lot like him. But, I mean, it wasn't him.
- Çok benzeyen
I've been thinking about it and ever since the night I got mugged there's just been a lot I felt like telling him and asking him, and stuff.
Ona sormak ve söylemek istediğim çok şey var.
- No, I like him a lot, it's just...
- Hayır, çok hoşlandım ama- -