Inflicted traducir turco
770 traducción paralela
Not self-inflicted alcoholism.
Kendini alkole vermek değil.
But we do protest against the monstrous sentences inflicted... and the inhuman prison system as it stands today.
Ama, gaddarca verilen hükümleri insancıl olmayan tutuklu sistemini, protesto ediyoruz.
I have known something of the horrible sentences inflicted on young men.
Genç adamlara, nasıl da korkunç cezalar verildiğini biliyorum.
Article 22 : "If any officer, mariner or other person in the fleet shall strike or offer to strike any of his superiors and being convicted, he shall suffer punishment inflicted on him by the sentence of a court-martial."
Madde 22 : "Donanmadaki herhangi biri üstüne vurur ya da vurmakla tehdit ederse tutuklanır ve askeri mahkemenin verdiği cezası infaz edilir."
"If any officer or other person in the fleet shall disobey any lawful command of any of his superior officers, every such person being convicted of such offense shall suffer death or other punishment as shall be inflicted on him by the sentence of a court-martial."
"Bir subay veya donanma mensubu üstlerinin emirlerine uymaz ve suçu sabit bulunup mahkum olursa askeri mahkeme idam ya da başka bir ceza verebilir."
Because I was a Norman I wouldn't let myself believe that the horrors you inflicted on the Saxons weren't just.
Norman olduğum için, Saksonlara uyguladığınız vahşetin haksız olduğuna inanmak istemedim.
Death was due to an incisive trauma of the heart inflicted by a knife.
Ölüm, bıçakla zorlama sonucu kalp travmasına bağlı olarak meydana gelmiş.
That's one of the greatest curses ever inflicted on the human race : memory.
Hafıza, insan ırkının üstündeki en büyük lanettir.
He was our leader, he died of wounds inflicted by the soldiers of Hulagu Khan, your beloved.
O bizim liderimizdi ve Hülagü Han'ın askerlerinin açtığı yaralar yüzünden öldü. Senin sevgilin. - Cana can.
His ardor and daring inflicted grievous disasters upon us... but he deserves the salute which I made him... in the House of Commons in January 1942.
Onun şevki ve cesareti bize büyük facialar ve üzüntüler yaşatsa da... Ocak 1942'de Avam Kamarası'nda yaptığım konuşmadaki gibi... selamlanmayı hakediyor...
Self-inflicted, doctor?
- Kendisi mi yapmış doktor?
Jaundice, pneumonia, self-inflicted wounds.
Sarılık, zatürree, basit yaralanmalar.
That could've been self-inflicted later.
Bunu sonradan kendin de yapmış olabilirsin.
"By wilfully and knowingly permitting savage beatings to be inflicted upon him by members of his company."
" Bölüğün diğer üyeleriyle birlikte
Are you aware of the personal punishment he inflicted upon Obara yesterday?
Onun dün Obara'ya nasıl bir keyfi ceza verdiğini biliyor musunuz?
He inflicted unauthorised personal punishment of a vile nature after Obara dropped out from sheer fatigue.
Obara yorgunluktan bitap düşüp, yarı yolda kaldığı için ona yetkisi dâhilinde olmayan çok çirkin bir ceza verdi.
He shall suffer the penalty inflicted on rebel slaves.
Asi kölelere verilen cezayı çekecek.
He shall suffer the punishments inflicted on rebel slaves.
Asi kölelere verilen cezayı çekecek.
Given the force needed to cause this type of damage, the injury's more consistent with inflicted blunt force trauma than a simple fall, if that's what you're asking.
Bu tür bir hasar için bir kuvvet uygulanmış olması gerekir, bu kırık yere düşmeden çok kör cisim darbesiyle daha uyumludur, eğer sormak istediğin buysa.
In my years of service, I have never met an officer who inflicted punishment upon men with such incredible relish.
Bu kadar yıllık hizmetimde, adamlar üzerinde böylesine inanılmaz bir hazla ceza uygulayan bir subay tanımadım.
That said penalty shall be inflicted within the walls... of the state penitentiary at San Quentin, California... in the manner and means prescribed by law, to wit... the administration of lethal gas until said defendant is dead.
Buna ilaveten idam cezası San Quentin, Kaliforniya'daki eyalet hapishanesinin sınırları içerisinde uygulanacaktır. Kanunun belirlediği usul ve yöntemlerle. Ve yönetim, sanığın öldüğü onaylanana dek öldürücü gaz kullanılması yönünde karar kılmıştır.
Now I'm as unscrupulous about death inflicted by oneself as the other disgrace.
Artık bu utancımın yanında kendini ölüme götürmüş birisi kadar da ahlaksızım.
No wonder then that this Stone is Shen Family's heirloom it can even heal wounds inflicted by the Phoenix Lute.
