It's a win traducir turco
766 traducción paralela
There are times when I do find it painful, and I admit there are times when I want to escape all this fighting, but if it's a fight that only I will be able to win,
Bunu, zor olarak gördüğüm zamanlar oluyor. Ve tüm bu savaştan kaçmak istediğim zamanlar olduğunu da kabul ediyorum. Ama... bu sadece benim kazanabileceğim bir savaşsa bundan kaçmayacağım.
Ali right, you win, Mr. Thornton, it is stupid for a woman to come up here.
Pekala, sen kazandın, Bay Thornton, bir hanımefendi için buralara gelmek aptallıkmış.
But the one time I finally win, it's for a pittance a point.
Ama ilk defa kazandığımda da, ancak köpek maması alacak kadar kazanıyorum.
It's become a tradition for her to win the cup and her roses mean so much to her.
Onun kupayı kazanması gelenek oldu gülleri de onun için çok önemlidir.
To be frank, it's such a beautiful rose it might easily win, and, well...
Açık söylemek gerekirse, gül çok güzel ve yarışmayı kazanır ve...
Will you try it again and win a nice Kewpie Doll for the lady?
Tekrar deneyip bayan için bir bebek kazanacak mısınız?
I take them as i find them. To you, pool is not a nice, friendly game. It's a win-at-any-price affair.
Yaşadığımız 40 güzel. yıl anısına.
We got a funny kind of war here... a war that we can't really win... because it's got to be settled around a conference table.
Burada asla kazanamayacağımız garip bir savaş veriyoruz. Çünkü savaşın sonu bir toplantı masasında belli olacak.
- It's nice to win a lot.
- Çok kazanmak için güzel.
Pelias it is also foretold that although you will win the throne of Aristo you will, when Zeus ordains, lose it to one of Aristo's children.
Burada Aristo'nun tacını elinden alacağın yazıyor, ama Zeus'a göre zamanı geldiğinde tacı Aristo'nun çocuklardından birine bırakacaksın.
Ohno's sword may have looked like a sure win, but it stopped short of his opponent by two inches.
Ohno'nun kılıcı, rakibine beş santim kadar yaklaştı.
It's a little device I always use whenever I wanna win an emerald.
Ne zaman bir zümrüt kazanmak istesem, hep küçük bir hile yaparım.
It doesn't matter if I win or lose, it's just that, well, it gives me a thrill, an excitement that nothing else does.
Kazanmam veya keybetmem sorun değil bana verdiği heyecanı, coşkuyu başka hiçbir şey veremiyor.
Well, it's known that I'm a professional with cards, and the shipping line has made it clear that I can't win too much from the passengers.
Profesyonel kart oyuncusu olduğum biliniyor gemilere de bu açıklandığı için yolculardan fazla kazanamıyorum.
If you win, it'll show everybody that you're not a born loser.
Kazanırsan,... herkese doğuştan başarısız olmadığını gösterecektir.
- Yeah, it can, because, you know, you put together two good years and you win a couple...
- Evet, öyle olabiliyor çünkü iki iyi yılı geride bırakıyor ve birkaç yarış falan kazanıyorsun.
You make a move only if it's a sure-win
Sadece çok emin olunca... hamle yaparsın!
Once I make a move, it's sure-win
başarıyı garantiye olmadan hamle yapmam!
Win or lose it's a contract.
Kazan ya da kaybet bu bir anlaşma.
Even if it's a five, I win
hay aksi!
That's a bet you're gonna have to win because if we do meet again then that'll be the end of it, you know.
Bu kazanman gereken bir bahis çünkü yine karşılaşırsak, o zaman sonu gelmiş olacak.
It's a surefire way to win a man in one night. Oh.
Bir erkeği bir gecede elde etmenin en kesin yoludur.
Five times a contender for the Mr. Olympia title... he plans to win it this year from Arnold.
Beş defa Mr. Olympia katılımcısı ve bu sene Arnold'u geçmeyi planlıyor.
What the hell. It's a no-win situation.
Çözümü olmayan bir durum bu.
Okay, you guys, after lunch we got a big game with cabin B-11, and I really wanna win it, okay? So, what do you say?
Tamam millet, yemekten sonra 11 nolu kulübeyle bir yarışma yapacağız ve bu yarışı gerçekten kazanmak istiyorum, tamam mı?
If neither gets up, it's a draw, and Creed will win the title automatically!
Ayağa kalkamazlarsa sonuç belli. Creed ünvanı otomatik olarak koruyacak!
It's not a sporting way to win.
Sporcuya yakışan bir yarış olmadı.
No, it's not a sporting way, it's a shitty way to win.
Boktan bir yarış oldu.
It's one hell of a way to win a battle, I'll grant you.
Bu da savaşı kazanmanın bir yolu, seni temin ederim.
Hordac was right one battle doesn't win a war and it's a war Etheria is fighting
Hordac haklıydı bir çarpışma bir savaşı kazandırmaz....... ve Etheria'nın savaşı devam ediyor.
It's just my luck to win a romantic trip for two after Sheila leaves me.
Ne şans ama. Sheila beni terk etti ve ben bir gezi kazandım.
