I tell you that traducir turco
24,245 traducción paralela
So... believe me when I tell you that I know how you feel.
Yani.. Ne zaman seni anlıyorum dersem gerçekten anladığımı bil.
Well, I'm running out of different ways to tell you that it's not.
Pekâlâ, artık sana normale dönmediğini.. .. söylemenin başka bir yolunu bulamıyorum.
I can tell from the "I don't believe you" looks on your faces that you don't believe me.
Yüzünüzdeki "Sana inanmıyorum" ifadesinden anladığım kadarıyla bana inanmıyorsunuz.
Considering the backup and the wire that I'm wearing, you can tell me who hired you to kidnap Iosava or you can chose to keep your mouth shut, and I'll make sure you'll be eating and shitting from the same bowl
Üzerimdeki cihazları ve desteğimi hesaba katarak, Iosava'yı kaçırman için seni kimin tuttuğunu söylersin ya da çeneni kapalı tutarsın ve bende... senin beş - on yıl boyunca sıçtığın kaptan yemek yemeni sağlarım.
I know you don't want to hear this, but as a soldier, I have to tell you that it would be dangerous and reckless to send men to die in a war that will only end in retreat.
Bunu duymak istemediğinizi biliyorum ama bir asker olarak söylemeliyim ki adamlarınızı ancak geri çekilmeyle sonuçlanabilecek bir savaşa ölmeye göndermek son derece tehlikeli ve sorumsuzca.
I wish I could tell you that our suffering is over.
Keşke sizlere acılarımızın sona erdiğini söyleyebilseydim.
I can tell you're not used to that.
Pek alışkın olmadığını söyleyebilirim.
I have to tell you s- - Did you hear that?
- Şunu duydun mu?
Uh can you just tell him i'm sorry And that kelly's good
Ona üzgün olduğumu, Kelly'nin iyi olduğunu ve onu sevdiğimi söyle.
This is not how i wanted to tell you. I kept thinking that the right time would present itself
Doğru zamanın geleceğini düşündüm ama...
You drive all the way back out here to tell me that I ruined our honeymoon, too?
Buraya balayımızı da... mahvettiğimi söylemek için mi geldin?
And I can tell you that they're here.
Size burada olduklarını söyleyebilirim.
I'm going to tell them that it's time we ease up on you two.
Sizin üstünüze artık bu kadar gelmememiz gerektiğini söyleyeceğim.
Now I'll tell you that you're smart.
Zeki olduğunu şimdi söyleyebilirim.
You would tell me if you'd heard from him so that at least I'd know he's not dead.
Ondan haber alsan, bana söylerdin demek ki en azından ölü değil.
How many times do I have to tell you guys that?
Bunu size kaç defa daha söylemem gerek?
Look, if you don't want to tell me, that's fine, but I just want to be there for you.
Bak bana söylemek istemiyorsan, anlarım ben senin yanında olmak istiyorum.
You know what? That's why I don't tell you nothing, Ro.
Bundan sonra sana bir şey anlatmayacağım Ro.
I miss you, and I-I know I shouldn't tell you that'cause I-I broke up with you.
Böyle söylememem gerektiğini biliyorum çünkü senden ayrıldım.
You were right... that I need to go to her, tell her everything.
Haklıydın. Gidip ona her şeyi anlatmam gerekirdi.
You tell that bastard that if he comes anywhere near this house, I'll shoot him.
O adi herife söyle, eğer evimin yakınına gelecek olursa onu vururum.
Did you tell the truth about seeing Charles Mahoney on the street that night?
O akşam Charles Mahoney'i caddede gördüğünüzü söylediğinizde, doğruyu mu söylemiştiniz?
I can't tell you that.
Sana söyleyemem.
Would you rather I tell Morland that you were selling secrets to his competitor?
Morland'a, onun rakibine sırlar sattığını söylememi mi tercih edersin?
I can't tell you anything about that night.
Size o geceyle ilgili bir şey anlatamam.
I'll tell you that much.
Sana bu kadarını söyleyim.
If I call this detective, and you tell her everything you know, make it clear that you're not involved.
Eğer dedektifi çağırırsam, sen de ona her şeyi anlatırsan senin işin içinde olmadığın ortaya çıkar.
That's why I'm here, to tell you that you have my full support.
İşte bu yüzden size tam destek verdiğimi söylemek için buradayım.
Then if your love is stronger than your distrust, please understand that I'm in a situation with another guy who I don't love, who I have never loved, but that's all I can tell you.
