It's always been there traducir turco
114 traducción paralela
There must have been something deep inside you from the very start that let you do this thing, but there's always been something deep inside me that would never let me do it, - and would never let me be a party to it.
Sana bunu yaptıran, çok öncelerde senin içinde başlayan bir şeyler olmalı ama benim içimde de bunu yapmamı engelleyen bir şeyler vardı ve bunun için bir parti yapmamı engelleyen şeyler.
- It's just always been there.
Boh, kim bilir.
It's a world that's always been there... but not for you.
Her zaman orada duruyordu. Ama senin için değildi.
Well, I've never actually been through there, but that's the way it always seemed to me.
Oraya hiç gitmedim ama bana hep öyle gelmiştir.
- Yes, O'Toole, it's always been there.
- Evet O'Toole, hep orada durur.
Up to now, there's always been a sort of game in love. To me it's indispensable.
Bence aşkın her zaman oyuna benzeyen ve vazgeçilemeyen bir yanı vardır.
I'm not criticizing, but it just seems to me there's always been an antagonism between you two.
Eleştiri olarak alma ama..... ikinizin arasında hep bir rekabet olduğunu düşündüm.
If we don't meet, there's always the possibility it could have been perfect.
Gizem mi? Eğer tanışmazsak, harika olma ihtimali her zaman mümkün olacak.
Let's not be too hasty, Doo, maybe we oughta leave the bedroom in the front of the house, it's always been there and it's pretty here.
Hemen acele etme, Doo. Belki de yatak odasını evin önünde bırakmalıyız. Hep oradaydı ve orada iyiydi.
It's always been there inside me... Lurking away.
Her zaman içimdeydi... saklamıştım.
Whenever there has been an injury or a problem... it's always been because of some secondary cause.
Orada bir yaralanma veya bir sorun olduğunda.... bu herzaman ikincil etkenlerden dolayıdır.
But no matter where or when there was fighting to be done it has always been the calm leadership of the officer class that has made the British Army what it is.
Ama, nerede veya ne zaman bir savaş çıkarsa çıksın... İngiliz Ordusu'nu İngiliz Ordusu yapan, her zaman için... subay sınıfının soğukkanlı liderliği olmuştur.
Anyway, look, I've been down this road a few times myself, and take it from a pro, there is one thing you always have to do before you tell a guy you love him. What's that?
Neyse, o yoldan ben de birkaç kez geçtim ve bir profesyonel olarak söylüyorum bir erkeğe aşkını itiraf etmeden önce mutlaka yapman gereken tek şey vardır.
There, as if it always had been there was Erica locked in the painting gazing at us.
Resimde, sanki hep oradaymışçasına Erica vardı. Orada kısılıp kalmış bize bakıyordu.
I mean, there have been times, naturally, when I've had to have people eliminated... but it's always... saddened me.
Demek istediğim, doğal olarak birçok sefer insanları yok etmek zorunda kaldım... ama her zaman... bu beni üzdü.
Who uses it anymore? I don't know, it's always been there, though.
Geçim kaynağının nereye kaçtığını soran yalnız çobanlara duyurulur.
Dear old things, as you know, I've always been proud that there's not a wedding ring between the lot of us. Over the passing of the years, it's beginning to distress me.
Sevgili eski şeyler, bildiğiniz gibi her zaman hiçbirimizde nişan yüzüğü olmamasıyla gurur duymuşumdur.
- It's always been up there.
- Hep orada asılıdır.
- Over there, where it's always been.
- Orada, her zamanki yerinde.
It's always been there.
Hep orada durur.
It's always been there, I guess.
Hep içimde bir yerlerdeydi.
I've been in the firm over a year and it was always there.
Bir yıldan fazladır burada çalışıyorum, bu araç hep buradaydı.
It's just, you know, he's always been there for me.
Bilirsin işte, ihtiyacım olduğunda hep yanımdaydı.
People go live in them. They put curtains, geraniums, a television, and, after a while, it's as if everything had always been there.
İnsanların onların içinde yaşadığını, perde taktığını, sardunya yetiştirdiğini, televizyon seyrettiğini ve bir süre sonra hepsi sanki hep oradaymış gibi hissedeceklerdir.
It's just there's always been a lot of tension between Lois and me, and it's not so much that I want to kill her, it's just I want her not to be alive any more.
Lois ile aramda hep aşırı bir tansiyon olmuştur onu öldürmek istediğimden değil yani sadece artık yaşamamasını istediğimden.
- No, it's always been there.
- Hayır, hep oradaydı.
It's always been there.
Hep ordaydı.
There has always been doubts, when you use a scope it's very hard to get back to the target on the 2 : nd shot.
dürbün kullanınca hep şüphe olur. 331 00 : 33 : 01,340 - - 00 : 33 : 05,697 hedefe ikinci atışı yapmak çok zordur.
Drives me nuts. It's always been there. Never disturbed you before.
O hep avlar, ilk kez seni rahatsız ediyor.
It's... my aunt lulah always used to say They'd've named me speedy alka-Seltzer if there hadn't already been one.
Lulah Halam her zaman bana, evde Alka-Seltzer olmadığı zaman onun yerine geçebilecek kadar hızda bir kafa açıcı olduğumu söylerdi.
