It's a shame traducir turco
2,490 traducción paralela
It's a real shame.
Gerçekten çok kötü.
Well, I mean, I guess it comes to a point Where it's a kind of a "shame on me" type of thing, Where I should have locked everything up,
Sanırım, bazı şeyler çıkıyor bundan "benden utan" tarzı bir ileti almalıydım her şeyimi saklayıp kilitlemeliydim.
It's such a shame.
Bu öyle utanç verici ki.
You know, it's a shame we gotta lug this guy around... when all we need is his hand.
Bu adamı, etrafta bavul gibi gezdirmemiz ayıp aslında. Tek lazım olan yeri eli.
It's a shame.
Çok yazık.
- It's a shame you're a cop.
Polis olman çok yazık.
It's a crying shame, Jack.
Çok büyük ayıp, Jack.
Yeah, it's a shame they gotta be destroyed.
İmha edildiklerinde yazık olacak.
No, wait, ponies, then unicorns... It's a shame the dad didn't stick around. I knew he was too good to be true.
Ayrıca, yemek 30 dakika geçikmeli başlayacak.Ayrıca G-Ö-T-Ü kalkmış yemek şirketi yüzünden,
Ah, damn it, that's a shame.
Her gün onun en sevdiği şarkıyı çalmıştım.
Technically it's a shame pole - tribes in the Pacific Northwest make them to draw attention to somebody's bad behavior.
Teknik olarak utanç direği - pasifiğin 112 00 : 05 : 43,063 - - 00 : 05 : 45,831 kuzey batısında bir kabilede kötü davranışları olan kişileri utanmaları için dikilirmiş.
It's a shame.
Ne kötü.
What's a real shame? That apparently we can't have dinner because we work together, and that maybe if we're lucky, one of us will get fired so it won't be a problem anymore.
Birlikte çalıştığımız için yemek yiyemeyeceğimiz.
It's a shame we won't be able to stay in touch.
Görüşemeyecek olmamız kötü oldu.
Yep. It's a shame you don't have your degree.
Lisansının olmaması çok yazık.
It's a shame don't have my doll.
Ne yazık ki tahta bebeğim gitti.
It's a shame, really.
Çok yazık oldu.
It's a shame you'll never get to see them.
Onları göremeyecek olman kötü oldu.
It's a shame, isn't it?
Yazık, değil mi?
Guys give women electronics now for romantic occasions, and it's kind of a shame.
Artık erkekler özel günlerde kadınlara elektronik aletler veriyor. Bence bu çok rezalet bir durum.
It's a shame it doesn't exist anymore.
Artık var olmaması üzücü.
It's only a shame that you can't drown in it.
Bu sadece, utanç içinde boğulmak değil.
Aw, man. NARCO already requisitioned it. Well, that's a shame.
Narkotik not bırakmış ne kötü
- It's a shame.
- Yazık olmuş.
It's a shame.
Bu bir utanç.
It's a shame the bounty hunter in you sees this only as a job.
İçindeki Ödül avcısının bunu sadece bir iş olarak görmesi utanç verici.
It's a shame you can't hold more peaceful talks When you want.
İstediğinde daha barışçıl davranamamak utanç verici.
It's a shame you'll never realize their full potential.
Yeteneklerini tam olarak nasıl kullanacağını öğrenemeyecek olman ne kadar da kötü.
It's a shame that they penetrated his temporal lobe.
Temporal lobuna sokmaları kötü olmuş.
It's a damn shame.
Çok yazık.
It's a shame you didn't get his account numbers.
Hesap numaralarına ulaşamamanız ne kötü.
I suppose, from your perspective, it's a shame that neither man will serve any real time.
Sanırım sizin açınızdan baktığımda iki adamın da ceza almayacak olması üzücü olacak.
Well, that's a shame because I've got this peanut butter winkie here and nobody to share it with.
Yazık oldu. Çünkü artık fıstık ezmeli çikolatamı paylaşacak kimsem kalmadı.
It's a shame what happened to chris. Any idea who killed him?
Chris'in başına gelenler çok üzücü.
It's a shame you can only die once.
Bir kez ölebilmen ne yazık.
It's a shame we have to cut you open.
Seni kesecek olmamız çok yazık.
It's a shame.
Ne yazık.
It's a shame we got to put them out of business.
Onları ticaretten men edecek olmamız büyük kayıp.
You know, it's a shame your professor's Got you runnin'all over town, doin'his dirty work.
Profesörünüzün sizi şehir boyunca koşturtup kirli işlerini yaptırtması çok yazık.
It's a shame for him if he really believe in trolls.
Kocaman adamın trollere inanması büyük bir ayıp.
It's a bloody shame he got away.
- Kaçması talihsizlikti.
It's a shame, though, Torres. I had, uh...
Yine de yazık oldu Torres.
- Look, between you and me, he's a good man, and it'd be a shame if something like this screwed up
Aramızda kalsın ; o iyilerden biri. Uğraştığı onca şey berbat olursa çok yazık olur.
It's a shame you had to work late again.
- Geç saate kadar çalışman çok yazık.
Mm-mm, it's a shame.
Mm-mm, ne acı
It's a shame about the kid Fahrettin.
Yazık oldu çocuğa be Fahrettin.
It's a shame the language is French.
Konuştuğun dilin Fransızca olması hariç.
It's just a shame she doesn't want to end it with you, then.
- çok ayıp o senden ayrılmak istemıyor o zaman,
It's a shame she has a boyfriend, though.
Gerçi bir sevgilisi olması ne acı.
It's such a shame you can't be more open about your feelings for each other.
Hisleriniz konusunda birbirinize karşı daha açık olamamanız çok yazık.
It's such a shame we won't see you compete again.
Seni tekrar dövüşürken görememek çok üzücü.
it's all right 8832
it's about damn time 34
it's a boy 347
it's a girl 287
it's always there 23
it's a pleasure to meet you 246
it's all in your head 59
it's about fucking time 24
it's a date 249
it's all good 878
it's about damn time 34
it's a boy 347
it's a girl 287
it's always there 23
it's a pleasure to meet you 246
it's all in your head 59
it's about fucking time 24
it's a date 249
it's all good 878
it's a trap 359
it's all gone 158
it's a joke 388
it's all my fault 457
it's all over 506
it's all yours 403
it's all bullshit 56
it's all fine 67
it's all the same to me 49
it's awful 405
it's all gone 158
it's a joke 388
it's all my fault 457
it's all over 506
it's all yours 403
it's all bullshit 56
it's all fine 67
it's all the same to me 49
it's awful 405
it's all lies 56
it's all there 302
it's all about you 62
it's all clear 95
it's all 182
it's amazing 1037
it's all over the place 28
it's alright 989
it's a 1775
it's awesome 371
it's all there 302
it's all about you 62
it's all clear 95
it's all 182
it's amazing 1037
it's all over the place 28
it's alright 989
it's a 1775
it's awesome 371