English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / Illuminates

Illuminates traducir turco

66 traducción paralela
Praise be to Thee, my Lord, through all Thy creatures especially brother Sun, who illuminates the day.
Sana şükrediyorum tanrım, tüm yarattıkların için özellikle de günümüzü aydınlatan güneş için.
When a young woman have satisfaction, it illuminates the face.
O genç ve güzel bir kadın, ihtiyaçları var tabii..
And now illuminates his face.
Şimdi yüzünü aydınlanır.
And the path of the star- - it illuminates, but kills.
Ve yıldızlara uzanan yol... Bu da aydınlatır ama öldürür.
If one small piece of apparatus fails, a little bulb illuminates and tells me precisely where the fault is.
Cihazın küçük bir parçası aksarsa, küçük bir ampul yanarak bana hatanın tam olarak nerede olduğunu söyler.
Do you know what illuminates the night?
Geceyi neyin aydınlattığını biliyor musunuz?
illuminates my entire being.
Bütün varlığım yanar.
And you, Great Mistress, will choose the eyes in which the glow of desire illuminates all suffering.
Ve sen, büyük Hanımefendi, tüm ızdırabı aydınlatan ihtiras parıltısındaki... gözleri seçeceksin.
A truly great actor illuminates the present as well as the past.
Gerçekten de büyük olan aktörler geçmişi olduğu gibi günceli de yakalayabilenlerdir.
In 1884, Edvard Munch begins work on a canvas of his younger sister a portrait that illuminates her face and her hands,
1884 yılında, Edvard Munch kız kardeşinin bir portresini elleri ve yüzü renkli olarak tuvale işlemeye başladı.
Illuminates my soul
# Benim de ruhumu aydınlat.
Thus, only humans find their way by light that illuminates more than the patch of ground they stand on. "
Bu yüzden yalnızca insanlar üzerinde durdukları topraktan fazlasını aydınlatan bir ışık ile yollarını bulabilirler.
[Sobbing ] [ Scorsese] Beyond the horror of the crime, Ida Lupino illuminates the changes in the psyche of the victim, a wounded young woman who " s about to be married... but now has to learn how to overcome her pain and despair.
Suçun korkunçluğunun ötesinde Ida Lupino, evlenmek üzere olan yaralanmış bir kadın kurbanın ruhundaki değişimlere ışık tutmaya çalıştı.
Madame, your loveliness illuminates our dark little cavern.
Madam, aşkınız benim karanlık içimi aydınlatıyor.
It must be the moral steadfastness of her heart that illuminates her eyes.
Gözlerindeki parlaklık yüreğinin ahlaklı sebatından kaynaklanıyor olsa gerek.
A sunbeam illuminates herface, an emaciated face from years of misery.
Günışığı, ıstırap dolu yılların zayıflatığı yüzünü aydınlatıyordu.
The grace of Muhammad's daughter illuminates the world
Muhammed'in kızının lütfu dünyayı aydınlattı.
And it illuminates.
- Ve ışıklandırılmış.
It is mesmerizing the way your face illuminates
Yüzünüzün aydınlanış şekli çok büyüleyici.
A good author illuminates truth.
İyi bir yazar gerçeğe ışık tutar.
A shaft of light illuminates a wild animal.
Bir ışık kuyusu yırtıcı bir hayvanı aydınlatıyor
I guess what we're supposed to do is find someone whose soul illuminates as bright as yours.
Sanırım yapmamız gereken, ruhu sizin ki kadar parlak birini bulmaya çalışmak.
~ ~ I want the moon that illuminates... ~ ~
Sen yürürken
The mirror in the sky beautifully illuminates the distance in the night
Gökte duran güzel bir ayna, Karanlığı ötelere kadar aydınlatıyor.
The mirror in the sky beautifully illuminates the distance in the night
Gökte duran güzel bir ayna, Karanlığı ötelere kadar aydınlatıyor
The mirror in the sky beautifully illuminates the distance in the night
Güzelce yüzen bir ayna... Zifiri karanlığı aydınlatıyor.
When the seat belt sign illuminates, you must fasten your seat belt.
Emniyet kemeri ışığınız yandığında emniyet kemerinizi bağlamalısınız.
The sun illuminates the letters, casting shadows on the wall.
Güneş harflerin üzerine düşerek duvarda gölgelerinin çıkmasını sağlıyor.
When the soul-light illuminates them from behind their bodies become visible to this world... But when the light goes out, the body is lost and all that remains is a void!
