Implication traducir turco
246 traducción paralela
You realize... that an implication of this kind may be grounds for a criminal libel action.
Bu türde imaların suç oluşturan hakaret oluşturabileceğini biliyor musun?
The implication is he's trying to pull some hoytoytoy.
Burada asıl amaç, fan fin fon yapmaya çalışması.
A man abler than his brothers insults them by implication.
Kardeşlerinden daha muktedir olan bir adam imâ yoluyla onlara hakaret ediyor.
The implication being that I did not read them as written?
Benim yazıldığı gibi okumadığım imasında mı bulunuldu?
Naturally, but I don't like this implication that my jockey...
Doğal olarak ama jokeyimle ilgili ithamlar hoşuma gitmedi.
For Tom's sake, I resent the implication of your questions!
Tom adına, sorularınızdaki imaya içerledim!
Look, there was no implication.
Bayan Duncan, imada falan bulunmuyorum.
And this could splatter his sister with rotten egg by implication.
Her şey bir yana, böyle bir haber kız kardeşinin de adını lekeler.
Well, I must ask that such an implication be disregarded.
Şey, böylesine bir imanın dikkate alınmamasını talep etmek zorundayım.
I object to the implication I was signalling.
İşaretleştiğim imasına itiraz ediyorum.
I see the implication, sir.
İma seziyorum, efendim.
I don't like Cicero's implication.
Cicero'nun imasından hoşlanmıyorum.
As a naval officer, I abhor the implication That the royal navy is a haven for cannibalism.
Bir donanma subayı olarak, Kraliyet Donanması'nın bir yamyamlık yuvası olduğu imasını kınıyorum.
Is the implication that Dr. Stone deliberately misled us?
Yani Dr. Stone bizi kasten yanlış mı yönlendiriyor?
Now, I resent that implication, Sergeant.
Şimdi, o çıkarıma sinirleniyorum, Çavuş.
The obvious implication is that the murderer, disguised as a conductor, boarded the train at Belgrade, made his way by means of the convenient passkey to Ratchett's compartment, stabbed him to death, planted the dagger and the uniform,
Bu kanıtların sonucunda vardığımız nokta, bu kondüktör kılığına giren katilin Belgrat'ta trene bindiği, sonra elindeki anahtarla Bay Ratchett'in kompartımanına girdi, Ratchett'i bıçakladı, hançeri ve üniformayı sakladı, sonra da kar yüzünden bloke olan trenden kaçıp gitti.
My implication in this grotesque affair is completely false.
Bu acayip işe bulaştırılmam tamamen yanlış.
I can't seem to shake the real implication of dying.
Sanki kabullenemiyor gibiyim. Yani bilmiyorum.
It soon became evident that an image could outlast what it represented and, by implication showed how others saw it.
Yakın zamanda kanıtlandı ki, bir resmin uzun ömürlü olması, ne anlattığına ve başkalarının onu nasıl gördüğüne bağlıdır.
I don't like the implication.
İmadan hoşlanmam.
Particularly since there's an implication the killer may strike again.
Özellikle katilin tekrar iş başına geçme ihtimali varken.
Then by implication you think you're smarter than me, since you caught me.
Sizin benden daha akıllı olmanız gibi mi?
Quite frankly, I resent the implication.
Ve bu sözleriniz beni gücendirdi.
Pete, I resent your implication.
Pete, teessüf ederim.
Your implication that this is some sort of violation is offensive in the extreme!
Şu anki davranışlarınız giderek çizgiyi aşıyor.
I resent that implication.
Yaptığın ima ağrıma gitti.
- l don't like your implication.
- İma ettiğin şeyi begenmedim.
tell them the president resents the implication... he`s turned his back on the environment.
Onlara, Başkanın, Çevrecilere sırtını döndüğü... iddialarını reddettiğini söyle.
Sir, I never had anything to do with that and I resent the implication...
fendim, Bunula yapılacak hiçbirşey yapmadım ve imaya içerliyorum- -
That's the absolute implication.
Açıkça bunu ima ediyorsunuz.
That is ridiculous and I resent the implication!
Bu şimdiye kadar duyduğum en saçma şey! İmanızı esefle karşılıyorum!
Jerry, a throat clear is a non-verbal implication of doubt.
Jerry, boğaz temizleme, şüphenin kelimesiz belirtisidir.
The implication being that I'm not trying to help?
Yardım etmiyor gibi bir halim mi var?
I resent the implication- -
İmanızı esefle karşıladım.
You resent the implication?
İmamı esefle mi karşıladın?
I resent the implication that I have nothing better to do than spy on you like a nosy teenager.
Neden bahsettiğinizi bilmiyorum ama her şeye burnunu sokan ergen gibi sizi dinlemek dışında yapacak bir şeyim olmadığını ima etmen beni gücendirdi.
And I resent your implication.
Ve ben sizin imalarınızdan sıkıldım artık.
And I resent the implication!
Ve suçlamalarınıza sinirleniyorum!
I don't appreciate your implication, Colonel.
İmanızı anlayamıyorum, Albay.
No implication intended, sir.
İmada bulunmak istemedim, efendim.
That would be the implication.
- Durum öyle görünüyor.
The implication, and I think you would agree, is that intimacy was imminent.
Sizin de hemfikir olacağınız gibi, bu, yakında daha da samimi olacaklar anlamına gelir.
Though we have no evidence of intimacy the implication is clearly there.
Aralarında yakınlaşma olduğuna dair bir kanıtımız yok ama olay yeterince açık.
You realise, of course, the implication.
Anlıyorsunuz değil mi? Basit bir akıl yürütme.
The implication being that I wasn't good enough to be a dermatologist?
Dermatolog olmak için yetersiz olduğumu mu ima ettin?
- The implication being?
- Ne ima ediyorsun?
And I don't appreciate the implication that I am not a good wife and mother and not nurturing.
Ve iyi bir eş, iyi bir anne ve bakıcı olmadığım imalarından hiç hoşlanmıyorum.
No, Arthur, I am not using Gerry's death, and I resent the implication.
Siz kimsiniz? Oh, hayır.
That's a serious implication.
Bu ciddi bir itham.
We resent the implication.
Bunu kınıyoruz.
- I resent the implication...
- Bu imaların hiç hoşuma...