Incapacitated traducir turco
289 traducción paralela
In these times, with the country incapacitated by economic ailments and in danger with an undercurrent of social unrest, the promulgation of such a weird, fantastic and impractical plan, as contemplated by the defendant, is capable of fomenting a disturbance from which we may not recover.
Ülkenin ekonomik sıkıntılar yaşadığı ve sosyal huzursuzluk tehlikesi geçirdiği bu günlerde davalının amaçladığı gibi tuhaf, fantastik ve gerçek dışı bir planın uygulanması atlatamayacağımız karışıklıklara yol açabilir.
Since the Melrose Quartet is incapacitated,
Melrose Dörtlüsü iş yapamaz hale geldiği için,
He's slightly incapacitated, but will be in his seat presently.
Kendisi pek iyi durumda değil ama kısa süre sonra yerini alacaktır.
My lord, may I express my regret that Sir Wilfrid is even slightly incapacitated.
Efendim, Sir Wilfrid'ın az da olsa rahatsız olmasından dolayı çok üzüldüğümü belirtmek isterim.
I broke my hip a few months ago, and I am somewhat incapacitated.
Birkaç ay önce kalçamı kırdım, ve yardıma muhtacım.
When the Tellarite was murdered, I was quite incapacitated.
Tellarite öldürüldüğünde, oldukça âciz durumdaydım.
Do I take it, doctor, commander, that both of you, or either of you, consider me unfit or incapacitated?
Var mıdır? Doktor, Komutan ikiniz ya da birinize göre ben uygun değil veya kapasitesiz miyim?
I don't have the statute here, but I'm pretty sure Article 479 of the Criminal Code says that if he's mentally incapacitated, by order of the justice minister, the execution must be halted.
Yönetmelik yanımda değil ama Ceza Kanununun 479. maddesine göre, mahkûmun bilincinin yerinde olmaması hâlinde Adalet Bakanının emriyle infazın ertelenmesi gerekir diye biliyorum.
Why can't you execute someone who's mentally incapacitated?
Neden bilinci yerinde olmayan birini infaz edemiyorsunuz?
Doctor, is he mentally incapacitated?
Doktor, bilinci yerinde değil mi?
... the ball is snapped, you go into your opponent, blocking him with your left arm and bring this hand up into his chin, and I'll guarantee he'll be incapacitated for the next several moments.
Topu kaptınız. Rakibinize dalıyorsunuz. Sol kolunuzla ona blokaj yapıyorsunuz ve bu eli çenesine getiriyorsunuz.
You ought to make the old man a ward... declare him incapacitated and take over the factory.
Yaşlı adamı, işlerini idare edemeyen "aciz kişi" olarak ilan et onu vesayet altına al, fabrikayı üzerine geçir.
The pilots were incapacitated
Pilotlar iş göremez durumdaydı...
He answers only to you, unless, of course, you're incapacitated and release him.
Ayrıca radyo dalgaları o kadar güçlü değil. O...
( KITT ) I'm quite incapacitated.
Her şeyimden mahrum kaldım.
I'm quite incapacitated.
Her şeyimden mahrum kaldım.
Young Chief, Wu Di incapacitated Yun Fei Yang's kung fu.
Hayır, Shen Man Jiun tarafından kurtarıldı! ama nerde bilmiyoruz!
He has been incapacitated by my dad and has been unconscious for seven days.
Annem... ona kendi enerjisini aktarıyor!
However, if you become incapacitated, or it becomes unreasonable for you to handle your affairs for a block of time, it might be wise to make some decisions now.
Aciz duruma düşebilir, ya da bir süre için kendi işlerinle ilgilenmek sana mantıksız gelebilir, bu yüzden şimdiden karar almak daha akıllıca olabilir.
Since Hal was capable of operating Discovery unassisted, it was decided that he should be programmed to complete the mission autonomously in case the crew was incapacitated or killed.
Hal Discovery'yi yardıma gerek duymadan çalıştırabilirdi. Böylece görevi tek başına tamamlayacağı şekilde programlanmasına karar verildi. Ekibe bir şey olur ya da ölürlerse diye.
