It's my money traducir turco
905 traducción paralela
It's my money, Mark.
O benim param, Mark.
- It's my money!
- O benim param.
My money's good, isn't it?
Param da yetiyor, öyle değil mi?
If it's a question of money, in spite of my poverty, I could make a sacrifice.
Eğer sorun paraysa fakirliğime rağmen, bir fedakârlıkta bulunabilirim.
Remember, the hat's full of money and the one kicking it out of my hand gets it all!
Unutmayın, şapka para dolu ve elimden tekmeyle uçuran hepsini alır!
Gentlemen, it's my aim to give you the best entertainment money can buy.
Beyler, amacım sizlere paranızın satın alabileceği en iyi eğlenceyi sunmak.
I've slaved for that money of yours... and I feel about it just as if it were my own.
Paranız için köpek gibi çalıştım. Hem de kendi parammış gibi.
It's my money.
Para benim.
I just took this job ten years ago so I could make enough money to marry my Mexican girl, Julietta and I been workin'hard at it ever since.
Bu işe 10 yıl önce, Meksikalı bir kızla Julietta'yla evlenebilmek için para biriktirmek için girdim o zamandan beri de sürekli çalışıyorum.
That's a lot of money, but it's worth it to ruin my wife's uncle's Christmas.
Bu oldukça pahalı ama eşimin dayısının Noel'ini berbat etmeye değer.
Most people go to Reno, but for my money, it's Palm Beach.
- Bazıları Reno ve Nevada'ya gider ama paran varsa gideceğin yer Palm Beach'dir.
- It's perfect, for my money.
- Bence harikasınız.
The way they don't do things! The way they'll write anything just to get it down on the sales sheet. And I'm the guy that has to sit here up to my neck in phony claims... so they won't throw more money out the window than they take in at the door.
Satış sayfasına geçirmek için herşeyi yazmaları ben de burada boğazıma kadar taleplerle kapıdan giren parayı pencereden kaybetmesinler diye yırtınayım.
Well, i suppose there's no reason why i shouldn't tell you what my interest in dimitrios is, but it certainly isn't money.
Dimitrios'la ilgilenmemin sebebini size söylememek için bir neden yok. Kesinlikle para için değil.
And just to prove it to ya, here's my tip money.
İşte al sana kanıtı, bahşiş param.
My money's going to those who need it.
Paramı ihtiyacı olanlara vereceğim.
It's my money, isn't it?
Para benim, değil mi?
It's my experience that women will do anything for money.
Tecrübelerim bana kadınların para için her şeyi yapabileceğini gösterdi.
- I know you have money, my dear, but it's... it's not why I married you.
- Paran olduğunu biliyorum canım ama seninle bu yüzden evlenmedim.
In the meantime it's my money.
O zamana kadar da benim paramla ödenecek.
My husband has the money, and two days from now he's going to turn it over to the police.
Para kocamda ve iki gün içinde onu polise teslim edecek.
What is money for if it isn't to give my daughter the finest wedding that's ever been...?
Kızıma güzel bir düğün veremedikten sonra para ne işe...
It's my money, ain't it, Uncle Vince?
Bu benin param, değil mi Vince amca?
I know that's only the interest on your securities, but it happens to be my money.
Seninkinin yanında devede kulak kaldığını gayet biliyorum ama o benim param.
I don't care how trifling the amount, it's still my money!
Ne kadar olduğu umurumda değil, o benim param!
It's ten o'clock Saturday morning and I want my money.
Cumartesi günü saat daha 10 ve ben paramı istiyorum.
It's my money.
Benim param.
It's not a question of money. This is my stole.
Konu para meselesi değil, bu benim etolüm.
For while I had no intention of descending to her level and bickering about anything as sordid as money, it was at that moment I made up my mind.
Çünkü para gibi sıkıcı bir konuda onun seviyesine inme ve onunla söz dalaşına girmeye hiç niyetin yok iken o anda kararımı verdim.
