It's my choice traducir turco
332 traducción paralela
My dear Colonel, according to the King's request... it is for you to take first choice of this dainty nosegay... and at your own price.
Sevgili Albayım, Kral'ın isteğine göre. Bu tatlı satışta ilk sırayı sizin almanızı istiyor hem de istediğiniz fiyata.
But it's not my land and not my bank, and I haven't got any choice.
Ama ne arazi, ne de banka benim. Başka seçeneğim yok.
In any case, it's my life, and that's my choice.
Her durumda bu benim hayatım ve benim seçimim.
It's not of my choice, I assure you.
Üzgünüm ama bu benim seçimim değil.
- Leo, I forbid you to go. - No choice, my love, it's an errand of mercy.
Gitmene izin vermiyorum Leo!
When I use my gun it's because I have no other choice.
Silahımı kullanıyorsam, başka şansım olmadığı içindir.
Well, it's my choice, isn't it?
- Bana bak bu benim seçimim değil tamam mı.
Yes, my husband wanted to leave. And it's so much easier being abandoned by choice, is it?
Evet, benim kocam beni kendi isteğiyle terketti ve sence tercih üzerine terkedilmek çok daha kolay, öyle mi?
I was just thinking, you know, if it was possible for me to have my choice I'd prefer to be in the Women's Royal Amy Corps. Yes.
Evet.
It's my choice, my affair.
Benim tercihim, benim sorunum.
- You said before, it's my choice.
- Önceden söylemiştin, bu benim seçimim.
That's my choice, isn't it?
Benim seçimim, değil mi?
It's your choice, but I warn you not to underestimate my powers.
Seçimi size bırakıyorum. Ancak gücümü küçümsemeyin.
if you don't mind my saying, - it's not a very good choice No, this house is most terribly unsafe.
Berbat çalıyor ama karım şarkı söylerken onun farkına varan olmuyor.
It's not my choice.
- Benim kararım değil.
It's my choice.
Bu benim seçimim.
I piss off every fuckin morning at this time, it's not my choice.
- Her sabah bu saatte gidiyorum, fazla seçeneğim yok.
Michael, it's my choice, and it's the only one I can make.
Michael,... bu benim tercihim, ve bunu bir tek ben yapabilirim.
If it's a choice between your lemonade and my fishing, I know where I stand.
Eğer bu, limonatanla balıkçılığım arasında bir seçim olsaydı, cevabımı biliyorum.
If it's my choice, I'm on the next bus out of here.
Eğer benim tercihimse, sonraki otobüsle buradan gideceğim.
It's my body, it's my choice, it's that simple.
Bu benim bedenim ve benim seçimim. Bu kadar basit.
But it's not my choice now
Bunu ben istemedim!
It's my choice to sleep with you.
Seninle yatmak kendi seçimim.
It's my choice... to be here.
Burada olmak kendi seçimim.
- 90 seconds and it's my choice.
90 saniye ve seçim bana ait.
- It's my choice.
- Bu benim seçimim.
It's not even my choice,
Benim seçimim de değil,
It's my choice who I marry, not his.
Kiminle evleneceğim benim seçimim, onun değil.
It appears my choice was successful.
Doğru bir seçim yapmışım anlaşılan.
Look, Nick, Bud, I know you want my answer but it's such a hard choice.
Bakın, Nick, Bud... Biliyorum cevap bekliyorsunuz ama bu gerçekten zor bir seçim.
It has been my observation that one of the prices of giving people freedom of choice is that, sometimes, they make the wrong choice.
Yaptığım gözlemlerden biri de, halka seçme özgürlüğü verilmesi bedelinin,... bazen yanlış seçim yapmalarıyla sonuçlanması.
It's not my choice.
Benim seçimim değildi.
It's not my choice to make.
O seçimi ben yapamam.
Jesus Christ, do you think if it was my choice, I'd let him die? Come on, Annie, let's go home.
Seçim yapmak bana kalsaydı ölmesine göz yumar mıydım?
I was wondering if it's too late to change my choice for team next year.
Gelecek yılki ekip seçimimi değiştirmek için geç mi acaba?
Of course it's important, but my point is you're not getting the choice assignments.
Elbette önemli, ama değindiğim nokta seçme tercihin yok.
It's not my fault, it was her choice
Benim hatam değil, o seçti.
And my parents says... It's a good choice.
Ailem de iyi bir seçim olduğunu söylüyordu.
If there were leaks it will be my choice whether to continue the mission or not.
Eğer birşeyler sızarsa işe devam edip etmemek bana kalır.
And I know it's my choice.
Ve biliyorum ki bu benim seçimim.
But as I told you, it's not my choice.
Ama söylediğim gibi, bu benim seçimim değildi.
It was not my decision. It was Jake's choice to stay behind.
Baba, benim kararım değildi.
It's just that Bob was there, and I thought that that was my only choice.
Bob karşımdaydı ve onu tek seçeneğim sanmıştım.
It's my choice, not his.
Bu onun değil, benim kararım.
So, don't bother callin'in. This time it's my choice.
Bu yüzden istek şarkıda bulunmayın, bu kez benim seçimlerimi dinliyoruz.
Billy, I'm pro-choice, obviously but when it comes to a baby in my stomach your baby in my stomach...
Ve Billy, kesinlikle kürtaj yanlısıyım, ama iş karnımdaki bebeğe gelince... Karnımdaki bebeğine...
But it's my choice. So I say fuck them, right?
Birçok kişi bunu sapıkça buluyor, ama bu benim seçimim, ben de onlara siktir diyorum, tamam mı?
As your captain, it is my duty to inform you that you made the wrong choice.
Kaptanın olarak, yanlış tercihi yaptığını söylemek benim vazifem.
It's my second choice, but it's wonderful. It's...
İlk tercihim değil ama harika.
Not my choice, but it's your call.
Ben bunu tercih etmezdim ama sen bilirsin.
It's not my choice.
Benim seçimim değil.
it's my birthday today 36
it's my pleasure 234
it's my birthday 237
it's my fault 1190
it's my day off 56
it's my sister 92
it's my turn 253
it's my life 160
it's my dad 141
it's my brother 85
it's my pleasure 234
it's my birthday 237
it's my fault 1190
it's my day off 56
it's my sister 92
it's my turn 253
it's my life 160
it's my dad 141
it's my brother 85
it's my mother 112
it's my boyfriend 25
it's my job 398
it's my duty 52
it's my husband 56
it's my name 47
it's my 133
it's my wife 81
it's my favorite 78
it's my home 73
it's my boyfriend 25
it's my job 398
it's my duty 52
it's my husband 56
it's my name 47
it's my 133
it's my wife 81
it's my favorite 78
it's my home 73