Intolerant traducir turco
347 traducción paralela
But I'm intolerant of hypocrites.
Ama samimiyetsizlere hiç tahammülüm yok.
Austin, you're so intolerant.
Austin, çok hoşgörüsüzsün.
Don't be so intolerant.
Bu kadar müsamahasız olma.
- You're intolerant.
- Hoşgörüsüzsünüz.
- Not intolerant.
- Hoşgörüsüz değil.
- Intolerant.
- Hoşgörüsüz.
And you have been trying to hang yourself, you've been assaulting other people, you've been setting fires, and you've been... quite intolerant and apprehensive, and stressed and depressed.
Ve kendini asma girişiminde bulundun, Başka insanları da taciz ettin, Yangınlar çıkardın, ve biraz tahammülsüz... ve kuruntulu, stresli ve depresif, biriydin.
Ever since they lost our luggage you have been sourcastic with me, and irritable, and insensitive and intolerant!
Bavulları kaybettiklerinden beri bana karşı alaycı, asabi, duyarsız ve toleranssızsın!
That evening my mother was more intolerant than usual
O akşam annem her zamankinden daha az toleranslıydı.
You think I'm intolerant and demanding, and maybe I am.
Hoşgörüsüz ve zahmetli biri olduğumu düşünüyorsun ve belki de öyleyimdir.
The envious and the intolerant.
Kıskanç ve hoşgörüsüz olarak.
See how intolerant these fanatics are!
Bu fanatiklerin ne kadar hoşgörülü olduklarını görün!
Yes. I'm lactose intolerant.
Evet. Lactose sindirim problemim var. ( Lactose = Süt içinde bulunan doğal şeker )
I'm telling you, they're cheese intolerant, all right?
Dedim ya, peynir onlara dokunuyor, tamam mı? Hoşça kalın.
Look, I am lactose intolerant.
- Sabrım taşıyor artık.
- You said you were lactose intolerant.
Süt şekeri sevmem, dedin.
Surely you know I'm lactose intolerant!
Laktoza tahammülüm olmadığını bilmiyor musun!
It was intolerant, ignorant, mutant-hating fools like you who took your daughter!
Kizini kaçiranlar ; senin gibi anlayissiz, kaba, mutant düsmani olanlar!
Maybe you're lactose intolerant.
Belki sen laktoza dayanamıyorsundur.
I'm extremely intolerant towards such impudence!
Böyle saygısızlıklara karşı çok tahammülsüzüm!
He was intolerant to fluoroethane.
Bünyesi fluoroethani kaldırmıyor.
I shudder to recall how once, long ago, I embraced the same beliefs, how at one time I was, in fact, no different from these intolerant Chinese.
Uzun süre önce, bir zamanlar nasıl da aynı inançları taşıdığımı... bir zamanlar bu hoşgörüsüz Çinlilerden... aslında hiçbir farkım olmadığını fark ettiğimde tüylerim ürperdi.
I can't believe how intolerant you are.
Nasıl bu kadar anlayışsız olduğunu anlayamıyorum.
He make a mother lactose intolerant.
Herif acayip bir laktoz zaafı yaratıyor.
You know, one of my kids is lactose-intolerant. So I ended up getting hooked on the shit.
Sonra bağımlı oldu, bırakamıyordu.
The doctors call it "crap intolerant".
Doktorlar buna "zırva tahammülsüzlüğü" diyor.
It doesn't mean I'm intolerant.
Bu hoşgörü göstermeyeceğim anlamına gelmez.
I'm lactose intolerant.
Laktoz hassasiyetim var.
The Devore are intolerant of outsiders.
Devore, dışarıdan gelenlere hoşgörülü değildir.
Remind me to call the caterer. 500 women are coming and I bet half are lactose intolerant.
Hatırlat da yemek firmasını arayayım. 500 kadın geliyor.
- Because you're lactose intolerant?
- Şeker hastası olduğun için mi?
Thanks, but I'm lactose intolerant.
Sağol ama laktoza alerjim var.
In a way, of course, el-Hakim was the one exception and proved the rule for Christians that Christians had been speaking of for centuries, of Muslims as intolerant, mad, slavering heretics who simply could not be expected to abide by the rules of civilised human beings.
Bir bakımdan, al-Hakim bir istisna idi, Hristiyanlara şunu kanıtladı, Hristiyanların yüzyıllardır söylediği gibi, Müslümanlar, tahammülsüz, çılgın, esirci kafirlerdir, uygar insanların kurallarına uymaları beklenemez.
You're a stuck-up, intolerant snob, Nelle.
Sen kendini beğenmiş, hoşgörüsüz bir züppesin, Nelle.
Lastyear, I thought I was lactose-intolerant, but it was just some bad Brie.
Geçen yıI bir ara süt şekerini sindiremediğimi sandım ama meğer bozuk krem peynir yüzündenmiş.
You know, the intolerant, judgmental, hypocritical kind.
Hoşgörüsüz önyargılı, ikiyüzlü insanlar. Dar kafalı, bağnaz tipler.
You've got an ulcer, and you're lactose intolerant.
Ülserin ve süt şekerine alerjin var.
- It's an intolerant culture, Mulder.
- Hoşgörüsüz bir inanç Mulder.
Must be Lachrymose-intolerant.
Lachrymose hoşgörüsüzlüğü olmalı.
- Lactose-intolerant.
- Ben pastörize severim.
You're lactose-intolerant?
- Ne dedin? - Pastörize severim.
That's J.D. He's lactose intolerant.
Bu J.D. Laktoza alerjisi var.
Great news for the lactose-intolerant demons.
Laktoz'u sindiremeyen iblisler için iyi haber.
I don't wanna belong to a church that's so intolerant.
Hoşgörüsüz bir kiliseye ait olmak istemiyorum.
I'm a walking contradiction open-minded, yet lactose intolerant.
Tam bir çelişkiler yumağıyım. Her şeye açığım, ama kızlara alerjim var.
I want to make it into a hostel for gay youths who've been kicked out of their homes by their intolerant families.
Orayı, hoşgörüsüz aileleri tarafından evlerinden kovulan gay gençler için bir bakımevi yapmak istiyorum.
He's one of mine, the lactose intolerant.
O benimkilerden biri, şeker düşmanı.
People who are intolerant of other people's cultures. And the Dutch.
Başka insanların kültürlerine karşı hoş görüsüz olan insanlar ve Hollandalılar
Thought he did not partake, he was not intolerant.
Ninem ve dedemlere giderdik.
You're lactose intolerant now.
- Laktozu sindiremiyorsun artık.
Don't be so intolerant.
Ok.