English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / It's not that serious

It's not that serious traducir turco

101 traducción paralela
Not serious, I hope? It's my wish that the whole affair blow over.
Bu tatsız işin kapanmasını öyle istiyorum ki!
That's not so serious, is it?
Pek de ciddi bir mesele değil, haksız mıyım?
Cheer up, it's not at all that serious.
Neşelen, o kadar da ciddi bir durum yok.
It's not as serious as that.
O kadar da ciddi bir şey değil.
Don't worry. The important thing is that it's not serious.
Endişelenme önemli olan ciddi olmaması.
It's not that serious, Father
O kadar ciddi bir şey değil, Baba.
Not that it has to, of course, but with younger men, there's always a chance that it may become serious, whereas, as everyone says...
Böyle olmak zorunda değil, elbette, fakat daha genç olanlarla, ciddi olabilme şansı her zaman vardır, oysa, herkesin dediği gibi...
Oh, well, please thank the princess... and tell her that there's nothing to be concerned about. It's really not too serious.
Lütfen, merak edecek bir şey olmadığını ve teşekkürlerimi iletin.
You may have done some damage to the inner ear. Tinnitus. Well, that's not serious, is it?
Tüm personelden idrar örneği alınacak...
- Look, it's really not that serious.
- Bak, bu o kadar da ciddi değil.
It's not that serious.
O kadar ciddi değil.
It's not that serious.
Bukadar ciddi değil.
It's not as serious as all that.
O kadar da ciddi bir şey değil.
It's not that serious, Richard.
Ciddi olamazsın, Richard.
Yeah, and when the polar ice caps begin to melt... it's not gonna take a certified genius to understand that we're in serious global confusion.
Evet ve kutuplardaki buzullar erimeye başladığında... içinde bulunduğumuz dünya çapındaki ciddi kargaşayı anlamak için... sertifikalı bir dahi olmaya gerek olmayacak.
is the equanimity and the detachment with which sane, reasonable, sensible people can observe such events. I think that's more terrifying than the occasional Hitler or LeMay that crops up. These people would not be able to operate were it not for the... this apathy and equanimity, and therefore I think that it's in some sense the sane, and reasonable, and tolerant people who share a very serious burden of guilt
Ben sıradan bir anneyim, ileride torunlarıma sarılıp olan biten korkunç şeyleri izlerken ve hiçbir şey yapmadım gibi hissetmek istemiyorum ve yani neler yaptığınız aslında aşikar.
It's not that serious!
O kadar önemli bir şey değil.
It's not that serious.
Ciddi bir şey değil.
It's because they're not serious about power, that's why.
Çünkü onlar güç hakkında ciddi değil, nedeni bu.
I could try neuropolaric induction but that's a very serious operation and I'd rather not do that unless it were absolutely necessary.
Nöropolarik endüksiyon deneyebilirim. Ama çok ciddi bir operasyondur ve gerçekten gerekmedikçe uygulamamayı tercih ederim.
- It's not that serious.
- O kadar ciddi değil.
It's not without serious reservation that I begin the seemingly impossible task of documenting my own methods.
Kendi yöntemlerimi yazıya dökmek gibi imkansız görünen bir göreve ciddi çekincelerle başlıyorum.
It's not that serious.
O kadar ciddi bir şey değil. Senin paran var.
I mean, it's not that serious.
Çok ciddi değiliz.
It's just that we said, you know... no pressure, no expectations... and... I just broke up with Ben two months ago... and I spent all last year... following Ben or following Noel and... no matter how much I like you... I need to not be in a serious relationship right now.
Ama baskı, beklenti yok demiştik ve ve Ben'den ayrılalı daha iki ay oldu ve bütün geçen seneyi Ben'in ya da Noel'un peşinde koşarak geçirdim ve senden ne kadar hoşlansam da ciddi bir ilişki içinde olmamalıyım şu anda.
Either you need to admit to yourself... that it's not charity work and enjoy it, or get out. No, I'm serious.
