Imogene traducir turco
118 traducción paralela
Don't drop nothing, Imogene.
Bir seyi düsürme Imogene.
Come on, Imogene, you don't want to keep these nice people waiting.
Hadi Imogene, bu iyi insanIar bekIetmek istemezsin.
Imogene, you silly old thing.
Imogene, aptaI sey.
Imogene, get everything in here.
Imogene esyaIar getir.
Imogene, help the boy with these things.
Imogene esyaIarn tasnmasna yardm et.
- Somebody's at the door, Imogene,
- Kapida biri var, lmogene,
Imogene, leave that, Run along, I'll call you when I need you,
lmogene birak, Git hadi, Ihtiyacim olunca çagiririm,
Imogene Louise Threadgoode!
Imogene Louise Threadgoode!
This is Imogene.
Bu lmogene.
The reason we wanted you to come here today was we wanted to ask you how would you like to be Imogene's godfather?
Bugün seni bir şey sormak için buraya çağırmıştık. lmogene'in vaftiz babası olmaya ne dersin?
I couldn't possibly think of a worse godfather for Imogene.
lmogene için daha kötü bir vaftiz babası düşünemiyorum.
A regular Imogene Coca. Oh, my God, I love them.
Aman Tanrım, onlara bayılıyorum.
Lieutenant, have you heard anything about Imogene O'Neill yet?
Teğmen, Imogene O'Neill'den bir haber var mı?
Dr. Chetwyn. Imogene O'neill on two.
Doktor Chetwyn, Imogene O'Neill ikinci hatta.
Dad, this is Imogene.
Baba, bu Imogene.
You get Imogene up the hill.
Sende Imogene'yi tepeye götürmelisin.
It's Imogene.
Ben Imogene.
Imogene gave us coordinates to deflect her.
Imogene'nin bize verdiği koordinatlar onun yörüngesini değiştirmek içindi.
Imogene, you did it!
Imogene başardın!
And I would also like to say a special thanks to you,
Bunun yanı sıra sana özellikle teşekkür etmek istiyorum Imogene.
Imogene, for your courage.
Cesaretin için.
You don't want to end up like Aunt Imogene.
Sonunun, Imogene Teyze gibi olmasını istemezsin.
Aunt Imogene.
Imogene Teyze.
There is no prince, Aunt Imogene.
Prens falan yok Imogene Teyze.
It's me daughter, Imogene.
Sorun kızım, Imogene. Çok hasta.
Stay with us, Imogene.
Acele et hadi. Bizimle kal Imogene.
Imogene?
Imogene?
Imogene...
Imogene...
Imogene.
Imogene.
Listen, it's me daughter, Imogene.
Dinleyin, sorun kızım, Imogene.
In the past I remember, Adam came to us for help finding a cure for Imogene two months from now.
Geçmişten hatırladığım kadarıyla Adam bize Imogene'e bir tedavi bulmamız için gelmişti, iki ay sonra.
You know what I find interesting is that you're sitting here, sipping Brandy with these stiffs instead of skipping off into the sunset with Imogene.
Biliyorsun, asıl benim ilginç bulduğum şey burada oturmuş Imogene ile gün batımına doğru koşmak yerine bu kodamanlarla oturup konyak içmen.
To mimic the blood disease that kills Imogene.
Imogene'i öldüren kan hastalığını taklit etmek için.
I'm too close here, Imogene.
Çok yaklaştım Imogene.
Dr. Helen Magnus, this is my daughter, Imogene.
Dr. Helen Magnus, bu kızım, Imogene.
How are you feeling, Imogene?
Nasıl hissediyorsun Imogene?
I'm sorry, Imogene, but this man is not your father.
Üzgünüm Imogene, ama bu adam senin baban değil.
Imogene!
Imogene!
Imogene!
Imogene! Imogene!
I'm so sorry.
- Imogene? Imogene?
Imogene?
Imogene? Imogene?
What is it now, Imogene? Okay.
- Yine ne oldu, Imogene?
Imogene Duncan. - Mmm-hmm.
Imogene Duncan.
Isn't that where you went to school, Imogene?
Imogene orası senin okula gittiğin yer, değil mi?
Imogene, I...
- Imogene, ben... Çalışıyorum.
Imogene, you left your door open.
Imogene, kapını açık bırakmışsın.
Find Imogene.
- Hemen Imogene'yi bul. Yö...
It's me daughter, imogene.
Sorun kızım, Imogene.
Imogene? Imogene?
Imogene...
- Imogene,
- Imogene.
Imogene.
- Imogene.