Indigestion traducir turco
354 traducción paralela
- lt's a little indigestion.
- Biraz hazımsızlık çekiyorum.
It's probably indigestion.
Sindirim sorunu sanırım.
His father was the first man to stuff spaghetti with bicarbonate of soda... thus causing and curing indigestion at the same time.
Babası, spagettiyi karbonatla dolduran ilk adamdı. Böylece, hem hazımsızlığa yol açıyor hem de tedavi ediyordu.
The colds we had... and indigestion, too, from the queer, bad foods we ate.
Soğuk algınlıklarını yediğimiz bozuk ve kötü gıdalar yüzünden yaşadığımız hazımsızlıkları.
Indigestion, that's what it was.
Hazımsızlık, olay bundan ibaret.
Mr. Kirby should have told you that he suffers from indigestion.
Bay Kirby hazımsızlık sorunu olduğunu söylemiş olmalı.
Perhaps it is not indigestion.
Belki hazımsızlık değildir.
Mr. Kolenkhov, Mr. Kirby has indigestion and that's all.
Bay Kolenkhov, Bay Kirby hazımsızlık çekiyor, o kadar.
If that's love, give me indigestion.
Aşk buysa, mide fesadı geçireyim daha iyi.
Well, whatever it is, I hope you straighten it out before I get chronic indigestion.
Her ne ise, kronik hazımsızlığa uğratmadan söyleyiver. Otur bakalım.
I never eat till noon. It gives me indigestion.
Öğlenden önce yemek hazımsızlık yapıyor.
You were seized with a touch of indigestion.
Bir hazımsızlık sorunu yaşadın.
A touch of indigestion!
Hazımsızlık sorunu.
Nothing gives so much indigestion, at the same time so much pleasure... like a plum pudding, except a fruitcake.
Erikli puding dışında hiçbir şey bu kadar hazımsızlık yaparken böylesine de bir mutluluk veremez, tabii meyveli keki saymazsak.
A little indigestion, I guess.
Hazımsızlık galiba.
And the indigestion tablets you asked for.
Ve istediğin hazımsızlık ilaçları.
- The indigestion tablets?
- Hazımsızlık tabletleri?
Why, half the state has got indigestion from eating old maps.
Eyaletin yarısı, eski harita yemekten hazımsızlık çekiyor.
Oh, the same old indigestion, Holly.
Şu eski başağrısı Holly.
You've given me nervous indigestion.
İştahımı kaçırdın.
# And it gives you freedom from indigestion #
Ve size kabızlıktan özgürlük tanıyor
It's just common indigestion.
Sıradan bir hazımsızlık.
It's just a little indigestion.
Sanırım biraz midem bozuldu.
It's just indigestion.
Sadece midem bozulmuş.
No, I'd feel foolish getting the doctor just for indigestion.
Hayır. Sadece midem bozuldu diye doktor çağırırsam, kendimi aptal gibi hissederim.
But I think it was the cookie with the raisins that gave me the indigestion.
Sanırım kurabiyede kuru üzüm vardı ve hazımsızlık yaptı.
Such angelic patience it gives me indigestion.
Böylesine meleklere özgü sabır bende hazımsızlık yapıyor.
A little indigestion, I guess.
Biraz hazımsızlık, sanırım.
Do you have indigestion often?
Sık sık hazımsızlık çeker misin?
Now, you wouldn't want me to go to the office with indigestion.
Şimdi, büroya hazımsızlıkla gitmemi istemezsin.
Acute, like indigestion.
- Dürüstlük.
Well, Harry died of a heart attack after an attack of indigestion.
Şey, Harry hazımsızlık vurgunundan sonra kalp krizinden öldü.
Oh, Harry. Well, he had a case of indigestion and it brought about a heart attack.
Şey, hazımsızlığı vardı ve bu kalp krizine yol açtı.
Your husband didn't die of indigestion and heart attack.
Kocanız hazımsızlıktan ve kalp krizinden ölmedi.
First she'll go through the typical feminine reaction of indignation... then indifference, then indigestion, then insomnia.
İlk anda kadınsal tepki verip öfkelenecek, sonra ilgisiz kalacak... ardından hazımsızlık çekecek, daha sonra gözüne uyku girmeyecektir.
- He didn't die of indigestion.
Hazımsızlık değildi onu öldüren.
I use the peppermint for my indigestion and the tobacco to make your grandmother mad.
Benim hazımsızlık için nane ve tütün büyükanneyi deli eder.
So when you finally sit at the dinner table, you already suffer a kind of indigestion.
Nihayet yemek masasına oturunca da çoktan hazımsızlığın başlamış oluyor.
It's called indigestion.
Hazımsızlık.
Aren't you writing an awful lot for just indigestion?
Yalnızca hazımsızlık için çok fazla şey yazmıyor musun?
You mean your indigestion?
- Hazımsızlığın mı?
- Well, it's not indigestion.
- Hazımsızlık değil.
You mean your indigestion?
Hazımsızlık sorununu mu söylüyorsun?
You'd have probably given him indigestion anyway!
Muhtemelen ona hazımsızlık sebebi olurdun.
What if I told you it was just indigestion?
Size bunun hazımsızlık olduğunu söylesem.
... of indigestion?
Hazımsızlık dünyasına.
I suffer from indigestion.
Hazımsızlık sıkıntım var da.
It's funny to have indigestion before supper.
Yemekten önce hazimsizlik çekmem garip.
- He's-He's got indigestion.
O hazımsızlık çekiyor.
Indigestion?
Hazımsızlık mı?
- Indigestion.
Hazımsızlık.