Çok ciddiyim.
Cheating is a serious infraction... in any educational institution... and it's something that I will not tolerate in this system... by any teacher or anyone else.
Kopya çekmek, her eğitim kurumunda ciddi bir suçtur. Ne öğretmenlerde, ne de kimsede kesinlikle göz yummayacağım.
And I'm not saying that it's not serious.
Bu ciddi bir şey değil demiyorum.
And that as a scientist and a serious person it is a badge of honor not to dismiss these things because someone thinks they're B.S.
Bilim insanı ve ciddi bir insan olarak başkalarının palavra sandığı şeyleri hemen kötülemek benim için onur verici bir meziyettir.
Well, that's not terribly serious, is it?
Durumu ağır değil, değil mi?
He's not serious when it comes to women, and the KIND of women that he usually...
Ormanda yaşayan bir kadın olduğumdan
He said it's not that serious. It's just when the heart a-a-and the ischemia part of the heart- - it doesn't throb in the traditional- -
Kalp, yani kalbin iskemi bölümü, bildiğimiz anlamda atmazmış.
Maybe it's not that serious.
Belki o kadar önemli değildir.
Now, it's not serious enough that you and I can't, you know.
Beraber olmamıza engel olacak kadar ciddi değildir.
You might not know what that is, but it's very serious.
Ne olduğunu biliyorsundur belki, ama çok ciddi.
It's not that serious, is it?
Büyütecek bir şey.
If that thing's down there, I'm not about to let it back out, not until we can call in some serious firepower.
Yılan bu şebekeye girdiyse çıkmasına izin veremem. Silahlı destek gelinceye kadar onu orada tutmalıyız.
I'm sorry, Sherry, it's just that I'm not ready right now to be in a serious relationship.
Üzgünüm, Sherry, sadece ciddi bir ilişki yaşamaya hazır değilim.
But the problem was when you look at what was in these talking points, you could tell it was designed to convince the reader that Iraq and Saddam Hussein specifically constituted a major serious terrible evil threat to not just his neighbours, but to the United States.
Ama problem, konuşulacak konuların bir listesine baktığınız zaman,... listenin okuyucuyu, Saddam Hüseyin'in sadece komşularına karşı değil Amerika Birleşik Devletleri'ne karşı çok ciddi tahribata yol açacak şeytani planlar içerisinde olduğuna inandırmak için hazırlanmış olduğuydu.
But it's not that serious.
Ama o kadar da ciddi bir şey değil.
but it's not that serious.
ama o kadar önemli değil.
- It's not that serious.
O kadar ciddi değil.
Dude, maybe it's not that serious, all right? There could be a window.
Belki o kadar ciddi değillerdir, her zaman açık bir pencere olabilir.
Come on. Ma. it's not even that serious.
Hadi bayan, o kadar da önemli değil.
THAT'S BLOOD. IT'S NOT SERIOUS.
Kemerini çıkar ve sol ayağını elinle kontrol et.
No, no, no, it's not like that. It's really kind of serious.
Hayır, hayır, hayır, öyle değil.
- Total control and it's not that serious.
- Kontrollü olmak kötü bir şey değil ki.
All the same, I'm afraid that those readers that liked Pride and Prejudice will think it's too serious, and those readers that liked Mansfield Park will think it's not serious enough!
Aşk ve Gurur okurlarının Emma'yı çok ciddi, Mansfield Park'ı seven okurların ise kitabı yeterince ciddi bulmayacaklarından korkuyorum.
Lose your temper. That you're impetuous and it's not serious.
Çabuk sinirlenip fevri davranırmışsın ama ciddi değilmiş.
Dalton had asked the court to place Polanski on probation, arguing that, though the crime of unlawful intercourse is a serious one, it is not a unique crime.
Dalton Polanski'nin tahliye edilmesini talep etmişti ona göre yasadışı ilişki, ciddi bir suç olsa da özel bir suç değildi.
It's not that kind of serious.
Bu çeşit ciddilikten bahsetmedim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]