In fairness traducir turco
370 traducción paralela
But again, in fairness, we must all admit that he has contributed much although noisily to both zoology and anthropology.
Ama yine de, doğrusu, insan tarihi ve hayvan bilimlerinin... - gürültüsüne rağmen - her ikisinde de emeği olduğunu kabul etmeliyiz.
But in fairness to everyone, there is some recent news that may have a bearing on your decision.
Adil olmak gerekirse, kararınıza etkisi olabilecek bazı yeni haberler var.
In fairness, sir, send for the RSM before you...
Doğrusu, efendim, önce başçavuşu çağırsanız- -
I should in fairness add that my taste in music is reputedly deplorable.
Ama müzik zevkimin felaket olduğunu da belirteyim.
He gave me a lesson in fairness.
O bana dürüstlük dersi verdi.
In fairness, you've challenged the professional competence of a chief of service at this hospital.
Dürüstçe, sen hastanedeki bir bölüm şefinin profesyonel yeteneğiyle boy ölçüşüyorsun.
I think I should point out in fairness that we are not the rescue committee.
Sanırım, gerçekliğiyle söylemeliyim ki biz kurtarma komitesi değiliz.
Now, in fairness to all of you... I'm honor bound to ask this question. Is there anyone here who does not wish to be a member of Her Majesty's Navy?
Bütün içtenliğimle size şu soruyu gururla soruyorum majestelerinin donanmasında yer almak istemeyen biri var mı içinizde?
In fairness to my client I can't present a complete defense without this witness.
Bu şahit olmadan müvekkilimi gerektiği gibi savunamam.
Captain, in fairness, let me try.
Kaptan, adil davranıp, denememe izin verin.
In fairness to...
Doğrusu..
In fairness to Mrs. Gordon, I should hear the details.
Bayan Gordon'un kanuni hakları için, tüm detayları bilmem gerekiyor.
In fairness to the Prosecution I would declare a mistrial, regardless of what Shaughnessy and Vail think, if that's what you want.
Savcılığın dürüstlüğü için hatalı yargılama olduğunu ilan ederdim, Shaughnessy ve Vail ne düşünürse düşünsün, eğer istediğiniz buysa.
Well, you know, in fairness to the dead, we're all a little two-faced in this day and age.
Ölülerin arkasından konuşulmaz ama hepimiz biraz ikiyüzlüyüz.
In fairness, however,
İçtenlikle, ne şekilde olursa olsun.
- I don't know yet... - but in fairness to Roger Martin...
Henüz bilmiyorum, ama Roger Martin'in hatırası...
"But perhaps in fairness to the fairer sex I do need to broaden my horizon and add some new goddesses to the pantheon."
Ama karşı cinse adil davranma konusunda biraz ufkumu genişletmem gerekiyor. Bunu da yeni örnekler vererek yapmaya çalışacağım.
In fairness, I must say that he didn't seduce me.
Dürüstçe söylüyorum, beni baştan çıkarmaya çalışmadı.
You know, I think that in all fairness... -... I should tell you I'm a married man.
Dürüst olmak gerekirse ben evli bir adamım.
In all fairness, you should permit me to remain and explain ourselves.
Doğrusu kalmama ve durumu açıklamamıza izin vermeliydiniz.
If it's of any importance to you, I must, in all fairness, add we've nothing to reproach ourselves for during those seven years.
Sizin için bir önemi varsa, doğruyu söylemek gerekirse eşinizle geçirdiğimiz 7 yılda, kendimize sitem ettiğimiz hiçbir şey yok.
In all fairness, I must confess the nights here seem more beautiful than at Beacon Hill.
Doğrusu, buranın geceleri Beacon Hill'in gecelerinden çok daha güzel.
Michael Logan, while I have no doubt that the jury must have reached their conclusion in utmost fairness and solemn regard for justice,
Michael Logan, jürinin kararını en adil şekilde..... ve kutsal adalete saygıyla verdiğinden kuşkum yok.
Well, in all fairness, sir, I think I should tell you that I was requested to request it.
Samimiyetle efendim, buna "istemem istendi" de diyebiliriz.
But, in all fairness, it ought to be one at a time.
Ama hakkımı da teslim edin, teker teker gelsinler.
In all fairness, he never implied that you were common.
Dürüst olmak gerekirse, sıradan biri olduğunuzu hiç ima etmedi.
In all fairness, I think I ought to explain. There's also a secondary problem. One of finance.