- O zaman sevgin güvensizliğinden güçlüyse lütfen sevmediğim hiç âşık olmadığım bir adamla bir işin içinde olduğumu anla... -... ama sana tüm söyleyebileceğim bu.
Toby, that's all I can tell you right now, but if you give me a little bit of time, I will fix it and tell you everything, okay?
Toby, sana şu anda tüm söyleyebileceğim bu ama bana biraz vakit verirsen düzeltip sana her şeyi anlatacağım tamam mı?
I believe that this team functions best under the policy of openness and-and honesty, and I wasn't honest earlier, so, Paige... uh, for a long time I've wanted to tell you something and...
Bu ekibin, açık sözlülük ve dürüstlük ile daha iyi çalışacağına inanıyorum ve ben dürüst davranmadım, Paige uzun zamandır sana söylemek... -... istediğim bir şey var ve... - Walter.
Yesterday, you came in and you asked for Edward Clariss'report, but I didn't tell you who that husk belonged to, so that means you stole a sample when you showed up to my crime scene.
Dün gelip benden Edward Clariss'in raporunu istedin ama ben sana o derinin kime ait olduğunu söylememiştim. Demek ki suç mahallinde deriden bir parça çaldın.
How many times did I tell you not to do that?
- Sana bunu yapmamanı kaç kere söyledim?
Okay, and just-just so you know, I am gonna tell Iris that-that we talked about this.
Tamam, bu arada haberin olsun, Iris'e bunu konuştuğumuzu söyleyeceğim.
- I got to tell you, to me, that sounds like fun.
Açıkçası kulağa eğlenceli geliyor.
If you think I'm gonna break down now and tell you that one killed my parents and that's why I have to do this job, I'm not, okay?
Birden duygusala bağlayıp birinin annemle babamı öldürdüğünü ve o yüzden bu işimi yapmam gerektiğini söylememi bekliyorsan çok beklersin.
But what I do have... is my detective skills and my instinct, and time and time again, I don't use them because you guys all tell me that everything is gonna be okay.
Ama benim de dedektiflik yeteneklerim ve sezgilerim var. Ama bunları hiç kullanmıyorum çünkü bana her şeyin yoluna gireceğini söyleyip duruyorsunuz.
Uh, no. But she's smart. I'll tell you that.
- Hayır ama çok zeki olduğu kesin.
I don't have to tell you what kind of a nightmare scenario will ensue if that happens.
Sanırım sizlere eğer bu gerçekleşir ise ne kadar büyük bir kabus olacağını söylememe gerek yok.
That's why I'm here, to tell you in person.
Seninle yüz yüze konuşmak için buradayım.
I think he would tell you that life on the run is no life at all, and I seem to remember you not being on board with that plan.
Sana kaçak yaşamanın aslında yaşamamak gibi olduğunu söylerdi. Ve bunun senin planın olmadığını hatırlar gibiyim.
I am Bratva, and you are gonna tell me everything that I want to know.
Ben Bratva'danım, ve bana bilmek istediğim her şeyi anlatacaksın.
Let's just get this over with, but I got to tell you there's nothing you could tell me that I haven't already told myself.
Şu işi halledelim. Benim kendime zaten söylemediğim ve senin bana söyleyebileceğin hiçbir şey yok.
I'm totally fine that you're seeing someone, but I'm hurt that you didn't tell me.
Biriyle görüşmenle ilgili hiçbir sorunum yok ama bana söylememene üzüldüm. Üzgünüm.
I don't need to be the one to tell you that having a citywide panic is, like, the worst thing that can happen before this festival.
Sana şehir genelindeki paniğin.. .. bu festivalden önce.. .. yaşanacak en kötü şey olduğunu..
I suppose you're gonna tell me exactly what that is.
Sanırım bana onun tam olarak ne olduğunu söyleyeceksin.
You think I haven't figured out that the tall guy in the black mask rolling with the Green Arrow was Curtis? Promise me you didn't tell Paul.
Paul'e söylemediğine yemin et.
That is that I'm trying to figure out, that and why men don't listen when you specifically tell them not to do something.
Ben de bunu ve özellikle yapma dediğin bir şeyi niye yaptıklarını anlamaya çalışıyorum.
If you don't know that, I'm not going to tell...
- Bilmiyorsan, söylemeyeceğim...
Okay, guys, I don't have to tell you how toxic that is.
Tamam çocuklar, size bunu ne kadar zehirli olduğunu anlatmama gerek yok.
Not that it'llvecop, but if my wife asks, you don't tell her I had this stuff.
Olmaz ama olur da karım sorarsa, gözleme yediğimi sakın söyleme.