Intricate traducir turco
331 traducción paralela
I have devised the plan to guard my invention, a plan as intricate as the bomb sight itself.
İcadımı kendim koruma niyetindeyim. Bomba güdümleyicisinin kendisi gibi karışık bir planım var.
Under Los Angeles is a vast and intricate system of huge storm drains... built to siphon off the flash floods of the rainy season.
Los Angeles'ın altındaki boş ve karmaşık fırtına drenaj sistemleri yağışlı günlerde sel baskınlarını önlemek için yapılmıştı.
I told you, that's the ticklish part, the most intricate.
Demiştim, en hassas ve en çetrefilli kısım burasıdır.
Note the wonderful and intricate engineering.
Şu karmaşık mühendisliğin güzelliğine bakın.
Then the most intricate of all military operations an amphibious invasion, was begun.
Sonra askeri operasyonların en karışığı amfibi bir istila başladı.
Was it the intricate tapestry of the weaver, the haunting melody of the musician,
Bir dokumacının duvara astığı gobleni, bir müzisyenin unutulmaz melodisini,
Yeah, quite intricate.
Evet, bayağı karmaşık.
The fact is, the machines work so fast... they are so intricate... the mistakes they make are so subtle... that very often, a human being just can't know... whether a machine is lying or telling the truth.
Sorun şu ki, makineler çok hızlı... çok karmaşıklar... hataları çok güç algılanıyor... ve bu sıklıkta, hiçbir insanoğlu... bir makinenin doğruyu mu yanlışı mı söylediğini bilemez.
Your Excellency, even with intricate machinery as delicately balanced as ours, there is still a margin for error which must be dealt with.
Bizimki kadar karmaşık ve hassas dengeli aygıtlar bile, hata payı taşır ve gereği yapılmalıdır.
Hello... all the activity you can see here in progress Is part of the intricate... Preparations for the british naval expedition to lake pahoe.
Burada gördüğünüz çalışmalar deniz kuvvetlerinin Pahoe Gölü seferi hazırlıklarının bir parçası.
Listen to the language intricate patterns of clicks, whistles, squeaks and groans.
Onların lisanını, tıkırtılarını, ıslıklarını, seslerini ve iniltilerini dinlemek.
That intricate winding movement makes him look twice his size and lets his scales make an angry rasping sound as they rub together.
Bu karmaşık dönme hareketi onu iki kat daha büyük gösteriyor ve pullarının birbirine sürterek öfkeli bir hışırtı sesi çıkmasına yol açıyor.
He has no hands, only his little beak to make all those intricate knots.
Elleri yok, bu karmaşık düğümleri atabilmek için sadece bir gagası var.
Her vast, cathedral-like hull, almost three football fields long... is an intricate web spun from more than ten miles of duralumin girders.
Devasa, katedral büyüklüğündeki gövdesi neredeyse 3 futbol sahası kadardı ve karmaşık duralüminyum ağ kiriş yapısının toplam uzunluğu 15 km'den fazlaydı.
They form their own intricate and mysterious connections.
Kendi anlaşılmaz ve gizemli bağlarını kuruyorlar.
It's an intricate set of mechanical movements which man has never matched in the air.
İnsanoğlu bu karmaşık mekanik hareketleri havada gerçekleştirmeyi başaramamıştır.
From the point of view of a star evolution was weaving intricate new patterns from the star stuff on the planet Earth, and very rapidly.
Bir yıldızın oluşumu açısından bakarsak evrim yeni bir örgü ile şekillenerek yıldız tozundan dünyadaki yaşama hızla yol aldı.
The intricate and subtle way that the universe is put together.
Kavramasi zor bir sekilde Evren bir arada dengededir.
We see an amazing, intricate network of crisscrossing straight and curved lines.
Şaşırtıcı çapraz, düz ve eğimli çizikler farkettik.
The surface of the Earth is far more beautiful and far more intricate than any lifeless world.
Dünya yüzeyi hayat olmayan bir gezegene göre çok daha güzel ve hareketli.
Our present human technology can duplicate only a tiny fraction of the intricate biochemistry which our bodies seem to perform so effortlessly.
Günümüz teknolojisi çok basitçe yapabildiğimiz işlemlerin dahi ancak küçük bir kısmını üretebiliyor.
This intricate and marvelous network of neurons has been called an enchanted loom where millions of flashing shuttles weave a dissolving pattern.
bu karmaşık ve mucizevi nöron ağı muazzam bir sarmal içinde yaşamın en güzel desenlerini bizler için örüyor.
It's not dependent on intricate plotting and contrived theatrics.
Yapmacıklık ve karmaşıklık üzerine kurulu değil.
No taste for the intricate plotting, the two-dimensional characters.
Karmaşık olaylar, iki boyutlu karakterler.
Most paranoid delusions are intricate, but this is brilliant.
Paranoid aldanmaların çoğu karışıktır, ama bu çok dahice.
"The amulet itself is fairly small and carved with intricate symbols."
"Muskanın kendisi küçüktür ve üzerine karmaşık semboller kazılıdır."
