Implied traducir turco
564 traducción paralela
That's what you implied.
- İma ettin.
- You implied it.
- İma ettin.
Come, he implied it, didn't he, Mr. Byam?
Söyleyin, ima etti değil mi Bay Byam?
He implied I'd have a chance with you again because David's out of the running.
Seninle tekrar şansım olduğunu, çünkü David'in devre dışı kaldığını ima etti.
It's what you implied and I want to know why.
Neden böyle bir şey ima ettiğini çabuk öğrenmek istiyorum.
This implied a fabulous prospect.
- Ling. Ling'e ne dersiniz? - Onun adı Ling.
The defendant has implied no such thing.
Davalı böyle bir şey ima etmedi.
And you implied I was a liar.
Kalkmış bir de bana yalancı diyorsun.
" Thank you for the flattery implied in your request...
" Gazetecilik dersinizde konferans vermek üzere...
Although you knew the cause of death, you've implied a more horrible death... that he might have seen the hound of Hell, the curse of the Baskervilles.
Ölüm sebebini bilmenize rağmen, çok daha korkunç bir ölüm ima ettiniz Cehennem Köpeği görmüş olabileceğini ve Baskerville lanetinden bahsettiniz.
Professor Summerlee has implied that I have been lying.
Profesör Summerlee yalan söylediğimi belirtti.
In all fairness, he never implied that you were common.
Dürüst olmak gerekirse, sıradan biri olduğunuzu hiç ima etmedi.
... Rather, it is a sort of implied speech,... cut short,... stifled just before the key moment,... and which cannot cross the final barrier.
Bunun yerine imalı sözler var kısa kesilmiş en önemli an'a gelmeden önce bastırılmış ve son engeli aşamayan sözler.
That's what the doctor implied.
Doktor öyle bir şey ima etti.
My yes when you opened the door was a question. Question mark implied, of course.
Buyrun demem bir soruydu, öyle ima edilmişti.
You know the difference between implied and inferred?
İmayla çıkarsamanın farkı ne?
It's inferred, I believe, rather than implied.
İmadan çok çıkarsama sözkonusu.
Not in so many words, but it was implied.
Açıkça olmasa da, ima edilmişti.
- But you implied it.
- Ama ima ettiniz.
You implied.
Siz ima ettiniz.
No, I never implied that!
Olamaz. Bunu ima bile etmedim.
One gets the impression from such reports that German propaganda was quite open in its racial prejudice, and often implied that German discipline and structure were necessary qualities to clean up what was considered to be "the French mess."
Alman propagandasının ırkla ilgili ön yargılarında son derece açık ve sık sık Alman disiplininin ve yapısının "Fransız pisliği" ni temizlemek için gerekli vasıfları olduğunu ima ettiğini insan bu raporlardan anlıyordu.
There is no implied criticism of you in my order to remove you from the case.
Sana yönelik eleştiri yok.
Oh, yeah, I did think about that. I was just selling a policy to someone out on Staten Island, and he had a beautiful washer for $ 90, and he sort of implied that if I didn't buy the washer, he wouldn't take the policy, he'd buy it from Prudential.
Staten Island'da birisine poliçe gösteriyordum ve 90 dolara güzel bir bulaşık makinası vardı.
But you had just implied I was impotent.
İktidarsız olduğumu ima ettin.
Churchill wise person who the plan implied a retaliation of Hitler in the Norway. E to help the Finlândia could cause a war with Russia.
Churchill, planının Norveç'te Hitler'in misillemesi ; Finlandiya'ya yardımın da Rusya'yla bir savaş riski taşıdığının farkındaydı.
Well, you implied it.
Olsun ima ettin!
- It implied that we spit on Negroes.
- Zencileri ezdiğimiz ima ediliyor.
The formal poverty and the gigantic expanse... of this new experience of habitat... both originate in its mass character, which is implied both by its destination... and by modern conditions of construction.
Mesken konusundaki bu yeni deneyimin estetik yoksullugu ve büyük artisi, hem islevi hem de insanin günümüzdeki kosullarindan dogan kitlesel karakterinden kaynaklanmaktadir.
