Innkeeper traducir turco
169 traducción paralela
Are you an innkeeper?
Hancı siz misiniz?
You're no innkeeper.
Hancı değilsiniz.
No, I'm not an innkeeper.
Hayır, değilim.
Georgette, the innkeeper's daughter. Well, I don't blame you.
- Georgette, otel sahibinin kızı.
Why didn't you ask the innkeeper?
Neden oda hizmetçisine sormadınız?
- You there, innkeeper!
- oradamısın hancı!
Innkeeper, wine for my friends.
hancı, arkadaşlarıma şarap getirin.
But in case you and Phil are worried about the welfare of a certain Vermont innkeeper, you needn't be.
Bir Vermont Otel hizmetçisinin geçimi konusunda senin ya da Phil'in... bir endişesi varsa ki olmasın.
That's defrauding an innkeeper.
Bu hancının hakkını gasp etmektir.
I'd like to say something to the innkeeper first.
Önce hancıya bir şeyler söylemek istiyorum.
Yes, the only problem is that the innkeeper will be sad.
Evet, Majesteleri! Ama hancı üzülecek.
But the innkeeper will be disappointed.
Ama hancı üzülecek.
I am not an innkeeper.
Ben hancı değilim.
As an innkeeper it is my duty to serve you.
Bir hancı olarak size hizmet etmek görevim.
I am an innkeeper's daughter.
Bir hancının kızıyım.
Innkeeper, got sexy lights?
Teknisyen, seksi ışık yok mu?
You're the innkeeper's wife.
Sen hancının karısısın.
Pigpen, you're the innkeeper.
Pigpen, sen hancısın.
Would you know where the innkeeper is?
Hancının nerede olduğunu biliyor musunuz?
Innkeeper
Hancı!
His name is Petrovics, a Serbian innkeeper.
Adı Petrovics, bir Sırp hancıdır.
My father is indeed Petrovics, the Serbian innkeeper.
Babam gerçekten de Sırp hancı Petrovics'tir.
I thought maybe that was the innkeeper's daughter.
Onun hancının kızı olduğunu sanmıştım.
She's not the innkeeper's daughter.
O hancının kızı değil.
It's too complicated for me to go into the whole story, but she lives with the innkeeper's family now.
Bu benim anlatabileceğimden karmaşık bir hikaye, ama artık hancının ailesi ile yaşıyor..
I am Gembei, the innkeeper.
Ben hancı Gembei.
The gangsters in the Plum Room hurt the innkeeper.
Gangsterler Özel Odada hancıyı yaraladılar.
I wonder if I could see the innkeeper. Certainly, sir.
Hancıyı görebilir miyim diye merak ediyorum.
Say, this is the innkeeper's bedroom, isn't it?
Burası hancının yatak odası değil mi?
Innkeeper!
Barmen!
The innkeeper, you greeted him as Uncle.
Hancıya "Eniştem" diye hitap ettiniz.
I'm an innkeeper.
Ben sadece bir hancıyım. Güzel.
Call the innkeeper.
Hancıyı çağır.
We bought it from the innkeeper.
Hancıdan satın aldık.
Ho there, innkeeper?
Hey barmen!
Governor, a kindly innkeeper.
Vali Bey, sevecen bir hancı.
Hey, Innkeeper, fill up four big jugs with wine and hang them on my saddle.
Hey hancı, dört büyük testi şarap doldur ve eyerime as.
Innkeeper, bring Wudy another beer.
Hancı, Wudy'e bir bira daha getir.
No, an innkeeper sat on me.
Hayır. Hancı üstüme oturdu.
What, the innkeeper's wife was a squire?
Ne, hancının karısı bir silahtar mıydı?
There is no one else for them except a fat innkeeper... who only remembers his name because people shout it at him all day.
Şişko bir hancıdan başka kimseleri yok. O da kendi adını bile insanlar bütün gün ona seslendiği için hatırlıyor!
Innkeeper!
Hancı!
The innkeeper told me that... you've caught something from the brothel.
hancı dedi ki... Keranede hastalık kapmışsınız
Innkeeper, more soup.
- Hancı, daha çok çorba ver!
Innkeeper, bring out your best champagne!
Meyhaneci, en iyi şampanyanı getir!
Innkeeper, please freshen up the drinks... for my "beautatious" friends.
Meyhaneci, bu güzel dostların içkilerini tazele bakalım.
Innkeeper.
Hancı.
Hey, innkeeper, I need change!
Hey meyhaneci, bozuk para lazım!
All I see is an innkeeper who doesn't honor reservations.
Hayır, benim gördüğüm sadece konuklarını ağırlamayan bir otel görevlisi.
- Are you the innkeeper?
- Hancı sen misin? - Evet.
Um, innkeeper!
Hancı!