In all that time traducir turco
1,754 traducción paralela
In all that time did he ever seem...
Bütün bu zaman içerisinde onu hiç böyle...
In all that time, until I lost consciousness... All that time...
Bilincimi kaybedene kadar geçen... tüm bu zaman zarfında...
In all that time?
Hiçbir zaman?
Okay, if I may play the Skeptic. What you are trying to tell me is that from the time you called us, until the time we came here. A special forces cleaning crew marched in and removed all traces of the crime.
Tamam, eğer kuşkucu kişi oyununu oynarsak, sizin bizi arayıp ne demeye çalıştığınızı bana anlatana kadar geçen sürede profesyonel bir temizleme ekibi tüm suç izlerini temizlemiş olabilir.
A victim in financial ruin, health failing, people take their own lives over less than that all the time.
Parasal ve sağlık sorunları olan bir kurban kendi cana kıymış.
That we are all gathered in one location, Well, what better time or place to wipe out the world's elite special forces?
Hepimizin aynı yere toplandığımız duyulursa Dünya'nın en iyi özel birliklerinden tek seferde kurtulmak için bundan daha iyi bir zaman ve fırsat olabilir mi?
What you need to do, is prepare and cook each part of the meal in an effective order and monitor them simultaneously so that you serve all hot food at all the same time.
Yapmanız gereken, yemeğin her kısmını verimli bir sırada hazırlayıp pişirmek ve onları eş zamanlı olarak gözlemektir ki yemeklerin hepsini sıcak olarak aynı anda servis edesiniz.
One time, in med school, I made the mistake of confiding to my partner in biology class that it had caused my all-time worst nightmares.
Bir zamanlar, tıp fakültesinde onun en kötü kabuslarıma neden olduğunu....... biyoloji sınıfımdan bir arkadaşıma söyleme hatasında bulunmuştum.
I also dropped the scalpel in the field, and by that time, I had used all the alcohol swabs on the drill bit, so I think we should load him up on antibiotics, lots and lots of antibiotics.
Ayrıca neşteri yere düşürdüm, ve bu arada, matkabı alkolle temizlemeye çalıştım, yani... bence ona antibiyotik vermemiz gerek, çok, çok fazla antibiyotik.
We got all the time in the world for that.
Bunun icin vaktimiz cok. ..
Being in that hatch with you all that time... Knowing you had no business walking around, knowing I couldn't even ask you about it without telling you who I really was.
O ambarda sürekli seninle olup da ortalıkta dolaşıp yapacak birşeyin olmaması, gerçekten kim olduğumu söylemeden onun hakkında soramayacağımı bilmek...
I could never play like that, even if I had all the time in the world.
Dünyada olduğum bunca zamanda hiç böyle çalamadım.
I was seeing myself in a dimension that contained all the time that we have left to live.
Birlikte geçirdiğimiz bütün zamanları gösteren bir pencereden kendimi görüyordum.
You, ok, tommy gavin, one of the all-time, hall-of-fame-type pussy hounds in the history of the F.D.N.Y.In my opinion, you are tellin'me that I should forget about ass, forget about tits, forget about sex, and focus on, uh, caring and sharing and listening and- - and hugging and- -
Sen, Tommy Gavin, benim açımdan itfaiyenin gelmiş geçmiş en büyük hatun avcılarından biri bana kıçı, göğüsleri, seksi unutmamı ve önemsemeye, paylaşmaya, dinlemeye ve sarılmaya önem vermemi mi söylüyorsun?
He said there were times with all the worry that he wished he could have stayed in the shop full-time, just cut hair.
Öyle günleri olmuş ki tüm gün berberde kalıp sadece saç kesmeyi dilediği zamanları olmuş.
I can't believe you spent all that time in chicago.
Onca zaman Chicago'da kaldığına inanamıyorum.
Look, you have to remember this is probably the only time that all of our closest friends and our family are gonna be all together in the same room.
Dinle, bunun, en yakın arkadaşlarımızın ve ailemizin aynı odada bulunacağı yegâne zaman olduğunu aklından çıkarma.
