In prison traducir turco
11,407 traducción paralela
They end up in prison or in a ditch With a bullet in the head.
Ya hapsi boylarlar ya da kafalarında bir kurşunla çukuru.
A hundred spics and niggers ain't worth the life of one white man, but go ahead, put us all in prison.
Yüz tane Latin ve zenci, bir tane beyaz adam etmez ama devam et, hepimizi hapse sok.
I thought he died in prison.
- Hapiste öldüğünü sanıyordum.
You want to tell me a little bit about your time in prison?
Hapis zamanlarından bahsetmek ister misin?
Right, but if we hire them as guards, if anything ever happened, well, they're already in prison, so...
Evet, ama gardiyan olarak alırsak eğer bir şey yapsalar bile zaten hapishanedeler.
Okay, is he in, is he in prison?
Şimdi içerde mi?
During the time-period you're inquiring about.. ... I was in prison for drunk-driving.
Soruşturma devam ederken ben sarhoş araba kullanmaktan hapse girmiştim.
- Isn't he in prison?
- Hapiste değil mi?
- shit that in prison...
- hapiste olan şeyleri...
You know, like in prison, you knew when somebody was disrespecting you.
Demek istediğim, hapishanede birinin size saygısızlık ettiğini anlarsınız.
Y'all still thinking y'all in prison or something?
Hala hapishanede olduğunuzu falan mı düşünüyorsunuz?
It's a quote from a play that I-I read in prison called "No Exit."
Hapishanedeyken okuduğum "No Exit" adlı kitaptaki oyundan bir alıntı.
Those other guys in the house, Nate, Pickle, Tyrus, when they were in prison, they were usually around a lot of other guys, right?
Nate, Pickle, Tyrus gibi adamlar hapishanede kalırlarken, diğer insanlarla birlikteydi, değil mi?
I was in prison for a, you know, a pretty long time, actually.
Ben aslında hapishanede yattım, çok uzun bir süreliğine.
They must have tried to kill him in prison.
Hapishanede onu öldürmeye çalışmış olmalılar.
My partner's in prison too.
Benim ortağım da tutsak.
Besides, I doubt that it's Mr. Rory's first time in prison or second or, I imagine, tenth.
Ayrıca, Bay Rory'nin ilk kez hapse düştüğünden şüpheliyim ikinci belki de onuncu seferidir.
Criminals usually do feel more at home in prison, and they know it better than anyone else.
Suçlular genelde hapisteyken kendilerini evlerinde hissederler ve bunu da herkesten daha iyi bilirler.
Respect in prison has to be earned.
Hapiste saygı, kazanılan bir şeydir.
- Not in prison.
- Hapishanede bakamaz.
If I hadn't lied to you on those scores, we'd both be in prison or dead.
O soygunlarda sana yalan söylemeseydik ikimiz de ya hapiste olurduk ya da ölü.
We let him rot in prison.
- Hapishanede çürümesine müsaade ettik.
I had a lot of time to reflect while I was in prison, mostly about religion and bundt cake, but after much thought, I realized that- - oh, almost forgot.
Daha çok din ve yuvarlak kek hakkında ama uzun süre düşündükten sonra fark ettim ki... Neredeyse unutuyordum.
I heard about this game while I was in prison, Mr. Brick.
Ben, hapishanede Sayın Tuğla ise Bu oyun hakkında duydum.
I married him while he was still in prison.
- Hapisteyken onunla evlendim.
Except the one that put me in prison.
Beni hapse sokan hariç tabii.
Okay, I was living a regular prison life in my regular prison bunk, and now I'm the one percent.
Tamam, eskiden normal ranzamda, normal mahkum hayatını yaşıyordum ve şimdi yüzde birlik kısımdayım.
You know, you're, like, one of maybe four people in this prison who actually might be smaller than I am.
Biliyor musun belki de bu hapishanede benden daha küçük olan dört kişiden birisi falan olabilirsin.
Same reason they don't put a prison camp in Malibu...
Malibu'ya esir kampı kurmamalarıyla aynı sebepten.
His people will want him freed whether he remains in a prison of stone or of gold.
Taştan ya da altından hapishanede kalsa da halkı özgür kalmasını isteyecek.
He's an old man in a prison cell.
O hapishane hücresindeki yaşlı bir adam sadece.
I ain't had a job outside a prison in 25 years, Avery.
25 yıl hapishaneden başka yerde çalışmadım, Avery.
My client died in your prison.
Müvekkilim senin hapishanende öldü.
You don't usher in one of the best bloody lawyers into your prison when they've just lost a client in there without expecting they will ask some questions.
Müvekkili hapishanende ölmüş bu bölgedeki en iyi avukatlardan birini, soru soracağını düşünmeden öylece cezaevine kabul etmezsin.
There are serious problems here, just like in every other prison in the country.
ÜIkedeki diğer tüm cezaevleri gibi burada da uğraştığımız ciddi problemler var.
See, your brother is already in White Cross prison.
Kardeşin çoktan Beyaz Haç cezaevinde.
Anything can happen to Rich inside White Cross prison, the same as they did to Kevin Grey and I'm not there to protect him.
Beyaz Haç hapishanesinde Kevin Grey'in başına geldiği gibi Rich'in başına da her şey gelebilir ve onu koruyamıyorum.
What, you say everyone in the whole prison's involved?
Koca hapishanedeki herkes işin içinde mi diyorsun?
In 1986, they would have ruled the criminal underground inside every prison.
1986'da tüm hapishanelerdeki yer altı suç dünyasını kontrol etmişlerdir.
And I'm a Polish Jew whose parents died in a Nazi prison camp.
Ben de anne babası Nazi kamplarında ölmüş Polonyalı bir Yahudi'yim.
It is the most unfair thing that's ever happened in this prison.
Bu hapishanede olan en adaletsiz şey.
You walked out on the biggest day the prison's faced in 25 fuckin'years.
25 yıldan beri hapishanenin karşılaştığı en zor günde çıktın gittin.
These houses are yours to live in, but they are prison property.
Bu ev sizin barınmanız için, yine de hapishanenin malı.
I, uh, went to prison in my 20s.
Yirmili yaşlarımda hapiste yattım.
You have me in a prison.
Beni zindana atıyorsun.
You enjoy that superiority while you rot in this prison for all eternity!
Sonsuza kadar bu hapishanede çürürken bu üstünlüğün tadını çıkar.
I've escaped one prison only to land in another one.
Bir hapishaneden kaçıp bir başkasına geldim.
If he's in the tunnels searching for his idol, that means he's not going to the prison.
Eğer tünellerde putunu arıyorsa nezarethaneye gitmiyor demektir.
By now, everyone knows that Laurel was killed in the Iron Heights prison riot, and while it's true that she was an assistant district attorney, that's not what she was doing there that night.
Artık herkes Laurel'ın Iron Heights hapishanesindeki ayaklanmada öldürüldüğünü biliyor. Yardımcı Bölge Savcısı olduğu doğru olsa da o gece orada bölge savcılığı yapmıyordu.
"Anyway, I'm here in a prison against my will, " and I should be free. The end. "
" Her neyse, zorla bir hapishanede tutuluyorum ve özgür olmalıyım.
Up to 15 years in federal prison.
- Federal hapishanede 15 yıla kadar yolu var.