They can carry fifty times their own weight, and they work for weeks and weeks building these intricate little tunnels, and... oh yeah, they hate it when you do this...
Kendi ağırlıklarını elli katını taşırlar, ve bu karışık tünelleri açmak için haftalar boyunca çalışırlar ve... evet bunun yapılmasından nefret ederler.
I've just got all this time on my hands, and I just sit around and start inventing these, like, intricate scenarios.
Bütün zamanım kendi elimde ve ben oturup... bunun gibi karmaşık senaryolar üretmeye başlıyorum.
It's all intricate, see?
Görüyor musun? Karmakarışık.
It's some intricate shit, though.
Bu karmakarışık bir bok aslında. Bu boka hazır değiller.
You must open yourself to time and space and the intricate threads that bind them.
Kendini zamana ve uzaya açmalısın ve onların bağlayan karmaşıklıkları aşmalısın.
Not as part of some intricate plot!
Çapraşık bir planla ilgisi yok.
Very intricate.
Çok karmaşık.
You were the criminal mastermind that put this intricate plot together.
Bu karmaşık komployu kuran suç dehası sendin.
The thing about a lock and key is that the key has an intricate structure which is very hard to imitate and that structure exactly fits the lock.
Kilit-anahtar ikilisinin özelliği, anahtarın taklit edilmesi çok zor olan karmaşık bir yapısı olması ve o yapının da kilide tam olarak oturmasıdır.
They weren't an intricate part, I know, "Bill, you sound so cruel", fuck them they were idiots, get it?
Basittiler. - "Bill, çok acımasızsın!" Siktir edin onları, geri zekalıydılar.
Here we are, a plane full of grown human beings, many of us partially educated, and they're actually taking time out to describe the intricate workings of a belt buckle.
Bir uçak dolusu yetişkin insanoğlu, çoğumuz biraz da olsa eğitim görmüş, buna rağmen kemer kopçasının nasıl işlediğini anlatıyorlar.
Note the intricate design on the Mogamido.
Mogamido üzerinde karmaşık tasarımı unutmayın.
Look at those markings, very similar to early Taguan designs, but the patterns are more intricate, they're much closer to Buranian.
Üzerindeki şu işaretlere bakın. Taguan dizaynı ile çok benzeşiyorlar ; fakat motifleri daha karmaşık.
The intricate weave of time is not ours to unravel.
Zaman akıntısını, bol keseden atamayız.
And so you embark on your ingenious subterfuge weaving the intricate web of deception that will make the murder which you have committed appear to have been perpetrated by an innocent member of the household, ... while you yourself were absent.
Ve böylece dahice dalavarenizi gerçekleştirmeye koyuldunuz aldatmacanızın çetrefilli ağlarını işlediğiniz cinayeti evin masum sakinlerinden biri siz orada değilken işlemiş gibi gösterecek şekilde ördünüz.
Family trees are intricate.
Soy ağaçları çapraşıktır.
I slowly learned the intricate mysteries of the alley like where the pins go after they're knocked down.
Yavaş yavaş bowling pistinin gizemlerini öğrendim, lobutların yıkıldıktan sonra nereye gittikleri gibi.
There is one more way to kill a man... but it is as intricate and precise... as a well-played game of chess.
Bir adamı öldürmenin bir yolu daha var ama karışık ve nokta atışı yapılabilen aynen satranç oynar gibi.
Each image is like a thread, each thread woven together to make a tapestry of intricate texture.
Her görüntü bir ip gibidir. Bu ipler bir araya gelir ve anılarımızdan bir kilim örülür. Bu kilim de bir hikaye anlatır.
And that stitching is so intricate.
Dikişi de epey karmaşık.
AN ENTIRE HUMAN LIFE RECORDED ON AN INTRICATE NETWORK OF HIDDEN CAMERAS AND BROADCAST LIVE AND UNEDITED 24 HOURS A DAY, 7 DAYS A WEEK TO AN AUDIENCE AROUND THE GLOBE.
[Tüm insan hayatı... ] [ binlerce gizli kameradan oluşan bir ağla kaydedildi ] [ ve hergün 24 saat, haftada 7 gün ] [ canlı ve montajsız olarak Dünyanın her yerindeki izleyicilere ulaştırıldı]
And so the male and female see their way through the intricate dance... of the mating ritual.
Ve böylece erkek ve dişi çiftleşme ritüelinin karmaşık dansına başlıyorlar.
With a mating ritual so complex and intricate... that their mere survival defies all logic... one can only feel for them a sense of respect and admiration.
Bu denli karışık ve anlaşılması güç çiftleşme ritüeliyle hayatta kalmaları her türlü mantığa öyle baş kaldırıyor ki onlara karşı sadece bir saygı ve takdir duygusu beslenebiliyor.
Clearly, I am too old to follow the intricate manoeuvrings of the young.
Açıkçası, gençlerin karmakarışık dalaverelerini izleyemeyecek kadar yaşlandım.
... and through this intricate network of satellites...
Uydu ağı sayesinde...