It's always been a dream of mine, since I was a little girl, to go there.
Küçüklüğümden beri oraya gitmeyi düşlemişimdir.
I would say it's going very well... because, well, I do not see any dailies, but from my gut feeling... and that's always to what it boils down... I can say it's been very good. There was real life in shooting.
Harika gittiğini söyleyebilirim... pozitif kopya gördüğüm yok ama, sezgilerime göre... ki her zaman işin özü budur... çok iyi olduğunu söyleyebilirim.
You may not believe this, but there's always been this empty place in me, and now that i've seen how you grew up and where... and how much you're loved, it feels a little less empty.
Buna inanmayabilirsin, ama içimde daima bir boşluk vardı, ve şimdi senin nasıl büyüdüğünü gördüğümde nerede... ne kadar çok sevilerek, artık boşluk biraz daha küçük.
And even though it's been decades and someone else lives there now, there's one apartment in particular that will always be our apartment.
Ve üstünden onlarca yıl geçmesine ve şu an orada başkaları yaşıyor olmasına rağmen özel bir daire, her zaman "bizim dairemiz" olacak.
Well, it's always been there.
O hep oradaydı.
She always wanted to be an astronaut.That's why I had that made for her birthday, years ago, it's been up there so long, I never even thought about taking it down now
Her zaman bir astronot olmak istemişti. Bu yüzden doğum gününde bunu yaptırdım. Yıllar önceydi.
There's always been hacks out there, people mucking it up, one-hit wonders who make a bloody mess of some sorority somewhere, get killed or arrested.
Sırra kadem basıp gidenler de vardı. İnsanlar taklit cinayetlerini işliyorlardı. Bir kerelikçiler.
It's always been there.
Hep burada dururdu.
There's always been a concern about this aspect of it... and I always assumed you'd figure this out in the execution.
Bu konuda her zaman bir endişe vardı. Buna çekim sırasında bir çözüm bulacağını düşünmüştüm.
It's just always been there.
Hep oradaydı.
There's always been another way, but it's suicide.
Başka bir yol hep vardı, ama bu bir intihar.
I've been here long enough to know that things don't always go the way that you want them to, and if there's something you want to say, you should say it.
Bir süredir buradayım. Her şeyin her zaman istediğiniz gibi gitmediğini bilecek kadar uzun süredir buradayım. Ve eğer söylemek istediğiniz bir şey varsa, söylemelisiniz.
Any time you got a bag of Columbian dope 20 years ago, it was way better than the Mexican shwag that you normally got, so there's always been a range of THC in plants.
20 yıl önce ne zaman bi paket Kolombiya esrarı alsan, Meksika'nın kinden çok daha iyiydi hep. Bu her zaman böyleydi.
In a nutshell, stationary state universe is universe always been there always looks like it does now, always has same average density, has same temperature.
Kısacası Kararlı Durumdaki evren daima mevcut olan daima şimdiki gibi görünen, daima aynı ortalama yoğunluğa sahip ve sıcaklığı daima aynı olan bir evrendir.
It's always been there, Michelle.
Zaten hep buradaydı, Michelle.
It's like a lamp in a room that's always been there.
"Bir odada her zaman asılı olan bir lamba gibi."
There's always been something I've been curious about, not that it matters...
Hep merak ettiğim bir konu var. - Çok önemli değil ama...
He's just always been there and you just feel ignored for long enough and it's just nice to feel special sometimes.
O her zaman orada ve uzun süre sana aldırış edilmediğini hissedince bazen kendini özel hissetmek güzel.
And I began to wonder, "What would it be like if the workplace was a democracy?" There's always been a big separation between how the country is run and how businesses are supposed to run.
Ülkenin nasıl yönetildiği ile, işlerin nasıl yürütülmesi gerektiği arasında her zaman büyük bir ayrım olmuştur.
You know, there is no new water on the planet, since the planet was created, it's always been recycled.
Biliyorsunuz ki, gezegende yeni su yoktur, su, gezegenin yaratılışından beri geri dönüştürülmüştür.
Oh, no, it's always been there.
Hayır, hep vardı.
it's always there 23
it's always been you 39
it's always you 16
it's always something 28
it's always a pleasure 23
it's always me 21
it's always good to see you 18
it's always like that 28
it's always the same 117
it's always about you 25
it's always been you 39
it's always you 16
it's always something 28
it's always a pleasure 23
it's always me 21
it's always good to see you 18
it's always like that 28
it's always the same 117
it's always about you 25
it's always like this 28
it's always the same thing 20
it's always 69
been there 278
it's fine 7136
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
it's been so long 173
it's over 4654
it's always the same thing 20
it's always 69
been there 278
it's fine 7136
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
it's been so long 173
it's over 4654
it's cold 680
it's ok 4874
it's okay 22028
it's warm 139
it's me 10254
it's not 5855
it's all right 8832
it's about damn time 34
it's a boy 347
it's cool 1584
it's ok 4874
it's okay 22028
it's warm 139
it's me 10254
it's not 5855
it's all right 8832
it's about damn time 34
it's a boy 347
it's cool 1584