I should have warned you traducir turco
72 traducción paralela
I'm sorry, I should have warned you.
Özür dilerim, seni uyarmalıydım.
I should have warned you.
Sizi uyarmalıydım.
I should have warned you.
- Şu mağara. Sizi uyarmalıydım.
I should have warned you about the forcefield.
Sizi güç alanı hakkında uyarmalıydım.
I should have warned you about that hairpin back there.
Seni o keskin viraj konusunda uyarmalıydım.
I should have warned you about that.
Seni uyarmalıydım.
I should have warned you.
Seni uyarmalıydım.
Oh, that's OK, I should have warned you, but...
Neyse, sorun değil. Özür dilemem lazım. Seni uyarmalıydım.
I should have warned you, Sally.
Seni uyarmalıyım, Sally.
I should have warned you.
Sizi önceden uyarmalıydım.
Well, I should have warned you.
Evet, seni uyarmalıydım.
I should have warned you.
Ben de seni uyarmalıydım.
I should have warned you that they make the hottest coffee in town.
Orayı sevme sebebimin, şehirdeki en sıcak kahveyi yapmaları olduğu konusunda seni uyarmalıydım.
I should have warned you...
Seni uyarmalıydım.
I guess I should have warned you about my muffins. They're fat-free.
Sanırım çöreklerim konusunda seni uyarmalıydım.
I should have warned you.
Pek çoklarınkinden daha derine uzanabiliyor. Seni uyarmalıydım.
- Sorry, I should have warned you. This is disgusting.
- Pardon, seni uyarmalıydım.
Maybe I should have warned you -
Belki de seni önceden uyarmalıydım -
I should have warned you.
Seni uyarmalıydım. Üzgünüm.
Listen, I'm sorry about Anna, I should have warned you.
Anna konusunda üzgünüm, seni uyarmalıydım.
OK, I should have warned you about this.
Peki, seni bu konuda uyarmalıydım.
- I should have warned you.
- Önceden uyarmalıydım.
Sorry, Rosie, I should have warned you, she's Filipino. - Mexican!
Üzgünüm, Rosie, seni uyarmak gerekirdi, o filipinli.
I should have warned you.
Sizi uyarmam gerekirdi.
I'm so sorry, I should have warned you.
Çok üzgünüm. Seni uyarmalıydım.
I'm sorry, miss, I should have warned you about poor Carla.
Özür dilerim Bayan. Sizi zavallı Carla hakkında uyarmalıydım.
[DAN GRUNTING] I should have warned you.
Sizi uyarmam gerekirdi.
I should have warned you.
Seni bilgilendirmeliydim.
I should have warned you, this happens a lot.
Biliyor musun, sen uyarmalıydım bu çok sık olur.
I should have warned you about that- - but you got to stick with it.
Seni bu konu hakkında uyarmam gerekirdi ama bu işe yapışmıştın.
I should have warned you.
Seni uyarmam gerekirdi.
Sorry, I should have warned you.
Özür dilerim, seni uyarmalıydım.
Oh, I should have warned you.
Sizi uyarmam gerekirdi.
They're a little bit hot, I should have warned you.
Biraz sıcak ama, seni uyarmam gerekirdi.
I'm sorry, I should have warned you.
Üzgünüm baştan uyarmalıydım.
I warned you, Miss Totten, you should never have come along.
Sizi uyarmıştım bayan Totten, buraya kadar gelmemeliydiniz.
You should have warned me. I'd have brought a paramedic.
Bilseydim yanımda bir doktor getirirdim.
I should have warned you, but...
Seni uyarmalıydım ama...
I was warned of your stubbornness and impertinence, and I should have known better when you were called the "governess of last resort."
Bayan Pettigrew, dik başlılığınız ve münasebetsizliğinizden dolayı sizi uyarmıştım ve size "son çare bakıcı" dendiğinde anlamalıydım.
Yeah, I should have listened to Vampire Bill when he warned me about you.
Beni senin hakkında uyardığında Vampir Bill'in sözünü dinlemeliydim.
I've should have warned you earlier but... I couldn't because of the transcript.
Seni önceden uyarmam gerekirdi fakat transkript yüzünden yapamadım.
I probably should have warned you about that.
Daha önce uyarmalıydım.
I never should have stepped foot in it, just like you warned me.
Beni uyardığın gibi buraya hiç adımımı atmamalıydım.
I probably should have warned you. He's not really anything like sir Arthur Conan Doyle.
Arthur Conan Doyle'a pek benzemez.
Sorry, I probably should have warned you. Sorry, I probably should have warned you.
Üzgünüm, Seni baştan uyarmalıydım.
I should have warned you about it.
Seni uyarmalıydım.
Oh, I should have warned Beckett about you.
Beckett'i senin hakkında uyarmalıydım.
I probably should have warned you before I brought you over.
Galiba buraya gelmeden önce seni haberdar etmem gerekiyordu.
I probably should have warned you.
Seni uyarmalıydım sanırım.
I should tell you we have been warned... that the Nazarene Jesus has come to Jerusalem.
Nasıralı İsa'nın Kudüs'e geldiği konusunda... uyarı aldığımızı söyleyeyim.
I should have listened to you when you warned me about Brie.
Beni Brie konusunda uyardığınızda sizi dinlemeliydim.