After the beets conversation, I confided in Kim that I was really scared about being a doctor and being a dad at the same time, because both of those things require you to throw all of yourself into them.
Pancar muhabbetinden sonra Kim'e aynı anda hem doktor hem de baba olmaktan korktuğumu söyledim. Çünkü her ikisi de zamanının tamamını onlara ayırmanı gerektiriyor.
Look, you have to remember this is probably the only time that all of our closest friends and our family are going to be all together in the same room.
Dinle, bunun, en yakın arkadaşlarımızın ve ailemizin aynı odada bulunacağı yegâne zaman olduğunu aklından çıkarma.
After the beets conversation I confided in Kim that I was really scared about... being a doctor and being a dad at the same time because both of those things require the throw of all of yourself into them.
Pancar muhabbetinden sonra Kim'e aynı anda hem doktor hem de baba olmaktan korktuğumu söyledim. Çünkü her ikisi de zamanının tamamını onlara ayırmanı gerektiriyor.
In an effort to save some time, I'm gonna have to insist that we just skip right past all the threats I know you're prepared to layout.
Zaman kazanmak açısından biraz sonra bana yapmayı planladığın tehditleri geçtiğimizi varsayıyorum.
Are you telling me that if you have this Tourette's Syndrome you can say whatever you want, all the time and never get in trouble?
Yani siz Tourette diye bi hastalık var ve başın belaya girmeden istediğini söyleyebiliyorsun mu diyorsunuz?
And if you light a third one son before you smoke it make sure you take one last long loving look at your wife because in all likelihood you'll never see her again and if your itch drives you to light up a fourth time then it's the gas chamber for your brother if he survives the last onslaught and if he doesn't then your mother... remember to give her a warm farewell hug before you light that one and despite all of the above if you still intend to be as obstinate as a mule.
Eğer bir üçüncüsünü yakarsan.. .. evladım, içmeden önce emin ol.. .. karına sevgi dolu tek bir bakış hakkın var..
The right idea, in the right place, at the right time, that's all it takes.
Doğru düşünce, doğru yerde, doğru zamanda. Tüm gereken bu.
Because you don't accept that all this time you've been living in sin with him.
Çünkü bunca zamandır onunla günah olduğunu bile bile yaşıyorsunuz.
A t this time we ask that all passengers fasten their seat belts in preparation for landing.
Şimdi tüm yolculardan iniş hazırlığı için kemerlerini bağlamalarını rica ediyoruz.
Okay, you spend all of your time cooped up in here alone, obsessing over some mysterious thing that maybe happened to your real dad or maybe didn'T.
Tüm gününü, burada tek başına oturup, babana olmuş ya da olmamış olan gizemli şeyleri düşünerek geçiriyorsun.
I want to believe in it all again, music and art, fate and love, and I want to believe that I've made the right choices and that I'm on the right path and there's still time to fix the mistakes I've made.
İnancım tam. Yeniden inanabilmek istiyorum. Müziğe ve sanata,... kadere ve aşka.
- You know what it means. Neither of your moms were around, at least not in all the time that I've been friends with you.
Arkadaş olduğumuz süre boyunca... hiçbirinizin annesi yanınızda değildi.
So, in all those nights together, somewhere between brushing teeth and spooning in the sheets, you didn't think that it might be a good time to mention that you prowled the streets... with green leather and a compound bow?
Beraber olduğumuz onca gece dişlerimizi fırçalayıp çarşafları kırıştırdığımız sırada, yeşil deri kıyafetin ve makaralı yayınla sokaklarda dolaştığını söylemek için uygun bir an bulamadın mı?
Maybe they were once in love, but... that love died a long time ago, and all his hopes and dreams with it.
bu sevgi uzun süre önce öldü. Bütün umutlar ve hayaller ile.
Now, at the age of forty-five, I realised that my father had lived in the same city as me all this time and that his name was Artur Kertesz.
Şimdi, kırk beş yaşında, bunca zamandır babamın benle aynı şehirde yaşadığını ve adının Artúr Kertész olduğunu öğrendim.
The point is that we all living in borrowed time.
Yani asıl olan hepimizin ölmekte olduğudur.