Bu ruh ışığı artlarından aydınlattıkça cisimler ve vücutlar bu dünyada görünür olurlar... lşık sönünce ölü vücud kaybolur gider, geriye bomboş bir dünya kalır!
The moment the scientific genius illuminates the simple souls!
Bilimsel zeka geliştiği an, basit ruhlar da gelişecektir!
The flashlight- - illuminates up to 50 yards.
- Bir torba dolusu pil. Ne için? - Fener için.
And a light, illuminates Oprah.
Bir ışık onu aydınlatır.
He still lives, still... blooms. Still illuminates the world.
Hala var, hala yaşanıyor hala dünyayı aydınlatıyor.
See, the light illuminates the front side of the dust particles.
Işık toz parçacıklarının ön tarafını aydınlatıyor.
The tattoo reveals the nature of the man and illuminates the four noble professions in The Book of Five Rings :
Dövme, insanın doğasını ortaya çıkarır ve Beş Halka Kitabı'ndaki dört soylu mesleği aydınlatır :
Then, in a stroke of luck, Zeray makes the find of a lifetime, a find that illuminates our origins in a unique way.
Tehlikeli de. Tarihsel rekabetler ve modern silahlar Afar'ı sürekli kaynayan bir çatışma bölgesine çevirdi.
This cone-shaped beam illuminates what we're looking at and is defined by nice geometric straight lines.
Bu koni şeklindeki ışın, baktığımız ve güzel geometrik doğrusal çizgiler ile tanımlanmış şeyleri aydınlatır.
Tetro illuminates your show.
Tetro gösterinin ışıklandırmasını yapıyor.
" I am the living light that illuminates all.
" Ben her şeyi aydınlatan yaşayan ışığım.
I'm with you in Rockland where we wake up electrified out of the coma by our own souls'airplanes roaring over the roof. They've come to drop angelic bombs the hospital illuminates itself imaginary walls collapse
Bizi komadan çıkaracak elektroşoklarla... kendi ruhunun uçağı tarafından, tavan arasında kükreyen meleksi bombaların düşüp yerle yeksan ettiği... bir hastane aydınlanması içinde... rüya duvarlarının kapandığı...
I'm with you in Rockland where we wake up electrified out of the coma by our own souls airplanes roaring over the roof they've come to drop angelic bombs the hospital illuminates itself imaginary walls collapse
Seninleyim Rockland'da... bizi komadan çıkaracak elektroşoklarla... kendi ruhunun uçağı tarafından tavan arasında kükreyen.. meleksi bombaların düşüp yerle yeksan ettiği... bir hastane aydınlanması içinde..
The laser illuminates the scattering material, the light scatters through it randomly, and then emerges on the other side as an interference pattern.
Yani NASA ile çalışmakla rüyalarım gerçek oldu ve esasen uzayda ne olabileceğini anlamamıza yardım edebilecek bir göreve gelebilmekle de. Kepler'in güzelliği basitliğinde.
♪ the way your spirit illuminates ♪
Ruhunuzun aydınlanma yolunu
A day in the life of a Mars Rover starts as the Sun rises and illuminates the solar panels. And that wakes up the Rover.
Bir Mars robotunun günü, güneşin yükselerek sonar panellerini aydınlatmasıyla başlar.
Starlight illuminates the night sky and starlight illuminates our days.
Yıldız ışığı gece gökyüzünü ve gündüzlerimizi aydınlatır.
It's spring in the high Arctic and the sun illuminates a giant frozen ocean, the first stop on our journey.
Kuzey Kutbu'nda ilkbahar. Güneş donuk hâldeki dev okyanusu aydınlatıyor. Yolculuğumuzun ilk durağı, burası.
It illuminates wherever it's near a demon.
Yakında bir zebani olduğunda, parlayıverir.
"Are humans the sand, and brightness Candlelight illuminates your face!"
"Bu mum ışığının parıltısı yüz aydınlatan Sandman'di!"
Our savior illuminates the darkness.
Kurtarıcımız, karanlığı aydınlatıyor.
It means the light that illuminates all.
Her şeyi aydınlatan ışık anlamına geliyor.
The coating illuminates too much of the light passing through, it's going to be very hard for them to get an accurate view from that distance in the afternoon.
Aydınlatma tabakası çok fazla ışığın içeri girmesine sebep olur,... bu mesafeden öğlen vakti tam bir görüş sağlamaları çok zor olur.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]