Iridescent traducir turco
34 traducción paralela
Glows in the dark'cause it's iridescent
Karanlıkta parlar çünkü yanardöner
Where is my beige iridescent lipstick?
Benim bej renkli yanar-döner rujum nerde?
" So we start for New Orleans past iridescent lakes and orange gas flares...
New Orleans'a doğru yola çıktık. Üzerindeki yağ tabakasından gökkuşağı renkleri yansıyan göllerden turuncu gaz alevlerinin çıktığı bataklıklardan ve çöp yığınlarının yanından geçtik.
The iridescent currents are beautiful.
Yanardöner akıntılar çok güzeldir.
In Fiji, they have iridescent algae that come out once a year in the water. That's what it looks like out there.
Fiji " de... fosforlu yosunlar yılda bir kez suyun yüzeyine çıkıp... böyle görünürler.
Said's body, brown and strong, Skin iridescent and hairless Light scent of sweat
Said'in vücudu güçlü ve kahverengi kılsız ve yanardöner hafiften ter kokuyor taze, tuzlu, ılık ve çırılçıplak.
Suzette, you look so... [Chuckles] iridescent.
Suzette, çok... yanardöner görünüyorsun.
Iridescent flecks suggest he also hit a traffic sign.
Yanardöner parçacıklara bakılırsa trafik tabelasına çarpmış olabilir.
"The iridescent bangles."
Gökküşağı renkli bilezikleri takacağım.
Some have a microscopic structure that refracts the light and gives the wing a brilliant iridescent shimmer.
Bazılarında bulunan mikroskobik bir yapı, ışığı yansıtarak kanada göz alıcı bir yanar döner görünüm verir.
Could be the iridescent lining of any number of mollusk shells.
Bazı yumuşakçaların arkalarında bıraktığı parlak izde de sedef vardır.
"a great house " cherished by the gods, on whose steps "iridescent-feathered peacocks sometimes strut, sheltered from the furious lightening-veined storm- -"
Tanrılar tarafından kutsanmış büyük bir köşk vardı, önünde bazen parıldayan tavus kuşları gezerdi, şimşekler çakan korkunç fırtınaların sığınağı...
Traces of neoprene and vaseline, iridescent white paint were found on the coat.
Kıyafette neopren, vazelin ve yanardöner beyaz boya kalıntısı bulunmuş.
So iridescent paint, vaseline and neoprene.
Beyaz boya, neopren ve vazelin.
As we prepare to slingshot around the iridescent planet of Neptune, slinging...
Farklı renklere sahip bir gezegen olan Neptün'ün çevresinde bir sapan fırlatışı yapmak için hazırlanırken. Sapan fırlatması...
Wind in our hair, iridescent twilight, cheap motels. Bliss.
Saçlarımızda rüzgâr, yanar döner alacakaranlık, ucuz moteller...
" Lined with iridescent feathers The hairs around your navel...
- Her zaman için dışındaydı.
Looks like transfer from the murder weapon- - thin flecks of iridescent metal.
Cinayet silahındanmış gibi duruyor. İnce lekeler ve yanardöner metal.
'Mr Elliot Sardick,'but I'm also surrounded by the fish, the beautiful, iridescent, magical fish...'
Ayrıca balıklar tarafından çevrelendim, güzel, büyülü balıklar...
But every once in a while you find someone who's iridescent.
Ama çok nadiren rengarenk birisiyle karşılaşırsın.
Flat, glossy, iridescent?
Soluk, parlak, rengarenk mi?
Your word is "iridescent".
Kelimen yanardöner. Y.A.N.
Their iridescent plumage is lit up by the setting sun.
Yanardöner renkteki tüyleri gün batımı ile ışıldıyor.
You see the iridescent film layer on the puddle surface?
Suyun üzerindeki rengârenk tabakayı görüyor musun?
It's made by creating a powder that's a mixture of mica encased in titanium oxide and an infrared pigment... and it gives the paint this iridescent color.
Bu bir tozdan yapılıyor titanyum oksit kaplı mika bir karışım ve kızılötesi bir pigmentten... Ve bu da boyaya oynadıkça renk değiştiren bir özellik veriyor.
Fucking iridescent!
Yanardönerli amına koyayım.
Her iridescent body stands out brightly against the forest floor, though the purpose of her bright colouration is not known.
Onun parıltılı vücudu, ışıltıyla orman zeminine karşı göğüs geriyor. Parlak renklenmesindeki amaç bilinmese de.
Found shoe prints with traces of blue, iridescent spray paint on them.
Mavi sprey boya bulaşmış ayak izleri bulmuşlar.
It was amazing, his skin was like almost iridescent in the sun.
İnanılmaz bir şeydi. Cildi neredeyse güneşteki bir pırıltı gibiydi.
It's slightly iridescent, but the pants match the coat, and that's what makes it a suit.
Biraz yanar döner kumaştan ama pantolon kabanıma uyuyor takım dediğin de böyle olur zaten.
They're called blue whales for a reason, but you just see them underwater, this bright iridescent cobalt blue just pops out of the blue of the ocean.
Onlara mavi balina demelerinin sebebi onları su altında görürsünüz, parlak, yanardöner kobalt mavisi renkleriyle okyanusun maviliğinin içinden çıkıverirler.
Great big iridescent blue flowers, before you cut them up into little pieces.
Harika ve pırıltılı mavi çiçekler, tabii sen onları parça parça edene kadar.
♪ Glows in the dark'cause it's iridescent ♪
# Karanlıkta parlıyor zira iridesan #
In the gloom of the forest floor, he is a dazzling blaze of iridescent green.
Orman zemininin loşluğunda erkek kuş yanar döner büyüleyici bir yeşil aleve dönüşüyor.