Inky traducir turco
70 traducción paralela
'Tis not alone, my inky cloak, good mother, nor customary suits of solemn black, together with all forms, moulds, shows of grief that can denote me truly.
Görünen yok benim için, olan var. Giydiğim karalar değil yalnız, sevgili annemiz âdetlere uyarak tuttuğum matem değil, yapmacık, uydurma tavırlar değil, benim gerçek hâlimi anlatacak.
He had crept into the inky depths to hide it here, on this black island where the hobbit had now fallen.
Yüzüğü saklamak için, hobbitin şu an düşmüş olduğu kara adaya, zifiri derinliklere girmişti.
And an inky day for the insurance people when you have to pay off, right?
Sigortacılar için daha kötü. Çünkü parayı ödemek zorundasın, öyle değil mi?
Outside, you inky-fingered thief!
Atla aşağı, mürekkep yalamış hırsız!
We call this one our "Inky-dinky-doo." That's from our Inky-dinky-doo line.
Biz buna "lnky Dinky Doo" diyoruz.
Tiny Greek letters, perhaps written by an ant with inky feet.
Minik Yunanca harfler. Ayakları mürekkepli bir karınca yazmıştır belki.
Inky.
Mürekkep dolu.
'Tis not alone my inky cloak, good mother... together with all forms, moods, shapes of grief, that can denote me truly.
Yanlızca şu kara palto değil benim iç yüzüm, ne de yaslı günlerin sıradan siyah giysileri.
The village cursed to inky, hellish darkness.
Köy kapkara cehennem karanlığa mahkum oldu.
Well, if that don't put the "dink" in co-inky-dink.
Tesadüfe bak.
Now, ain't that a co-inky-dink?
Pekâlâ, konus bakalim.
It's still a bit inky.
Biraz daha koyu ama.
And nobody told me I'd be humpin'with no inky-dink.
Asıl bana kimse senin buraya geleceğini söylememişti.
'Tis not alone my inky cloak, good mother nor customary suits of solemn black, nor windy suspiration of forced breath no, nor the fruitful river in the eye, nor the dejected havior of the visage together with all forms, moods, shapes of grief that can denote me truly.
Giydiğim karalar değil yalnız sevgili annemiz adaletlere uyarak tuttuğum matem değil iniltiler sel gibi göz yaşları değil, dertli, kederli bir görünüş değil yapmacık, uydurma tavırlar değil benim gerçek halimi anlatacak.
Upstart inky pup!
Kendini bilmez züppe!
And look, it has a little trap door for when you gotta make inky.
Ve bak, arkasındaki gizli bölmeden mürekkep çıkarabilirsin!
I'll show you inky.
Mürekkebi göstererim sana.
# Inky dinky, parlez-vous... # Whoa! Whoa, whoa, whoa, whoa!
Inky dinky, parlez-vous- -
You said inky dinky.
- Sen, "inky dinky" dedin.
Co-inky dinky, my stinky pinky.
Ne tesadüf. Yine karşılaştık.
- Co-inky dinky, my stinky pinky.
- Kaliteyi düşürmeli. - Ne tesadüf. En aza düşürmeli.
Inky, how're you doing?
Inky, nasılsın?
Inky!
Inky!
What's he? Inky the Squid Boy?
Mürekkepbalığı Çocuk Inky mi?
- Ain't that a "co-inky-dink."
Bu ne teks aks düf.
It was just a sinister co-inky-dink.
Sadece uğursuz bir tesadüftü.
Now, I ain't sure yet if that Dink be... Dink Dink or Inky Dink or maybe Fat Dink.
Aslında adının Dink mi Dink Dink yoksa Inky Dink yoksa Fat Dink mi olduğunu tam bilmiyorum.
It's a camaraderie, a brotherhood of kindred souls, a nocturnal fraternity of the prowlers of the inky netherworld.
Dostluk, kafa denkliği, yer altı serserilerinin gece kardeşliği. Merhaba sevgili yolcu.
'Tis not your inky brows, your black silk hair your bugle eyeballs, nor your cheek of cream that can entame my spirits to your worship!
Ne mürekkeple çizilmiş kaşların, ne ipeksi siyah saçın ne boncuk gözlerin, ne de yumuşacık yanakların beni sana kul köle edemez.
A concerned comrade, sad but strong, strong enough to pry herself from the inky pages and climb to the very top of our city to tend to those in our aerial Happyland.
Endişeli bir yoldaş. Üzgün ama güçlü. Mürekkepli sayfalardan sıyrılıp şehrimizin zirvesine çıkacak havadaki Mutluluklar Diyarı'mıza bakacak kadar güçlü.
Quite a "co-inky-dink."
Çok büyük tesadüf olmuş.
Inky pinky ponkey.
Pembe mürekkepli hayal.
Inky pinky
Pembe mürekkepli..
At midnight, Paul heads out into the inky waters.
Gece yarısı, Paul mürekkep kıvamındaki sulara doğru ilerliyor.
It's an inky wisp of personal information.
Kaynağı gizli özel bir bilgi.
'Tis not alone my inky cloak, good mother, nor customary suits of solemn black, together with all forms, moods, shapes of grief, that can denote me truly. These indeed seem, for they are actions that a man might play.
Giydiğim karalar değil yalnız, sevgili annemiz, adetlere uyarak tuttuğum matem değil, iniltiler, sel gibi gözyaşları değil, dertli, kederli bir görünüş değil, takma, uydurma bir yüz değil, benim gerçek halimi anlatacak.
" It's very fond indeed of English school children, they have a nice inky booky flavor.
Okullu İngiliz çocukları çok seviyorum ben. Mürekkep yalamış gibi tatları.
Die, Inky.
Geber, Inky.
I am under the muted stars of an inky black night.
Sessiz yıldızların ve karanlık bir gecenin altındayım.
I'm aware that my life is an yss of inky-black despair.
Kaderimin kömürle yazılmış olduğunun farkındayım.
It may be inky black out here, but I can hear the toad in your throat.
Hayatın kararmış olabilir ama boğazındaki kurbağa sesini duyabiliyorum.
And he would have, too, if it weren't for the dark elder forces... conspiring in the inky black of time most foul!
Ve düşerdi de eğer karanlık güçlerin karanlık zamanlarda kurduğu komplolar olmasaydı.
In that inky black water.
- Bu simsiyah suyun içinde.
It's nothing but inky blackness for miles!
Kilometreler boyu zifiri karanlıktan başka hiçbirşey yok!
Stars that are some of the most destructive in the universe but also the most creative, shining a rancid red in the inky sky.
Evrendeki en yıkıcı bazı yıldızlar haline gelirler. Aynı zamanda en yaratıcı. Karanlık gökyüzünde parıldayan acı bir kırmızı.
- God, what is that inky taste?
- Bu mürekkep tadı da ne?
- "The night was inky hot."
- "Gece zifiri karanlıktı."
Now back to my natural realm, the inky night.
Şimdi doğal ortamım mürekkep karası geceye dönüyorum.
Hey, inky-dink.
Hey, parlak çocuk.
It's very simple - you just take out the inky bit, find the Adam's apple...
- Kapmış mı?
I have my scooter, and I have you, Inky...
Inky...