I judge you to be disabled and mentally incapacitated.
Sizi sakat ve akıl sağlığı yönünden iş göremez olarak değerlendiriyorum.
He's temporarily incapacitated.
Geçici olarak devre dışı.
At some point, he's gonna just fall out incapacitated.
Bir yerden sonra bitkin duruma düşecekti.
They've incapacitated the cart of death, Peg!
Ölüm arabasını sakatladılar Peg.
I was completely incapacitated.
Tam anlamıyla bir şey yapamaz haldeydim.
When I realized the crew was incapacitated I initiated emergency procedures.
Mürettebatın görev yapamaz hale geldiğini gördüğümde, acil prosedürleri faaliyete geçirdim.
If my father becomes incapacitated, it all goes to me when I'm old enough.
Babam aciz duruma düşerse, reşit olduğum anda varis ben oluyorum.
And I am old enough, Jer, and he is incapacitated.
Ben reşidim Jer. Ve o aciz durumda.
He's completely incapacitated.
Tamamen iş yapamaz durumda.
Unlike his previous stroke, it has left the president fully incapacitated.
Bundan öncekinin tersine bu kanama başkanı tamamen felç etti.
He incapacitated three of them before they got him.
Onu alamadan önce de onlardan üç tanesini etkisiz hale getirdi.
The king is incapacitated.
Kral aciz durumda.
Or... the ever-dependable, always reliable PK-24 police baton... which, with a single blow to the body... say to the lower thigh... Renders a subject completely incapacitated.
Ya da her zaman güvenebileceğiniz PK-24 polis copunu ki onunla vurulan tek bir darbe mesela bacağa kişiyi tümüyle savunmasız bırakırdı.
In all likelihood, I am dead or otherwise incapacitated.
Büyük olasılıkla, ya öldüm ya da iş göremez durumdayım.
Your ship is damaged and your Captain incapacitated.
Geminiz hasar gördü ve Kaptanınız uygun durumda değil.
The only way that can happen is if two of the other judges became incapacitated.
Bunun olması için iki jüri üyesinin görevlerini yapamayacak hale gelmesi gerekiyor.
It wasn't long before the crew was incapacitated.
Mürettebatın aciz duruma düşmesi, çok uzun sürmedi.
What he wanted done about his medical care if he was ever incapacitated?
Eğer bitkisel hayata girecek olursa ne yapılması gerektiğini yazılı olarak belirtti mi?
While he's incapacitated, you cuff him and take him to County.
Etkisiz hale geldiğinde onu alıp hapse sokacaktım.
When Lieutenant Torres and I started making progress in our investigation, we were both incapacitated.
Binbaşı Torres ile çalışmamızda ilerleme kaydetmeye başladığımız anda devredışı bırakıldık.
I'd do it myself, but I have to take care of a friend... who's mentally incapacitated.
Kendim yapacaktım, ama bir arkadaşa bakmak zorundayım... zihinsel özürlü biri.
I have incapacitated the alien.
Yabancıyı etkisiz hale getirdim.
As with the previous victim, it appears that the subject was most likely incapacitated with chloral hydrate and then exsanguinated.
Önceki kurbanda olduğu gibi bu kurban da büyük ihtimalle kloral hidrat ile uyuşturulmuş.
I assumed that you were incapacitated.
Sakatlandığını falan düşünüyordum.
The captain is incapacitated.
Kaptan felç geçiriyor.
- I'm incapacitated, it's sensory aphesia.
- Aphesia sensörünü etkisiz hale getirdim.
A backup Captain in case I'm incapacitated, and the command structure breaks down.
İş görmez hale geldiğimde ve emir komuta yapısı bozulması olasılığına karşı bir yedek kaptan.
- And when one becomes incapacitated, the other - ---
- Ve ortaklardan biri faydasızlaşıyorsa, diğeri--- -
- I'm not incapacitated!
- Ben faydasız değilim!
You're sick, incapacitated.
Hastasın, görevini yapamayacak haldesin.
He sneaked into the Sau Jan library but I incapacitated his kung fu on the spot.
ve onu öldürdüm!