Bu taşın Shen ailesinin mirası olmasına şaşmamalı o zaman Zümrü-dü Anka Lavtasının yaralarını bile iyileştirebiliyor.
Well, Sir... deceased died of multiple injuries inflicted by a sharp instrument.
Kurban, keskin bir alet tarafından. çok sayıda yaralanma nedeniyle öldü.
Self-inflicted.
Kendi kendine zarar vermiş.
Self-inflicted.
Kendi kendine zarar verme.
I understand you have two cases of self-inflicted wounds.
Gördüğüm kadarıyla, iki tane kendini yaralama olayı var.
In our drive across Europe, we liberated... 12,000 cities and towns... and inflicted a million and a half enemy casualties.
Avrupayı kat ettim, 12.000 tane şehir ve kasabayı düşmandan kurtardım tam yarım milyon düşman öldürdüm.
And you'll likely find yourself facing a court-martial... for self-inflicted wounds.
Sonrasında da kendini askeri mahkemede bulman işten bile değil... kendi kendini yaralama suçundan.
"Have inflicted serious damage on numerous battleships."
"Pek çok savaş gemisine şiddetli hasar verilmiştir."
What a punishment God has inflicted on me with such a brother!
Tanrının başıma böyle bir kardeş sarmış olması ne büyük ceza!
You have inflicted this wound yourself.
Sen kendi kendini yaralamışsın.
Report self-inflicted wound, bring it to the military court.
Kendi kendini yaralama olarak rapor et, askeri mahkemeye gönder.
Self-inflicted wound.
Kendi kendini yaralama.
The ape's body was covered with welts and bruises inflicted by a beating.
Yediği dayaktan dolayı maymunun vücudu çürüklerle doluydu.
The misery you've inflicted upon my family shall in turn be inflicted upon the Shadow-Yagyu!
Aileme verdiğiniz acı Gölge Yagyu'ya geri dönecektir.
They had inflicted serious damages, but they had failed.
Ağır hasar verdirmelerine karşın, başaramadılar.
The main objective was to be captive of Anglo-Americans and not of Russians, in whose people and territory they had inflicted as many losses.
Asıl amaçları, topraklarına ve insanlarına hayli zarar verdikleri Rusların eline düşmektense Anglo-Amerikanlara tutsak olmaktı.
In a sudden onslaught through the Kassarine Pass in Tunisia, Rommel inflicted on the American army one of its worst defeats of the war.
Tunus'taki Kasserine Geçiti'nde yaptığı ani saldırı sonucunda Rommel, Amerikan ordusuna savaştaki en ağır yenilgilerinden birini yaşatıyordu.
This dagger could, in two different hands, have inflicted all of the wounds.
2 farklı elle tutulan bu hançerle o 1 2 darbenin yapıldığı kesin.
And you know who inflicted them?
Bu ellerin kime ait olduğunu biliyorsunuz.
Died'35, self-inflicted gunshot.
1935'te kendini vurarak intihar etmiş.
In the next one, Anne's face is even more contorted in agony... presumably from the pain being inflicted upon her.
Devamındaki pozda Anne daha fazla acı çekiyormuş gibi. Şüphesiz çektiği acılar için olmalı.
Cruelties have been inflicted everywhere since time began.
Zamanın başlangıcından beri heryerde gaddarlar acı çektirir.
The Tokugawa shogunate, to maintain its feudal system... inflicted severe punishments on criminals.
Tokugawa Shogun Merkezi, süregelen derebeylik sisteminde suçlulara acı verici şekilde cezaların verildiği yerdi.
Hector Rangel died of shock and severe loss of blood due to wounds inflicted on him by a bull.
Hector Rangel bir boğanın yol açtığı yaralardan kaynaklanan şoktan ve aşırı kan kaybından öldü.
Because after 25 years of building a home and raising a family and all the senseless pain that we have inflicted on each other, I'm damned if I'm gonna stand here and have you tell me you're in love with somebody else.
Çünkü 25 yılın ardından bütün acılara beraber göğüs gererek bir yuva kurduktan bir aile yarattıktan sonra hâlâ burada dimdik ayakta duruyorum ve sen gelmiş başkasına aşık olduğunu söylüyorsun.
THAT YOUR WIFE INFLICTED THESE INJURIES HERSELF?
Size söyleyeceğim. Ben...
These wounds could have been inflicted out to sea.
Bu yaralar buradan dışarıda, denizde de olmuş olabilir.
Did you ever think about your cruelty inflicted on your innocent and defenseless victim?
Uyguladığınız işkencenin masum ve savunmasız kurbanınıza ne kadar acı çektirmiş olabileceğini hiç düşündünüz mü?
Two... ( Two ) If she has confidence, she's fine. It's self-inflicted.
Eğer kendine güveni varsa, kurtulur.