Insolence traducir turco
321 traducción paralela
Insolence.
Terbiyesizlik.
What is this insolence?
Bu terbiyesizlik de ne böyle?
- Insolence.
- Terbiyesizlik.
I am not punishing you for dealing in opium but for your insolence to me on the train.
Sizi afyon ticareti yaptığınız için değil trende bana karşı yapmış olduğunuz küstahlık yüzünden cezalandırıyorum.
I'll have your head for this insolence!
Bu küstahlığın için kafanı uçurtturacağım!
And he has the insolence to set himself up as a protector of the people.
Ve kendini halkın koruyucusu ilan edecek kadar yüzsüz.
- You're permitting this insolence without...?
- Buna izin mi vereceksiniz? Hem de...
For that insolence, you shall grovel before my son.
Bu küstahlığın için, oğlumun ayaklarına kapanacaksın.
For that insolence you shall spend another hour on the pillory.
Bu küstahlığın yüzünden bir kaç saat daha boyundurukta kalman gerek.
We shall also teach you that insolence does not pay.
Küstahlığın bir işe yaramadığını da öğreteceğiz.
Everything except insolence and bad manners.
Küstahlık ve terbiyesizlik hariç herşeyi.
Such insolence and bad manners!
Ne kadar kaba!
How dare you address me with such insolence?
Bu ne küstahlık?
After 20 years with the Paris Opera, this miserable Claudio has the insolence to commit a murder.
Paris Operasında 20 yıldan sonra bu sefil Claudin cinayet işleme küstahlığını gösterdi.
I should never mistake informality for insolence.
Gayri resmilik ile küstahlığı asla birbirine karıştırmam.
- The insolence of the man.
- Ne küstahlık.
the pangs of despised love, the law's delays, the insolence of office, and the spurns that patient merit of the unworthy takes, when he himself might his quietus make... with a bare bodkin?
Zorbanın kahrına, gururun çiğnenmesine, sevginin kepaze edilmesine, kanunların bu kadar yavaş, yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine, kötülere kul olmasına iyi insanın, bir bıçak saplayıp göğsüne bunlardan kurtulmak varken?
I'll make a note of your insolence.
Küstahlığını not düşeceğim.
Insolence.
Bu ne küstahlık!
Why bother? There's no need for insolence.
- Küstahlığın gereği yok.
They should have been tortured first, their insolence destroyed.
Niye hiç korkmuyorlar? Canımı sıkmaya başladılar! Küstahlıklarını cezalandırmadan önce bir güzel işkence edilsinler.
Insolence!
Maymun!
I don't have to tolerate such insolence.
Bu küstahlığa göz yumamam.
Stop this insolence at once!
Küstahlık etmeyi bırak!
Because of her insolence, we lost a contract for 80 million.
Küstahlığı yüzünden... 80 milyonluk bir anlaşmayı kaybettik.
It is not insolence, I respect you too much!
Bu saygısızlık değil, sana çok saygı duyuyorum!
What insolence!
Bu ne küstahlık!
What insolence!
Ne saygısızlık!
"the law's delay. " The insolence of office, and the spurns that patient merit
Kanunların bu kadar yavaş yüzsüzlüğün bu kadar çabuk ilerlemesine.
Such insolence.
Bu saygısızlıktır.
Don't you know there's such a thing as insolence through manner?
Davranış biçimleri arasında cüretkarlık da var.
There's such a thing as insolence through manner, you know.
Davranış biçimleri arasında cüretkarlık da vardır, bilirsin.
Because of your failure to stop instantly when you heard the arresting officers'siren, and because of the insolence and lack of cooperation you've shown here, I'm assessing you double court costs.
Tutuklayan memurun sirenini duyduğunda hemen durmadığından dolayı ve burada gösterdiğin küstahlık işbirliği eksikliğinden ötürü mahkeme masraflarını iki katına çıkarıyorum.
You come in here asking favours and then ridicule our courtesy with your insolence!
Fırsattan istifade gömleği çaldınız şimdi de işi şakaya alıyorsunuz.
Let us see how insolence meets death.
Görelim bakalım küstahlık nasıl ölüme dönüşüyor.
- What insolence
- Bu ne saygısızlık böyle.
We call that dumb insolence.
Buna sessiz küstahlık deriz.
One more bit of insolence and you'll wish that you'd fallen to the deck.
Bir tane daha küstahlık olursa güverteye düşenin sen olmasını dileyeceksin.
Such insolence won't go unpunished!
Buna nasıl cüret edersin!
I seem to detect the insolence of a future official of the court.
Geleceğin kendini beğenmiş yargıcını görür gibi oldum.
Why should I suffer your insolence any longer?
Bu terbiyesizliklerine niye daha fazla katlanayım?
I have suffered your insolence for the last time.
Bana karşı son terbiyesizliğin oldu bu.
Insolence.
Terbiyesiz.
a courtship of equal parts insolence and devotion.
Arsızca kur yapmamı isterdi.
I've had enough of your insolence.
Bıktım küstahliğından.
It's not a question of insolence but of practicality.
Sorun küstahlik değil, pratiklik.
Isaburo and Yogoro Sasahara, for your insolence and attitude toward our lord, you will be confined at Enshoji Temple outside the castle.
İsaburo ve Yogoro Sasahara, efendimize karşı olan saygısız davranışlarınız ve küstahlığınız yüzünden kalenin dışındaki Enshoji tapınağında hapsedileceksiniz.
Insolence!
Küstah!
You shall reap the rewards of your insolence!
- Bu küstahlığın bedelini ödeyeceksin!
The time has come for you to pay for these years of insolence!
- Terbiyesizlikle geçirdiğin yılların bedelini ödeme zamanı!
There's the respect that makes calamity of so long life... for who would bear the whips and scorns of time... the law's delay... the insolence of office... and the spurns that patient merit of the unworthy take... when he himself might his quietus make with a bare bodkin?
Saygı duymalı hayata. Çünkü budur felaketleri yaşanır kılan. Yoksa kim katlanabilir zamanın kırbacına?