Inconceivable traducir turco
215 traducción paralela
Unless he's Maxwell's demon somehow represented in human form, such power is inconceivable.
Kendisi, Maxwell Şeytanı'nın insan formundaki hali değilse, böylesine bir güç akıl almaz!
Our economic future is inconceivable without robots.
Ekonomik geleceğimiz, robotlar olmadan imkansız.
In the days of struggle to fulfill the Plan of the proletariat's inconceivable heroism of the boost in socialist rivalry, mines and factories proclaim :
Günümüzün mücadelesi planı tamamlamaktır Proleteryanın akıl almaz kahramanlıkları sosyalist rekabeti arttıracaktır Madenlerde ve fabrikalarda duyrulacaktır :
This is inconceivable.
Akıl almaz bir şey.
It's inconceivable.
Bu anlaşılmaz.
- I've taught her the most inconceivable sounds.
- Ona en akla gelmez sesleri öğrettim.
It's inconceivable... ... that Mrs. Crosbie should have written such a letter.
Bayan Crosbie'nin böyle bir mektubu yazmış olması inanılmaz.
A friend of yours came in to see me the other day... to consult me about some inconceivable tangle... under the Married Woman's Property Act.
Geçen gün, arkadaşlarından biri geldi beni görmeye evli kadının mal varlığıyla ilgili akıl almaz karmaşık şeyler danıştı.
A pair of hands can do inconceivable good.
Eller inanılmaz faydalı işler yapabilir.
It's inconceivable that there could be two faces like that.
İkisinin de birbirlerine bu kadar benzemesi inanılır gibi değil.
Is that so inconceivable?
Bu o kadar akıl almaz bir şey mi?
Bob Brannom mixed up in any burglary why, that's inconceivable.
Bob Brannom bir soyguna karışmış olsun... Hiç akla yakın değil.
Come on, this is inconceivable.
Bu kabul edilemez!
But such a thing is inconceivable, you see... because we're given such a long time... to make up our minds... and our hearts.
Ama öyle birşey imkansız. Çünkü aklen ve kalben emin olmamız için yeterince zaman veriyorlar bize.
As it's inconceivable I've lost my reason, I'll attend my awakening.
Anlaşılmaz olarak sağduyumu kaybettim. Kendimi toplamalıyım..
Sure, it's inconceivable, but it's a fact.
Tabii akıl almayacak bir şey, ama gerçek.
And for us... it is inconceivable that our city flies in pieces.
Ve bize gelince... şehrimizin havaya uçması tasavvur bile edilemez.
It would have seemed laughable, inconceivable in a socialist future, or even in a neo-capitalist future.
gülünç olacaktı, inanılmaz, sosyalist bir gelecekte, yada neo-kapitalist bir gelecekte bile.
It's inconceivable and incompetent.
Bu ne beceriksizlik, ne kifayetsizlik.
Two weeks ago it'd be inconceivable.
İki hafta önce bu düşünülemezdi.
It's just inconceivable that we are immobilized.
İnanılmaz bir şey bu şekilde etkisiz hale getirilmek.
- Terrible, inconceivable.
- Korkunç. Düşünülemez. Vahşice.
Inconceivable this body has gone unnoted on all our records.
Bunun not edilmemiş olması affedilemez.
It is inconceivable to me that he would betray me.
Bana ihanet edeceğine inanamam.
They felt that it was inconceivable that the English succeed where the French army had been beaten.
Fransız ordusunun yenildiği yerde İngilizlerin başardığını görmek onlar için akıl almaz bir şeydi. Böyle hissediyorlardı.
The power of this intruder to disrupt every cell in a body, combined with the almost inconceivable power required to hurl the Enterprise such a distance,
Bu parazitin bir bedendeki tüm hücreleri yıkma gücü, Enterprise'ı o kadar uzun bir mesafe fırlatma gücüyle birleşince, çok yüksek bir kültür ve büyük bir tehlikeyi gösteriyor.
It is inconceivable.
Bu düşünülemez.
That a spy, who has penetrated the innermost secrets of the British government, along with a spectacularly successful jewel thief, should break out of a high security prison in broad daylight, bespeaks an inconceivable Iaxity on the part of those whose responsibilities cover these areas.
İngiliz hükümetinin en gizli sırlarını öğrenmiş bir casusla olağanüstü başarılı bir mücevher hırsızının yüksek güvenlikli bir hapishaneden güpegündüz kaçmış olmaları, bu konudan sorumlu insanların akıl almaz ihmalkârlıklarını gösteriyor.
It's inconceivable, yet...
Akıl almaz, fakat yine de...
Of course it's inconceivable you... should succeed, there is a boat over there, bon voyage.
Elbette ki başarmanız hayal bile edilemez... orada bir kayık var, iyi yolculuklar.
It is inconceivable to free criminals from prison.
Katilleri hapisten salıvermek düşünülemez.
That's inconceivable.
Ama neden?
All the files are full of reports of inconceivable human suffering, of the battles of science, its victories and defeats.
Yani bu dosyalar bilim savaşında yaşanan akıl almaz insan acılarını zaferleri ve yenilgileri anlatan raporlarla doludur.
The thought of a woman on the throne is inconceivable.
Bir kadının tahta geçmesi düşünülemez.
To me, man is a tremendous creation, an inconceivable thought.
Bence, insan muazzam bir yaratılış, tasavvur edilemez bir düşünce.
Holmes, to me, it's inconceivable that any physician could be remotely connected... With these atrocious crimes.
Holmes, bence, herhangi bir hekimin bu korkunç suçlarla bağlantılı olması hayal bile edilemez.
( NARRATOR ) It was inconceivable that Lord Buntaro's honour could allow him to apologise.
Efendi Buntaro`nun onurunun, özür dilemesine izin vermesi düşünülemezdi.
Whereas, you know, you seem to be saying... that, uh... it's inconceivable that anybody could be having a meaningful life today... and, you know, everyone is totally destroyed... and we all need to live in these outposts.
Oysa sen günümüzde herhangi birisinin anlamlı bir hayatı olmasının tasavvur edilemeyeceğini, herkesin mahvolmuş durumda olduğunu ve merkezlerden çok uzak yerlerde yaşamamız gerektiğini söylüyor gibisin.
- Inconceivable.
- Akıl almaz.
While it is not inconceivable that a statesman might find himself in a position where he was not sorry to see such a document accidentally destroyed.
Onu da göz ardı edemeyiz. Bir devlet adamı olarak çalınan belge konusunda pek üzgün görünmüyordu.
But it's inconceivable to me that anyone would want to kill to win.
Ancak bir kişinin kazanmak için cinayet işlemeyi istemesi bana çok inandırıcı gelmiyor.
It's inconceivable.
AnlaşıImaz birşey.
It's inconceivable he could even contemplate such a terrible crime.
Onun böylesi korkunç bir suç işlediğini düşünemiyorum bile.
This is inconceivable.
İnanılmaz bir durum.
It's inconceivable to perform that kind of delicate surgery... here in the emergency room, isn't it?
Bu kadar hassas bir ameliyatı acil serviste yapmak akıl karı değil, değil mi?
That would be inconceivable.
Böyle bir şey inanılmaz olurdu.
As I told you, it would be absolutely, totally and in all other ways inconceivable.
Söyledim ya! Bu kesinlikle, tamamıyla, her açıdan inanılmaz olurdu.
Inconceivable.
İnanılmaz!
Inconceivable!
İnanılmaz!
- It's inconceivable... - Major Marco.
- Bu söylediğiniz kabul edilemez...
It's inconceivable, beyond understanding.
Akıl sır ermez, anlama kabiliyetinizin çok üzerinde.