I feel a normal woman for the first time in my lifo, a foeling that fascinates me, to be like all other women I meet.
Hayatımda ilk kez normal bir kadın gibi hissettim. Çok tuhaf bir his bu tanıdığım diğer kadınlar gibi olmak.
All this time you've been suggesting that there's a mole in my administration.
Bunca zamandır yönetimimde bir köstebeğin mi olduğunu kastediyorsun?
And that does happen in space all the time.
Ve bu olaylar uzay boşluğunda da devamlı meydana geliyor.
.. so he's on shiftwork, all the time, but what she doesn't know is that half the time he says he's on nights, he's actually in one of the airport hotels shagging a prostitute.
Kocası gümrükte çalışıyor. Ancak bilmediği bir şey var. Kocası çalıştığını söylediği zamanlarlarda hava alanındaki otellerin birinde, bir fahişeyi beceriyor.
Is that what it's like in your head all the time?
Tüm bunları her an düşünebiliyor musun?
I have asked my officials to, did ask them some time ago, to follow up with the board to see, in fact, that all the proper protocols had been adhered to.
Bir süre önce emrim altında çalışan memurlardan bütün protokollere uyulup uyulmadığını görmeleri için yönetim kuruluyla irtibat hâlinde olmalarını istemiştim.
You know, in all the time that i worked for lex, Not once did he put the interests of a meteor freak above the safety of the world.
Lex ile çalıştığım zaman boyunca..... hiç bir meteor ucubesinin güvenliğini dünyanın üstünde tutmadı.
I guess with all the attention that you got in the press last year, it's just a matter of time before somebody sought her out.
Geçen yıl basının sana ilgisinden dolayı, birilerinin ona yakınlaşması an meselesiydi.
Now, I think we're all adults in this room and we recognize that 9 / 11, no matter how horrific it was and it was was also an opportunity this time for us to get it right.
Şimdi, bence burada hepimiz yetişkin insanlarız ve 11 Eylül ne kadar korkunç bir durum olursa olsun ki gerçekten korkunçtu aynı zamanda bu sefer doğru yapabilmemiz için bir fırsattır.
previously on life... aren't you that cop that spent all that time in jail?
Hani sen şu hapiste o kadar zaman geçiren polis değil misin?
There's truth in the saying that time heals all wounds.
"Zaman yaraları iyileştirir" sözü doğruydu.
Not at all, first time l`m seeing something that looks like a dog`s stuck in a gill
Hiç, ilk defa bir şey görebilirim bu Bir köpeğin bakışlarının solungaçlara yapışması gibi
That's probably why I see you in the garden over there all the time.
Herhalde bu yüzden ne zaman baksam bahçedesin.
A streak that was broken by north carolina state In one of the greatest final-Four ges of all time.
Bu seri tüm zamanların en iyi final - four'larından biri olarak kabul edilen bir maçla Kuzey Carolina takımı tarafından kırıldı.
Okay, I just thought this would be a good time to go over the contents of her will, seeing that you all seem to be in a pretty good place.
- Evet.
Do you understand that a dad would not want his daugther to be with a guy who drinks all the time and has been with half the girls in the state of Texas?
Bir babanın, kızı için sürekli içen ve Teksas eyaletindeki kızların yarısıyla birlikte olmuş bir oğlanı istememesini anlayabiliyorsun değil mi?
In fact, itís my impression that a majority of the people I know who call themselves believers, or people of faith, do that all the time.
Kendilerine inançlı veya inanç insanı diyen insanların çoğu bunu her zaman yapıyor. Bu şizofrenidir diyemem ; bu kaba olur.
He came out to Greeley, Colorado, I think it was, around 1950, and spent a year in America, and noticed that all his American hosts were spending all their time gossiping about movie stars and trimming their hedges and coveting each otherís automobiles and he came to believe
1950 civarında sanırım, Colorado, Greeley'e gelip Amerika'da bir yıl geçirmiş. Ve bütün bu Amerikalı ev sahiplerinin sadece film yıldızları hakkında dedikodu yapıp çitlerini süslediklerine ve birbirlerinin arabalarına gıpta ettiklerine dikkat etmiş.