Incensed traducir turco
60 traducción paralela
- Part them, they are incensed!
Ayırın şunları, deliye döndüler. - Durun!
I am one, my liege, whom the vile blows and buffets of the world have so incensed that I am reckless what I do to spite the world.
Ben, kralım ; öyle silleler yedim ki dünyadan, öyle canıma tak dedi ki, ne olsa yaparım bu dünyaya karşı.
Brother, we have done deeds of charity... made peace of enmity, fair love of hate... between these swelling wrong-incensed peers.
Çok hayırlı işler yaptık, kardeşim. Bu yüreği kabarmış, kırgın asilzâdeler arasında hasımları barıştırdık, nefreti sevgiye dönüştürdük.
I am one whom the vile blows and buffets of the world have so incensed that I am reckless what I do to spite the world.
Bu dünyada yediğim darbeler ve sillelerle o kadar kin tuttum ki öcümü almak için ne isterseniz yaparım.
I was so incensed with the forgery of deceit that I came straight to you sir.
Aldatıldığım için o kadar kızgındım ki doğruca size geldim bayım.
Captain, they will be incensed.
Kaptan, bu onları sinirlendirecektir.
But of course, the art department and the other departments didn't cut theirs down, so I was very incensed that I had this extraordinary set, that costly set.
Ama tabii ki sanat bölümü ve diğer departmanlar kendi maliyetlerini kısmadılar. Bu yüzden böyle sıradışı, maliyetli bir sete sahip olduğum için çok öfkeliydim.
What your wisdoms could not discover... these shallow fools have brought to light... who in the night... overheard me confessing to this man... how Don John, your brother... incensed me to slander the Lady Hero.
Sizin gözlerinizi bile aldattım. Bilgeliğinizin keşfedemediğini, bu basit adamlar ortaya çıkardı. Gecenin bir saatinde, bu adama anlattıklarımı duydular.
Some in Hollywood were so incensed... that they put pressure on RKO to destroy the negative.
Hollywood'da bazıları bu duruma o kadar kızmıştı ki RKO'ya filmin negatiflerini yok etmeleri için baskı yaptılar.
This incensed them inspired them to seek sovereignty of their own homelands.
Bu onları çileden çıkardı ve kendi topraklarının egemenliğini kazanma yolunu aramaya teşvik etti.
Tell me, Laertes, why thou art thus incensed. Let him go, Gertrude.
Söyle Laertes, nedir çileden çıkaran seni?
'Tis dangerous when the baser nature comes between the pass and fell incensed points of mighty opposites.
Belalı iştir, ufak tefek insanların araya girmesi. Şimşekler çıkarır gibi büyük kılıçlarla vuruşması.
- Part them, they are incensed.
- Ayırın şunları, çıldırdılar.
" What incensed him the most was the blatant jokes of the ones who passed it off as a jest...
" Onu en çok hiddetlendiren, bu gürültülü şakaları yapanların bunu sanki jest gibi göstermeleri,...
At first I was incensed, outraged.
Önce tepem attı. Çok öfkelendim.
But Peter was so incensed at having lost that he vowed to kill me.
Ancak Peter kaybettiğini anladıkça beni öldürmeye çalıştı.
Part them, they are incensed.
Ayırın onları! Kendilerini kaybettiler bayağı!
Except for right now because you don't seem to be feeling anything and I'm incensed.
Sen hiçbir şey hissetmesen de ben çok sinirliyim.
- I was harangued by an incensed ballerina.
- Ne oldu? - Öfkeli bir balerinden fırça yedim.
I was so incensed that I wanted to rip my Sokol membership card.
Çok sinirlenmiştim bu yüzden Sokol üyelik kartımı yırtıp atmak istedim.
Harold, incensed, shook the hell out of it for no apparent reason!
"Ortada görünen hiçbir sebep yokken, Harold deliye döndü, sinirden kudurdu!"
When the crimes were discovered, the incensed townspeople marched upon the farmhouse, dragged the boy from the house, bound his hands and marched him over the falls to the banks of the Nellis river, where he vanished into the icy waters.
İşlediği suç ortaya çıktığında çıIgına dönen köy halkı, çiftliğe yürümüş. Sürükleyerek evden çıkarmışlar, ellerini bağlamışlar ve şelalenin oraya götürmüşler. Buz gibi sularında, ortadan kaybolduğu nehrin kenarına.
Father was so incensed he took his stick and beat poor Peter there, in front of everyone, until he was sickened and they both wept.