Is it my fault if I'm a little short of money just now?
Şu anda biraz para sıkıntısı çekiyorsam, benim hatam mı?
Mrs. Grimes, it's my job to find that money and to return it to the bank.
Bayan Grimes, o parayı bulmak ve bankaya iade etmek benim görevim.
Understand, it's only a couple of days until I get my hands on some money.
Anlayışlı ol, birkaç gün sadece. Biraz para alana kadar.
As a matter of fact, it's cost my family quite a bit of money.
Aslına bakarsanız, bu iş aileme bayağı pahalıya mal oldu.
I want to tell her I've always loved her and the children, even if I couldn't show it... and to get my money back from the mechanic, and that I gave the bike to Giulia's brother.
Gösteremesem de onu ve çocuklarımı her zaman sevdiğimi söylemek istiyorum. Tamirciden paramı ve Giulia'nın kardeşine verdiğim bisikleti almasını da söyleyin.
It's all for my money.
Herşey benim param değil.
It's my private money.
Bu şahsi param.
It's not just the money. I stuck my neck out,
Yalnızca para meselesi değil, onun için kim bilir kaç kez kendimi tehlikeye attım.
It's true that i have pride bearing, taste, exceptional breeding... but i lost most of my money some years ago.
Onurlu, görgülü, zevk sahibi ve iyi terbiye aldığım bir gerçek. Ama birkaç yıl önce paramın çoğunu kaybettim.
Well, it's my own money.
Benim param değil mi?
All I know is it's my money.
Tek bildiğim o paranın bana ait olduğu.
It's because he has sunk $ 40,000, including $ 15,000 of my money into a company that makes seaweed for people to eat.
Kocanın 40,000 dolar borcu var, bunun 15,000 doları da benim param çünkü su ürünleri şirketine bu parayı yatırmıştım.
Well, it's no more my money than your money, and it's probably mostly gone anyway.
Artık benim değil, senin paran o. Gerçi pek bir şey kalmamıştır da.
You took my money to convince her, and forgot to do it. It's too much.
Onunla daha ikna edici konuşman lazımdı.
It's you, isn't it, who put money on my head...
Kellem için ödül koyan sensin, değil mi? ...
If my creditors know that I've come into money, that's it.
Eğer alacaklılarım, elime para geçtiğini anlarsa, işim biter.
Well, it's my night on, Polly baby, and if you're worried about money, I tip large.
Pekâlâ, ben çalışıyorum, Polly bebeğim. Ve eğer parayı düşünüyorsan iyi bahşiş veririm.
It's for my kind of money.
Bana yakışır türden para için.
Sixteen years it's taken me to get my money back.
Paramı geri almak 16 yıl sürdü.
Since you phoned, I've been pondering all this, and it's my opinion we give them the money clean and hope they come through with Sampson.
Telefondan sonra, her şeyi iyice düşündüm, bana sorarsanız parayı olduğu gibi verelim ve Sampson'ı bırakmalarını bekleyelim.
Agreed, but don't forget it's also my money.
Kabul, ama sakın benim paramı unutma.
I think that's my money, isn't it?
O benim param sanırım, değil mi?
it's my birthday today 36
it's my pleasure 234
it's my birthday 237
it's my fault 1190
it's my day off 56
it's my sister 92
it's my turn 253
it's my life 160
it's my brother 85
it's my mother 112
it's my pleasure 234
it's my birthday 237
it's my fault 1190
it's my day off 56
it's my sister 92
it's my turn 253
it's my life 160
it's my brother 85
it's my mother 112
it's my boyfriend 25
it's my job 398
it's my dad 141
it's my choice 57
it's my duty 52
it's my husband 56
it's my name 47
it's my 133
it's my wife 81
it's my father 64
it's my job 398
it's my dad 141
it's my choice 57
it's my duty 52
it's my husband 56
it's my name 47
it's my 133
it's my wife 81
it's my father 64