Ici traducir turco
7,445 traducción paralela
Riley, anyone watching what really goes on in this world, how fucked up it all is... like... checking out, temporarily, permanently... my darling, it is the only choice that makes any sense.
Riley, bu dünyada gerçekten olan bitenleri ve ne kadar boktan olduğunu gören herkes için geçici veya kalıcı olarak nalları dikmek mantıklı olan tek seçenektir, canımın içi.
- It's exciting stuff you have here.
- İnsanın içi kıpır kıpır oluyor. - Anlıyorum.
Hey, Joey, can I use your phone?
Joey, şu telefonu kullanabilir miyim? - Şehir içi.
Three short thrusts, wood on wood, a hollow sound which accomplished nothing.
Üç kısa vuruş, tahta zemine, içi boş bir ses, hiçbir işe yaramayan.
Shut up, Leonard. You look like a German puppet maker and smell like the inside of a church.
Alman bir kuklacıya benziyorsun ve kilisenin içi gibi kokuyorsun.
He looks like he's wearing his face inside out.
Sanki yüzünün içi dışına çıkmış gibi görünüyor.
And out of over 900 entries, you, Diana Baur, were chosen to win a brand-new Westinghouse refrigerator full of Miller Beer.
Yarışmaya katılan 900 talihli arasından siz Diana Baur, Westinghouse'un içi Miller Biralarıyla dolu yepyeni buzdolabını kazandınız.
A refrigerator full of Miller Beer.
İçi Miller Biralarıyla dolu bir buzdolabı.
It'll be such a relief to her to know that you're out here in the world, having so much fun.
Senin dünyayı gezerken bu kadar eğlendiğini görürse, onun da içi rahatlar.
We're here on the King's business to see Emilie of Duras.
Kral'ın Duraslı Emilie ile görüşmemiz içi verdiği görev vesilesiyle buradayız.
~ They've sent him to kill you.
- Seni öldürmesi içi yolladılar onu. - Hayır.
You Know, That Big Building In Town With All The Books In It.
Hani bilirsin, kasabada içi kitaplarla dolu büyük bina...
I suppose I was a great disappointment to him.
Zannederim ki, onun içi büyük bir hayâl kırıklığıydım.
No, work days are longer up here.
- Hayır, hafta içi iş saati daha uzun zaten.
Or money to buy booze.
Ya da içi almak için para.
I see your eyes just light up whenever he walks into the room.
Odaya ne zaman girse senin gözlerinin içi parlıyor.
Inside, he's terrified of me.
İçi benden dolayı korku dolu.
thanks for checking in.
Kontrol ettiğin içi sağ ol.
Box seats at Yankee Stadium?
Yankee stadyumundan saha içi biletler.
I-I wish I could, but Dave and I... we have to wake up at 5 : 00 a.m. sharp for the intramural football game in bowling green.
Keşke kalabilseydim, ama Dave ve ben yarın sabah tam 5'te okul içi futbol maçı için uyanmalıyız.
He's still the same lion inside.
İçi hâlâ aynı aslan.
Jackson knows every inch of the bayou.
Jackson Bataklık'ı avucunun içi gibi biliyor.
I know every inch of that bayou.
Bu bataklığı avucumun içi gibi bilirim.
There's a storm coming, cherie, and your darkest demons ride upon it.
Fırtına geliyor, canımın içi. En karanlık şeytanların da o fırtınayla birlikte geliyor.
Loaf, confirmed.
Ekmek içi : Var.
- Oh, gosh, that is loaded with aspartame.
- İçi aspartamla dolu bunun.
There's a subway train still moving, yellow line, loaded with passengers, blowing through stops.
Hâlâ hareket halinde bir metro treni var, sarı hatta içi yolcu dolu ve hızla haraket ediyor.
And for our stuffing, I got us lobster, duck, Chanterelle mushrooms, And your favorite, sausage and ricotta cheese.
İçi için ıstakoz, ördek, chanterelle mantarı, ve en sevdiğin, sosis ve lor peyniri.
- We mourn alone.
- Aile içi yas tutarız biz, yalnız bırak.
Oh, sweetie.
Canımın içi.
It helped his, uh, posture, but not the pain.
Duruş içi iyi oldu, fakat ağrısı için işe yaramadı.
Hollowed out and filled with something else.
- İçi boşaltılmış... -... ve başka bir şeyle doldurulmuş.
Wow. 13 domestic assault and battery charges.
Vay canına. 13 aile içi şiddet ve darp suçu.
It's just an empty suit.
İçi boş tulummuş.
It sounds full.
İçi dolu.
Oh, don't cry, my darling.
Ağlama canımın içi.
- The holding company is empty.
- Holdingin içi boş.
Some kind of security feature.
Bir tür güvenlik özelliği. İçi boş.
More like the inside of a wool hat.
Daha çok yün bir şapkanın içi gibi.
You are but a hollow reed blowing in the Roman wind.
Sen içinde Roma rüzgarı esen içi boş bir kamış gibisin.
On the floor is the question : Should we have a curfew on weeknights?
Bugünkü gündem maddesi şu, hafta içi cezalı mı olalım?
We've been getting so cold inside.
Evin içi çok soğuk.
That has been... Attempted rape, domestic violence.
- Bu yalandı tecavüze yeltenme, aile içi şiddet.
He will have a sorrowful heart.
İçi kederle dolu.
If the coffers are empty, your daughter is good security.
Eğer valizin içi boşsa, kızınız onu korumakta çok iyidir.
A bit like you, Cassel, a decent exterior, but underneath, rotten to the core.
Şaton da senin gibi, Cassel. Dış görünüşü iyi, ama içi çürümüş.
The two of you had a bit of a domestic dispute it sounds like, it got heated he slipped, he hit his head nothing but an accident.
Aile içi bir tartışma yaşamışsınız hiddetlenmiş, ayağı kaymış ve bir kaza sonucu başını vurmuş.
- It's not the palm.
- Avuç içi değil ki o.
There's a combination to a storage locker in Midtown. Bag full of cash.
Midtown'da içi para dolu bir kasanın şifresi var içinde.
It tastes like the inside of a barn. Ha-ha.
Tadı ambarların içi gibi.
We want the security contract and a few locals.
Ora ve bir kaç şehir içi yer için güvenlik sözleşmesi istiyoruz.