English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / It's my father

It's my father traducir turco

2,114 traducción paralela
My father was trying to stop it all this time.
Babam her zaman bunu durdurmaya çalışıyordu.
It's about my father.
Babamla ilgili.
Actually, it's about the way my father raised me.
Aslında, babamın beni yetiştirme şekliyle ilgili.
Well, in my opinion, it isn't your father's presence that's causing you anxiety, it's the memory of his absence.
Bana göre, seni endişelendiren babanın varlığı değil yokluğunun hatırası.
It's my father's watch.
Bu babamın saati.
You know, it... It's hard for me to try to be a father with him when he won't even come over to my apartment.
Biliyorsunuz babası olarak onunla aynı evde kalamadığım müddetçe bunu yapabilmem zor.
It was my father's.
Babamındı.
My mother didn't want to go, but my father thought it would be better to start over again in a new place without Tommy's presence hovering over everything.
Annem gitmek istememişti ama babam, Tommy'nin varlığının olmadığı yeni bir yerde... yeni baştan başlamanın daha iyi olacağını düşündü.
And your father would like me to reverse my negative position now that there's money to be made in it for him.
Ve babanız da daha çok para kazanmak için fikrimden caymamı istiyor.
My father can't be one way my whole life Then all of a sudden, it's okay.
Babam tüm hayatı boyunca bana öyle davrandıktan sonra sonra birden değişip iyi mi oldu.
It's not yours to take. my father gave it to me.
Öylece alamazsın. Babam bana verdi.
Well, my father taught me, if it's something worth doing, it's worth doing right.
Babam bana şöyle öğretti, eğer bir şey yapmaya değiyorsa, yapmaya değer.
It's time you realized you're my father.
Babam olduğunu artık anlaman gerekiyor.
Come on. It's from my father.
Bu babamdan.
It's from my father's collection, it will not be missed.
Bu babamın koleksiyonundan, özlenecek bir parça değil.
- Yes, it was my father's mother's.
- Evet, babamın annesine aitti.
Instead of holding me like a father would and telling me'it's OK, my baby. Forget it...'
Ibeni bir baba gibi tutmak yerine ve bana önemli değil diyor, bebeğim. unut gitsin...'
It's my father.
O benim babam.
It's my father!
O benim babam!
My father-in-law has treated me like crap for 20 years, and it's time for a little payback.
Sonra bütün sahnelere devam ederiz. Sana inanamıyorum adamım. Anlamadım.
It's the only way I can bring my father back.
Bu babamı geri getirebilmemin tek yolu.
If it assume my noble father's person, I'll speak to it, though Hell itself should gape and bid me hold my peace.
Benzer çıkarsa soylu babama, konuşurum, cehennem açılıp sus da dese konuşurum.
One scene of it comes near the circumstance which I have told thee of my father's death.
Sana babamın ölümü üstüne anlattıklarımı oldukça andıran bir yer var.
But I still need time to reflect on my father's death, having my soul sold out from underneath me, what it means to be the bounty hunter for hell.
Ama babamın ölümüne, ruhumun benden habersiz satılmasına ve cehennemin kelle avcısı olmaya alışmak için zamana ihtiyacım var.
Ex-con? Well, it's like I said, my father's not exactly an upstanding citizen.
Sadece babamın örnek bir vatandaş olmadığını söylüyorum.
My father bought it in Paris.
Babam bunu Paris'ten almış.
It's not my little snot. And I'm not trying to be the father.
Violet'i biraz daha tanımış olsaydın...
It's sad how my father has become the scapegoat for this country's problems.
Bu ülkenin sorunları için babamın günah keçisi seçilmesi çok üzücü.
It's been just the two of us since my father died.
Babam öldükten sonra ikimiz kaldık.
Hello, Lily. If it was up to your father, they'd stop me at the county line. Santa Barbara's really only a prison in my mind.
Babana kalsaydı,... beni bölge sınırında durduracaklardı,... ama Santa Barbara gerçekten aklımda sadece bir hapishane.
In fact, it's the relatively small amount of the ransom that makes me believe that my father is in a life-threatening situation.
Aslında, bu onun hayatının tehlikede olduğunu söylememi gerektirecek bir miktar bile sayılmaz.
It was mine, you know, and my father's before that.
O benimdi, biliyorsun, ve öncesinde de babamındı.
It's the one thing my father and I agree on.
Babamla anlaştığımız tek ortak noktamız bu.
it's gibberish ; my father was illiterate.
Bir anlamı yok, babam okuma yazma bilmezdi.
It's my father's flute!
Bu flüt babamın!
It's the only thing my father left me.
Babamdan bana kalan tek şey.
My father hired him and it's his buchershop.
Onu babam işe aldı, dükkân da babamın.
My father was there the day it opened.
Açılış gününde babam oradaymış.
I sold my father's sailboat, put it all into a savings account.
Babamın yelkenlisini sattım. Hepsini tasarruf hesabına yatırdım.
I kill this, and it's lights out for Mom and Dad. You hurt my father.
Bunu söndürürsem, anne ve babanın da ışıkları söner.
It's nothing. - My father gave it to me.
Hiçbir şey değil o.
It's just that... my father... is a bit nuts.
Durum birazcık babam delinin tekidir biraz.
I built a funeral pyre and laid my father's remains upon it.
Sevgili babamdı. Ölü bedenini yakmak için odun yığınını hazırlayarak, bedeninden kalanları odunların üzerine attım.
My father's death triggered it.
Hiç ihtiyacım olmadı. Her şey yolunda... Ya siz?
it was one of my father's old cases from a long time ago.
Babamın çok eski davalarından biri.
- Well, I feel it's my responsibility as their father to help push the kids out into the world.
Babaları olarak çocukları hayata karışmaları için desteklemem gerektiğini düşündüm.
It's because that man thought you were my father.
- O adam seni babam sandığı için değil mi?
Notre Dame's just the first step. And then it's off to a top five law school, the Justice Department, Congress and ultimately achieving what my father couldn't.
Notre Dame sadece ilk adım sonra, ilk beşteki bir hukuk fakültesi,... adalet bakanlığı, kongre ve babamın başaramadığını başarmak var.
It's my father.
Ama bu babam.
Well, actually, it's my father's.
Aslında, babamın.
I have this poster hanging in my living room, Paul. Of course, I'm upset. And the only reason that it's hanging there is because you took him to see that movie and for one day, that boy felt close to his father.
Salonumda böyle bir poster var, Paul tabii ki üzgünüm ve onun oraya asılmasının tek nedeni oğlunu o filme izlemeye götürdüğün için ve bir gün de olsa onun babasına yakın olduğunu sandığı için.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]