Incurable traducir turco
289 traducción paralela
Oh, listen to the incurable pessimist.
İflah olmaz kötümseri dinleyin hele.
Haven't you learned yet that Mildred is an incurable matchmaker?
Hala Mildred'ın iflah olmaz bir çöpçatan olduğunu öğrenemedin mi?
Give me time to treat him and cure him before the police find him, and shock him into an incurable condition.
Polis onu bulup da tedavi edilemez bir hale getirene kadar bana, onu tedavi etmem için zaman tanı.
It's a chronic disease... and it's incurable.
Tedavisi olmayan... kronik bir hastalık.
one of those incurable cases.
Şu tedavisi imkansız hastalardan biriydi.
Is it incurable?
Tedavisi yok mu?
No case is incurable.
Tedavisi olmayan vaka yoktur.
- Should be incurable.
- Tedavisi imkansız bir felc.
Father, you're an incurable romantic.
Baba, sen ıslah olmaz bir romantiksin.
Well, I'd like to think we can. But I'm an incurable optimist.
Bunu yapabilmeyi ben de isterim ama o kadar da iyimser değilim.
- But not that it's relatively incurable.
- Ama iyileşemeyecek kadar hasta olduğunu bilmiyor.
"Her illness is incurable..."
"Hastalığı ümitsiz..."
- Is it true it's incurable?
- Hastalığımın geçmeyeceği doğru mu?
No one could say that your illness is incurable.
Hiçkimse hastalığının geçmeyeceğini söyleyemez.
I wrote that her illness is incurable.
Hastalığının düzelemeyeceğini yazmıştım.
As a young boy, he contracted an incurable lung disease.
Genç yaşında tedavisi mümkün olmayan bir akciğer hastalığına tutuldu.
- Incurable or something.
- Tedavisi yok gibi bir şey.
And, as we all know, he is dying of an incurable disease.
Ve bildiğiniz üzere tedavisi olmayan bir hastalık yüzünden ölüyor.
The leprosy is not incurable.
Cüzzam tedavi edilemez değildir.
The leprosy is not an incurable illness.
Cüzzam, tedavi edilemez bir hastalık değildir.
Such an incurable romantic.
Ne iflah olmaz bir romantik.
I know as well as you do... it's incurable.
Ben de çok iyi biliyorum. Tedavisi yok.
They gave me the most terrible present, that our desires could be satisfied but the one big longing appears incurable.
Bana arzularımızı tatmin eden en müthiş hediyeyi sundular ama tek bir özlemin çaresi yok.
She was incurable, wasn't she?
Çaresiz durumdaydı, değil mi?
Are you afflicted with some incurable disease?
Devasız bir hastalığın mı var?
The possibility of this... incurable illness... this creeping death....
Bu olasılık da var. Çaresiz hastalık insanı öldürüyor.
At the tender age of 8, Yancey contracted the most horrible and incurable disease the name of which I can't mention to Christian people.
Yancey, 8 yaşında iken, adını bile Hristiyan insanlara yakıştıramadığım.. ... en korkunç ve amansız bir hastalığa yakalandı.
Immediate destruction on the basis of an ECO-TRX 314 incurable imbalance with socially deteriorating conscience.
Dengesizlik ve toplumsal vicdan bozukluğu ECO-TRX 314 tanısıyla derhal yok edilmesi gerekir.
1138, prefix THX is pronounced incurable and shall be conditioned and held in detention.
GÖZETİM ALTINDA ŞARTLANACAK 1138, kod THX'in tedavi edilemez olduğu ve gözlenmesi gerektiği karara bağlandı.
The operation of the Seven Sisters..... is threatened by an incurable disease.
'Yedi Kız Kardeşler'girişimi iflah olmaz sorunların tehdidi altındadır.
Just like if you have something incurable, it's better to be dead.
Çaresiz bir hastalığın olduğunda, ölmenin daha iyi olduğu gibi, yani.
- You're an incurable romantic.
- Sen iflah olmaz bir romantiksin.
An incurable romantic - Mrs Bond.
Bayan Bond iyileşmez bir romantiktir.
Arthritis. Incurable.
Eklem iltihabı var.
Dare I deduce that the great Linda Arden has been cured of her incurable disease and is no longer bedridden?
Hepimiz, Linda Arden'i hayatının sonuna kadar yatağa mahkum eden tedavi edilemez hastalığının iyileşmiş olmasına sevinmeliyiz.
"The disease is almost certainly incurable,"
Hastalığın tedavi edilebilmesi neredeyse imkânsız.
Miles, the only thing you and I have to chat about is you having an incurable disease and lack the guts to kill yourself.
Seninle konuşabileceğimiz tek şey... senin tedavisi olmayan bir hastalığının olduğu, ama canına kıyamadığındır.
What if I'll have nothing to cover myself from incurable pity
Evsiz barksız hissetti kendini
I hope it's incurable.
Sanırım bunun tedavisi yok.
It's incurable.
Tedavisi yok!
At the time I didn't know that her illness was incurable nor that she had been sent home from the hospital to die.
O zaman, annemin hastalığının çaresiz olduğunu ve hastaneden eve, ölümü beklemesi için gönderildiğini bilmiyordum.
It was all sex, scandal, brutal crimes, sports children with incurable diseases and lost puppies.
Tüm izlediğim şey seks, skandal, vahşi suçlar, spor tedavisi olmayan hasta çocuklar ve kayıp köpeklerdi.
He got an incurable disease and so... he gave me the spell before he passed away
Çaresi olmayan bir hastalığa yakalandı ve ölmeden önce tılsımı bana verdi.
- Miller, you are an incurable showoff.
- Miller sen gösteriş budalasısın.
made me feel deep down inside an incurable loathing of myself.
en derinde kendime karşı iyileştirilemez bir nefret hissetmeme neden oluyordu.
It's incurable.
Tedavisi yok.
ls he ultimately incurable?
O zaman iyileşmesi olanaksız mı?
She's incurable.
O artık iflah olmaz.
How do you know he's incurable?
Tedavisi olmadığını nerden bilebilirsin?
And I'm an incurable romantic.
Maalesef ben de iflâh olmaz bir romantiğim.
Incurable disease.
- Bizim mahalledendi, değil mi?