No, it's only a game if you win, but if you lose, it's a stinking waste of time, especially if you lose to the Kiss-Me Cosmetics Company.
Kazandığın zaman oyun sayılır kaybedersen sadece zaman kaybı demektir. Hele hele, Öp-Beni Kozmetik Grubu'na yenilirsen.
It's a low blow, but you win.
Belden aşağı çalıştın, fakat kazandın.
It's rainy day game time. Pin the tail on the guest. Win ten boxes of Kleenex or a billy goat!
Evet bugün yağmurlu bir gün ve yağmurlu bir günde oyun zamanı şimdi sevgili konuklar yazı-tura atın 10 kutu Kleenex kazanın yada bir keçi!
It's a kayak, airhead, and this baby's gonna win the competition again for us this year, pal.
Bu bir kayık boş adam, ve bu bebek müsabakayı kazanacak bu yıl yine bizim için ahbap.
Still, it was a popular win.
Yine de bu tanınmış bir zaferdi.
- It's a no-win situation.
- İki ucu boklu değnek.
It's now Polk, 21, Chester A. Arthur, 20, and they're going for the win with a 2-point conversion.
Şimdi durum Polk 21, Chester A. Arthur 20. İki sayılık bir golle maçın sonucunu değiştirebilirler.
It's cheaper than a malpractice suit which you'd win.
Bu iğrenç oyundan senin kazancın ise iyi bir tecrübe oldu. - Paranızı alamam.
It's a win, man.
Biz kazandık dostum.
Life is rather like a game it's important that you win...
Hayat bir oyun gibidir. ... kazanmak önemlidir...
This could be it! If he doesn't get up, it's a technical knockout. The American team will win this tournament!
Eğer bir teknik nakavt gelirse... bu turnuvayı Amerikan takımı kazanacak
Unless the Bombers can pull a miracle and win this final game of the 68th season, it's the cellar for the third year in a row.
Bombers'lar 68. sezonun final maçında bir mucize gösterip kazanamazlarsa peşpeşe üçüncü yıl dibi boylayacaklar.
2.2, a new course record, but it's not enough for Section 8 to win.
2.2, yeni bir süre rekoru ama Şube 8'in kazanması için yeterli değil.
A man doesn't fight to win. It's better when the fight is in vain.
Mutlak galip gelmek için çarpışılmaz hatta beyhude olunca daha güzel.
Because sometimes in poker it's smarter to lose with a winning hand so you can win later with a losing one.
Çünkü pokerde bazen kazanabileceğiniz bir eli vermek sonradan daha büyük bir eli kazanmak için şarttır.
Master Yim, win or lose, it's just a game.
Efendi Yim, kazan ya da kaybet, bu sadece bir oyun.
It's not a pretty sight, "but" since my lifeguard buddies have chosen to sponsor me you guys better come up with some bucks if you want your contestant to win because, folks, this is strictly pay-per-view.
Görüntüsü iyi değil, "ama", hazır cankurtaran dostlarım bana sponsor olmayı kabul etmişken eğer siz de yarışmayı kazanmak istiyorsanız, pamuk elleri cebe atsanız iyi olur çünkü, dostlarım, burada ödediğiniz kadar izleyebilirsiniz.
And it's a war you will never win.
Asla kazanamayacağın bir savaş.
Your Honor, it's obvious that Lieutenant Kaffee's intention... is the smear a high-ranking Marine officer... in the hope that the mere appearance of impropriety will win him points.
Sayın Hakim, Teğmen Kaffee'nin bugünkü niyetinin sırf uygunsuz beyanların, nezdinizde ona puan kazandıracağı ümitsizliği içerisinde yüksek rütbeli bir Denizci subayını lekelemek olduğu açıktır.
To Washington's Office of War Information falls one of the most vital and constructive tasks of this war. This is a people's war, and to win it, the people ought to know as much about it as they can.
Ben size ancak bana doğru gelen şeyleri söyleyebilirim ama buna itimat etmeniz için hiçbir sebep yok.
it's all right 8832
it's about damn time 34
it's a boy 347
it's a girl 287
it's always there 23
it's a pleasure to meet you 246
it's all in your head 59
it's about fucking time 24
it's a date 249
it's all good 878
it's about damn time 34
it's a boy 347
it's a girl 287
it's always there 23
it's a pleasure to meet you 246
it's all in your head 59
it's about fucking time 24
it's a date 249
it's all good 878
it's a trap 359
it's all gone 158
it's a joke 388
it's all my fault 457
it's all over 506
it's all yours 403
it's a shame 312
it's all bullshit 56
it's all fine 67
it's all the same to me 49
it's all gone 158
it's a joke 388
it's all my fault 457
it's all over 506
it's all yours 403
it's a shame 312
it's all bullshit 56
it's all fine 67
it's all the same to me 49
it's awful 405
it's all lies 56
it's all there 302
it's all about you 62
it's all clear 95
it's all 182
it's amazing 1037
it's all over the place 28
it's alright 989
it's a 1775
it's all lies 56
it's all there 302
it's all about you 62
it's all clear 95
it's all 182
it's amazing 1037
it's all over the place 28
it's alright 989
it's a 1775