He implied in a very friendly manner... that you shouldn't stick your nose into other people's affairs.
Dostane bir tavırla, başkalarının işine burnunun sokulmaması gerektiğini ima etti.
The book implied an act of bloodshed was once committed in that house.
Kitap, o evde daha önce kanlı eylemler olmuş olabileceğini iddia ediyordu.
Of course, I redouble my efforts to look professional... cutting and snipping for all I'm worth... mainly because I know that if those two others so much as suspect my distress... and the implied doubt that this repetitive and smelly work... is doing any social good at all... then I'd be next over the stone.
Tabii ki, Profesyonel görünmek için, iki misli çabalıyorum. Benim için tek önemli olan, parçalamak ve kesmek... çünkü biliyorum ki, eğer diğer iki rahip rahatsızlığımdan kuşkulanırsa... ve ben herhangi bir şekilde, bu tekrarlanan, kokuşmuş işin... hiç bir iyi tarafı olmadını ima edersem... bir sonraki kurban ben olurum.
You implied that a lot.
- Evet, söyledin. Daha fazlasını da ima ettin.
She implied that.
- Evet, söyledi.
Adrianne implied that this Orpheus project, whatever it is, is gonna come down by tomorrow afternoon.
Adrianne bu Orpheus projesini kastetti o her neyse yarın sabahtan itibaren tamamlanmış olacak.
He wrote me that the Japanese secret — what Lévi-Strauss had called the poignancy of things — implied the faculty of communion with things, of entering into them, of being them for a moment.
Japonlarin sirri - Lévi-Strauss'un seylerin çarpiciligi dedigi seylerle bir olma, onlarin içine girme, bir anligina onlar olma yetilerini çagiriyor, diye yaziyordu.
- Implied.
- İma ediliyor.
I know more about that movie offer than I implied.
Bu sinemateklifiyle ilgili dediğimden dahaçok şey biliyorum.
For a moment, I thought I heard a threat implied.
Bir an, sanki bir tehdit sezermiş gibi oldum.
Mr Heatherton is boiling mad, and he has implied that if he doesn't get that copy within the week, he will terminate his agreement with our agency and sign up with a more efficient one.
Bay Heatherton öfkeden kudurmuş, ve eğer bir hafta içinde sözleşme kopyasını alamazsa, ajansımızla sözleşmesini iptal edeceğini ve daha becerikli... bir yerle anlaşacağını ima etti...
Why should I love him? What's the implied meaning?
Ona niçin aşığım?
What's the implied meaning.
Gizli isteğin nedir? "
" The implied allegation is one of the most serious kind for a holder of public office,
"İleri sürülen iddialar, bir devlet çalışanı için çok kritik bir konuda."
He also implied I'd end up like K'mpec if I didn't cooperate.
O ayrıca İşbirliği yapmamam durumunda sonumun K'mpec'in ki gibi olacağını da ima etti.
There was a vague threat implied. So I went and I took my gun.
Üstü kapalı tehdit edince, tabancamı yanıma aldım.
- Oh, no impropriety implied. There's a guest room upstairs.
- Yanlış anlama yukarıda misafir odası var.
Dismemberment, electrocution... even implied castration.
parçalara ayırma, elektrik şoku verme... hatta hadım etme bile ima edildi.
Sam and I were just talking about how all we really have to do... is call some witnesses who will talk about implied orders.
Biz de tam Sam ile, tüm yapmamız gerekenin gizli emirlerden söz edecek birkaç tanığı çağırmamız olduğunu konuşuyorduk.
But whatever it is that I could have done whatever I might have implied, whatever you imagined, I'm sorry. It's just not gonna happen.
Benim yapabileceğim her ne ise benden her ne bekliyorsan, ne hayal ediyorsan kusura bakma, olmayacak.
Come on, your lovely wife has just implied... that she's lost all her mystery for you.
Güzel karın sadece senin için tüm gizemini kaybettiğini ima etti. Hadi ama. Doğru mu değil mi?
Midway, one of the biggest battles naval of all the times, it implied the recovery of the control naval of the Pacific for U.S.A.
Midway Muharebesi, gelmiş geçmiş en büyük deniz savaşlarından biriydi [12].