Babam çok öfkelendi ve bir sopa alıp orda, herkesin önünde, zavallı Peter'ı dövdü, yığılıp kalana ve ikisi birden ağlayana kadar.
"The mayor, comma, incensed by the commissioner's performance..."
" Başkan, virgül, komiserin performansına kızgınlığı...
- "Incensed" seems over the top.
- Kızgınlık yüksekte gibi.
I'd be incensed.
Ben de olsam kızardım.
"Incensed" is to inflame with wrath.
Kızgınlık öfkeyle alevlenmektir.
INCENSED, THE POPE SUMMONED GALILEO TO ROME
Papa, kızarak Galielo'yu Roma'ya çağırdı ve
Tell me, Laertes, why art thou thus incensed.
Söyle, Laertes, nedir çileden çıkaran seni?
They get incensed. Get it?
Kokuyu duyunca beyinleri tütsüleniyor.
Incense, incensed.
Anladın mı? Tütsü, tütsülemek.
But remember for that's my business to you that you three from Milan did supplant good Prospera her and her innocent child for which foul deed the powers, delaying, not forgetting have incensed the seas and shores yea, all the creatures, against your peace
Ancak unutmayın ki unutturmamak benim işimdir değerli Prospero'yu Milano'dan sürdüğünüzü ona ve günahsız kızına yaptıklarınızı yukardaki güçler unutmadı, sadece cezanızı ertelediler. Sonunda size karşı, denizleri, sahilleri evet, tüm varlıkları size karşı ayaklandırdılar.
Incensed.
Kızgın.
- And I also understand you have a serious suitor... in the form of a piping hot hunk wad from another district... but that your fellow Glee Clubbers are so incensed with betrayal... they barely have time to apply Freeze Off...
Ve ayrıca da başka bir mahalleden, dil ısırtan derecede yakışıklı bir talip bulmuşsun kendine. ... ve Glee kulübü Kankaların ihanetine o kadar köpürmüşler ki ellerindeki siğil demetlerine ilaç sürecek zamanı zor buluyorlar.
Lady Bird Johnson's tramp stamp and tattoos above her ovaries, Mayor Richard J. Daley became so incensed with sexual rage that he punched his own wife in the face and spent the next hour screaming "sex party" into the microphones of all three major networks.
Vali Richard J. Daley öyle bir cinsel galeyana kapıldı ki, kendi karısının yüzünü yumrukladı ve bir saat boyunca 3 tane ana kanalın mikrofonlarına "Seks Partisi" diye bağırdı.
Dee was incensed that her costume was covered in milk, so she went to the bathroom to clean herself up.
Dee ise kostümü süte bulandığı için çok sinirlenmişti. Temizlenmek için tuvalete gitti.
As long as your client was incensed over her
Ben senin müşterinim
- The people are incensed against him.
Halk ona çok kızgın.
The husband's clearly done something that's incensed her.
Açıkça görülüyor ki eşi onu çileden çıkaracak bir şey yapmış.
The more he preached, the more incensed the Quraysh became.
O öğretmeye devam ettikçe, Kureyşlilerin öfkesi o kadar artmıştır.
The Quraysh were incensed by this exodus.
Kureyşliler bu hicret yüzünden öfkeden kudurmuşlardır.
I was so incensed that I nearly drew my machete.
Öyle kızdım ki az daha palamı kullanacaktım.
Why would you be incensed?
Neden hırslandın?
Who overheard me confessing how your brother incensed me to slander the Lady Hero, how you saw me court Margaret in Hero's garments, how you disgraced her.
Ağabeyinizin Leydi Hero'ya iftira atmam için beni ayarladığını, Hero gibi giyinmiş Margaret'a kur yaparken beni gördüğünüzü ve onu nasıl aşağıladığınızı anlatışımı duymuşlar.
After your most recent rejection, I imagine you were incensed.
En son reddinden sonra kızmaya başladığını düşünüyorum.
"Behold, all those who were incensed against you" "shall be ashamed and disgraced."
"Sana öfkelenenlerin hepsi utanacak, rezil olacak."
Quite incensed about this brazen attack, but, uh...
Ben... bu aşağılık saldırı için oldukça öfkeliyim aslında, ama...
I have never seen him so incensed.
Onu hiç bu kadar hiddetli görmemiştim.
Enraged? Incensed?
- Sinirli?
I was incensed to find the doll in such poor condition.
Bebeği bu halde bulduğum için çok öfkelenmiştim.
Let it go, Kanbe-san. The girl is incensed.
Bırak onu, Kanbei-san.