- Dürüst olmak gerekirse ekonomik bir problemimiz de var.
Now, Dr. Zira, in all fairness, you must admit that the accused is a non-ape and therefore has no rights under ape law.
Dr Zira, kabul etmelisiniz suçlu bir maymun değildir ve maymun yasasında hakkı yoktur.
She has such faith that there should be fairness in everything, and she demands it, like a child.
O öyle temiz, öyle... Onun öyle bir inancı vardır ki, her şeyde adalet olduğuna inanır ve öyle olmasını ister.
Dear viewers, and you too, officer I think we can say in all fairness :
Ama sevgili seyirciler, tabii siz de sayın jandarma hepiniz şunu rahatlıkla söyleyebileceksiniz.
Sally, in all fairness...
Sally, daha adil olmalısın- -
In all fairness to the lady, when I said that looked like the ransom bag, that didn't mean I could positively identify it.
Bayana haksızlık etmemek üzre, onun fidye çantasına benzediğini söylediğimde, bu, onu kesinlikle teşhis edebildiğim anlamına gelmiyordu
Just that, in all fairness, I played a part in striking the gold.
Dürüst ol, altını bulmanda yardımcı oldum.
I guess you're still young, there's only fame and fortune in the martial arts world, there's no fairness.
Sanırım hala anlamadın, Dövüş sanatları dünyasında, ün ve servet vardır sadece. adelet yoktur
In all fairness, Devon, he didn't say that.
Dürüst olmak gerekirse Devon, o böyle birşey söylemedi.
In the past 11 years... Jim's record as a superior court judge... has been a model of fairness and courage.
Son 11 yılda, Jim'in, bir Temyiz Mahkemesi yargıcı olarak geçmişi, hepimize dürüstlük ve cesaret örneği oldu.
I wish to say to the press, in all fairness,
Basına söylemek isterim, tüm açıklığıyla,
Right, Phil, but I'd just like to say... in all fairness to Mr. Melon here... it was a really big check.
Pekala, Phil ama doğruyu söylemem gerekirse buradaki Bay Melon... -... gerçekten büyük bir çek.
In all fairness, you did not make that point clear.
Doğruyu söylemek gerekirse, Bu kadar açık değildin.
Mr Ward, in all fairness, I think Miss Ward has proved that supplying the addresses would put an undue burden on the defense.
İki tarafı da dinledim, Bayan Ward adresleri bulmanın savunma için çok ağır bir yük olacağını kanıtladı.
Being the only Klingon ever to serve in Starfleet gave you a singular distinction, but... I felt that what was unique about you was your humanity... compassion, generosity, fairness.
Yıldız filosunda tek hizmet eden Klingon olmak seni farklı kılıyor ama... sendeki eşsiz olan, insanlığın,
So in conclusion we don't wanna take over everything we just want equality, fairness, to be appreciated.
Sonuç olarak... her şeyinizi ele geçirmek istemiyoruz... sadece değer verilmek için eşitlik, ve adillik istiyoruz.
I think, in all fairness... I should explain to you exactly what it is that I do.
Bütün açıklığıyla... ne yapacağımı anlatsam iyi olacak.
In all fairness, Ethan,
Doğrusunu istersen Ethan,
Well, in all fairness, my mind was a bit distracted by having to monitor your side of the board, but, uh...
Kurallara uygun olarak, aklım senin tarafına bakmaktan dolayı..,.
In all fairness, his other grandpa's a drunk, but still....
Tamamen taraflı, diğer büyük babası bir ayyaş, ama yinede....
Ladies and gentlemen, we will match penny for penny any purse you care to raise, but I must warn you, in all fairness, Mr. Chalker here- - whom God preserve was not blessed by the Almighty with the power of speech- -
Bayanlar ve baylar birazdan mükemmel bir maça tanık olacaksınız her türlü bahis yükseltmek mümkündür sizi uyarıyorum Bay Chalkea'yi yakından tanıyorsunuz
Oh, in all fairness, Phyllis, we could have gone.
Eğri oturup doğru konuşalım Phyllis, istesek gidebilirdik.
In all fairness, I'd like to check a few things out, if you don't mind... before I let this go.
Senin için sorun olmazsa bırakmadan önce birkaç şeyin doğru olup olmadığını kontrol etmek istiyorum.
In all fairness,
Dürüst olmak gerekirse,
Well, in all fairness, things have been getting strange since we got here.
Hakkını yemeyelim, geldiğimizden beri garip şeyler oluyor.