It's all traducir turco
117,664 traducción paralela
It's all right.
Her şey yolunda.
So, it's fallen upon all of you to figure out how to get us un-fucked.
Bu işi nasıl toparlayacağımızı bulmak size kaldı.
They're agents of chaos who can destabilize all our lives just because they feel like it.
Onlar sırf canları istiyor diye hepimizin hayatını mahvedebilecek kaos temsilcileri.
He's driven by maintaining influence... naturally... and growing his six-generation fortune and staying invisible despite it all.
Kendini koruma içgüdüsüyle yönetiliyor. Doğal olarak. Altı nesillik servetini katlarken gölgelerde kalmayı tercih ediyor.
I mean, it's almost Thanksgiving and still no burn from not one of these guys. They're all too busy with their Alpha Delta Rhos.
Şükran Günü neredeyse geldi ve bu adamlardan hâlâ bir hareket yok.
It's bullet-proof all over!
Her yerinde kurşun geçirmez!
It's because I've been to all 50 of the US states, but I'd never been here before.
Bunun nedeni, ABD'nin 50 eyaletinin tamamına, Ama daha önce hiç burada olmazdım.
It's got all these knobs and buttons.
Tüm bu düğmeleri ve düğmeleri var.
If James gets those onto the road, all the way back up to the harbour, build another raft, get them loaded on... bring them back, it's gonna take days.
James bunları yola koyarsa, Limana kadar geri döndüm Başka bir sal inşa et, onları yükle onları geri getir, günler alacak.
I think it's because people believe if you buy the used, exotic Italian car for £ 8,000 it's going to break down all the time.
Sanırım insanların inandıkları için Kullanılmış egzotik İtalyan arabasını 8.000 £'a satarsan Her zaman parçalanacak.
All of that is irrelevant because my car was the best, cos it didn't go wrong at all.
Bunların hepsi ilgisiz Çünkü arabamın en iyisi, Çünkü hiç yanlış gitmedi.
It's hard to believe that this is a large and extremely comfortable five-seater with a boot that's big enough for your golf bats and all your freemasonry paraphernalia, because...
Bunun büyük bir boyutta olduğuna inanmak zor. Ve son derece rahat beş kişilik Golf yarasalarınız için yeterince büyük bir çizme ile
It's called charity car, where you can give your car to them, they deal with all the paperwork and what have you and take your car away.
Buna Charity Car denir. Arabanı nerede verebilirsin onlara, Hepsiyle uğraşıyorlar Evrak işleri ve neye sahipsin Ve arabanı al.
That's what this show is, it's all heart.
- Bu şov da bu, hepsi de kalptir.
So this has an all-new w12 600-horsepower engine, and it's like being in a leather-trimmed volcanic eruption.
Bu yüzden tamamen yeni bir W12 600 beygir gücü motoru var, Ve olmak gibi Deri kesilmiş Volkanik püskürme.
All right, it's gonna be India versus Germany, and I shall be victorious in my mighty lighty Jaguar.
Ve benimki de Almanca'dır. Tamam, Almanya'ya karşı Hindistan olacak. Ve mukim ışıklı Jaguar'ımda zafer kazanacağım.
Is it all it's cracked up to be?
Hepsi kırılmış mı?
All this looks very Bentley, until you look down here and see these symbols on this control knob, and it's very obviously a serious off-roader.
Bütün bunlar çok görünüyor Bentley, Sen buraya bakana kadar Ve bu sembolleri gör Bu kontrol düğmesi üzerinde, Ve açıkçası ciddi bir off-roader.
Well, it's all around you.
Eh, hepsi senin etrafındadır.
- A, your car's all wet, which it shouldn't be.
- A, arabanız ıslanmış. Hangi olmamalıdır.
It's a good thing we have all the time in the world.
Neyse ki çok fazla zamanımız var.
I'm the only one to remember it, that's all.
Tek hatırlayan benim sadece.
All right, it's done. The body's been spaced.
Pekala tamamdır, ceset uzaya atıldı.
War changes everything. Now it's all about new alliances.
Savaş herşeyi değiştirir şimdi herşey yeni ittifaklara bağlı.
It's not all on you.
Hepsi senin üzerinde değil.
I am so, so sorry. There were just a few issues that needed to be resolved, but it's all good now. I got the file.
Çok üzgünüm, bir kaç sorunu çözmem gerekiyordu ama hepsini hallettim, dosyayı aldım.
All right, Das, how's it coming with that coil?
Pekala Das o bobinle işin nasıl gidiyor?
That's it? For now, it's all we can do.
Şu an tek yapabileceğimiz bu.
No, no, ththat's not it at all. II...
Hayır, öyle değil, ben.
It's got kind of an "all hail our glorious leader" sort of vibe to it.
İçinde "çok yaşa şanlı liderimiz" tarzı... bir hava var.
It's all going according to plan.
Her şey plana uygun.
Just means it's gonna take me a little longer to get there, that's all.
İçine girebilmemi biraz daha zorlaştıracak, sadece bu.
It's all a blur.
Bulanık.
It's all right.
Sorun yok.
The labels on the pills, the data on all the med monitor, it's all nonsense.
Haplardaki etiketler, monitördeki bilgiler, tamamen saçmalık.
It's not about Sarah, all right?
Sarah ile ilgili değil tamam mı?
When they come out of those pods, it's gonna be trouble for us all.
Bu bölmelerden çıkmaları, hepimiz için sorun olacak.
It's all right, Gwen.
Her şey yolunda, Gwen.
All right, it's okay.
Pekala, sorun yok.
It's all right, Seiku.
Sorun yok, Seiku.
It's all right, Octavia. It's ok.
Her şey geçti Octavia, iyisin.
It's all right.
Her şey geçti.
My whole life I believed there was something bigger out there and now I find out it's all true.
Hayatım boyunca böyle bir dünya olduğunu düşledim. Şimdi öğrendim ki hepsi gerçekmiş.
Only later did we find out that it all happened because Abby was the Witness.
Daha sonradan öğrendik ki hepsinin tek sebebi Abby'nin tanık olmasıymış.
This beast created, within the soldier's mind, the illusion of a spiritual trial, through which it dredged up all the man's guilt and regret to feed upon.
Askerin aklında manevi mahkeme yanılsaması yaratan bu canavar onun suçluluk duygusu ve pişmanlığını eşeleyip.. ... bundan beslenirdi
Because it's all we have.
Çünkü sahip olduğumuz bu.
But I've seen what it's like out there, and it's all just different circles of hell.
Ama dışarının nasıl olduğunu biliyorum, her yer cehennemin başka bir köşesi.
It's all right.
Sorun değil.
It's all around the pond.
Gölün etrafı bununla dolu.
It's found all over the property.
Bu bir göktaşı parçası.
All right, fine, it makes no sense that it's a trap, which is exactly why it has to be one.
Tamam, bu neden öyle olması gerektiği mantıklı olmayan bir tuzak.
it's all right 8832
it's all in your head 59
it's all good 878
it's all gone 158
it's all my fault 457
it's all over 506
it's all yours 403
it's all bullshit 56
it's all fine 67
it's all the same to me 49
it's all in your head 59
it's all good 878
it's all gone 158
it's all my fault 457
it's all over 506
it's all yours 403
it's all bullshit 56
it's all fine 67
it's all the same to me 49