It's only been traducir turco
1,409 traducción paralela
This isn't it. It's the only shore we've been to.
O sahilde yalnız bi vardık.
Oh, come on, it's only for a few hours tomorrow, and you yourself said you haven't been meeting any cute guys lately.
Oh, hadi ama, yarın sadece birkaç saat, ve sen kendin de uzun zamandır iyi birileriyle tanışmadığını söylemiştin.
3 more victims with nonfatal wounds, and it's only been 48 hours since the last shooting.
Üç kurban daha, yaraları ölümcül değil ve son saldırının üzerinden yalnızca 48 saat geçti.
Only I had intended to be awake last night so we could talk... which, what with how it's been, we have not done... in the peace of the evening as I would like, since your arrival.
Sadece, dün gece konuşabilelim diye uyanık kalmaya çalışıyordum. Öyle görünüyor ki, sen geldiğinden beri istediğim gibi... gecenin sakinliğinde şöyle bir oturup konuşamadık.
It's only been a few days for me.
Benim içinse birkaç gün geçti.
It's the only thing I've been asking for.
Tek istediğim şey o.
The only difference is this year I forgot.So maybe it's just been weighing on me, and I didn't even notice it
Bu yıl tek değişiklik unutmuş olmam.Belki üzerimde bunun ağırlığı vardı da fark etmedim.
Yes, well, if you recall, I pulled it only after I suggested... my mother might have been personally responsible... - for global warming.
Evet ama hatırlarsan geri çekmemin sebebi küresel ısınmadan annemin sorumlu olabileceğini söylememdi.
- It's only been a few weeks, Grandma.
- Birkaç hafta oldu büyükanne.
It's just a mass of cells that's probably been there your whole life, - only now...
Belki de bütün hayatınız boyunca orada bulunan bir hücre kütlesi ama şimdi...
It's only been five hours and 33 minutes.
Daha 5 saat 33 dakika oldu. 6 saat hakkı var.
The authorities have been informed and and it's only a matter of time before they find her.
Yetkililere bilgi verildi ve kızı bulmaları an meselesi.
- It's only been three hours.
- Sadece 3 saat oldu.
It's just the only work I've been getting since I moved here, you know?
Buraya tasinmis tasinali buldugum tek is bu, biliyor musun?
WELL, I'M SORRY, BUT IT'S ONLY BEEN A WEEK AND LOOK AT ALL OF THESE!
Özür dilerim ama daha sadece bir hafta oldu ve şunlara baksana.
It's only been worn once.
Sadece bir kez giyildi.
We've only been working on it... seven months.
Yedi ayda beri. bunun üzerinde çalışıyoruz.
Exactly. It's only been eight years.
Tam sekiz yıl oldu.
It's only been on the market for four months.
Daha dört aydır piyasada.
It's only been 10 minutes.
Daha on dakika oldu.
christian, i know it's only been a few days, but don't you think you have to examine every possible scenario?
Christian, biliyorum sadece bir kaç gün geçti.
It's only been six.
Bundan daha fazlasını vermen gerekiyor.
It's only been a day. It's only been a day.
Görüşmeyeli sadece bir gün oldu
But it's only been an hour.
Ama geleli daha bir saat oldu.
It's only been two weeks. I know Jake better than I know myself.
İki hafta oldu ama Jake'i kendimden daha iyi tanıyorum.
It's been so dry out this week, and the only stuff in the bathroom's yours.
Bu hafta çok kurudu. Banyoda sadece senin eşyaların var.
maybe it's the only thing he's been caught for.
Belki de yakalandığı tek şey budur.
It's only been you, Lana.
Hep sen oldun Lana.
Apparently, he's only been missing a couple of hours, which means she couldn't have done it.
Görünüşe göre, sadece birkaç saattir kayıpmış, bu da demek ki kız yapmış olamaz.
In fact it's only been tested on cell cultures in a laboratory... and so far without much success.
Aslında şu ana kadar sadece laboratuarda hücre kültürleri üzerinde test edildi ve şimdiye kadar pek başarı sağlayamadı.
It's only been 12 hours since they left.
Gittikleri daha 12 saat olmuştu.
No, we've only been there at night, and it gets ridiculously hot during the day, so, no, not really an option.
Hayır, orada sadece gece bulunmuştuk ve gün boyunca çirkin biçimde sıcak oluyor. Yani, hayır. Seçenek değil.
I don't wanna believe it could've been him... but it's the only thing that makes sense, right?
Onun bu işi yapmış olabileceğine inanmak istemiyorum. ama öte yandan çokta mantıklı gelmiyor mu?
It would have been meaningless if we came this far only to find the power of Gelel wasn't what we expected.
Anahtar Gelel Taşı bu kadar güçsüzse, buraya kadar gelmek anlamsızmış.
It's only been a few weeks.
Yanlızca birkaç hafta oldu.
are these incredible sheer cliffs. And it's only just been with a lot of warfare in the last century in Ethiopia, the Italian invasion and then a big civil war, that the walla ibex became favourite food for soldiers.
Geçen yüzyıl Etiyopya'daki pek çok savaşla, İtalyan işgaliyle, ardından büyük iç savaşla birlikte walia dağ keçisi, askerlerin en sevdiği yiyecek haline gelmişti.
it's only been muscle training all day yesterday and today.
Dünde bugünde sadece vücut antrenmanı yaptık.
but everyone in the trade said that it had happened to them the result would have been the same because a front waiter has only one point of honor.
Ama orada çalışan herkes böyle bir şey kendi başlarına gelse aynı tepkiyi vereceklerini çünkü bir Şef Garson yardımcısının koruması gereken bir onuru olduğunu söylüyorlardı.
- Uh-huh. - It's only been an hour.
Daha bir saat oldu.
- It's only been eight months.
Sadece 8 ay oldu.
It'll take me a long time to shape, but thanks to Nelle, who's been a gift from heaven and you all we'll probably only need a week more here.
Onu düzenlemem biraz zaman alacak, ama Nelle sağolsun, cennetten bir armağan bana ve tabii sizler muhtemelen burada bir hafta kadar daha kalırız.
Wow, it's only been a day.
Vav, o gün geldi.
It's the only one which has been rehearsed, the only one that could be put together in time.
Ne de olsa provası yapılan tek cenaze töreni bu. Hazırlıkları zamanında yetiştirilebilecek tek plan.
- It's only been five takes
- Sadece 5 kişi alıyorlardı.
It's only been six months since our wedding. and things seem to get more boring, flavourless and banal every day.
Evleneli daha henüz sadece 6 ay olmuşken her şey sıradan, tatsız ve monoton olmaya başladı.
It's only been six months since our weddings and things seem to get more boring, flavourless and banal every day.
Evlendikten sonra yalnızca altı ay normal gitti. ... ondan sonra her şey çok sıkıcı ve... monoton olmaya başladı.
They are saying to us that George Bush, like no other he is a man santo that it has been anointed with the task of... of... to create a Christian society not only in the U.S.A., but anywhere in the world. You know...
Onlara bütün insanlar arasında George Bush'un kutsanmış yüce bir insan olduğu ve sadece Amerika'da değil bütün dünyada Hıristiyan bir toplum oluşturmakla görevlendirildiği söyleniyor.
It's only been an hour since you called me
Daha bir saat önce telefon ettin.
It's the only thing I've ever really been good at.
Ama iyi olduğum tek şey bu.
Well, you know, it's only been a couple days.
Sadece bir kaç gün geçti.
It's only been a half an hour since we stopped the medicine.
İlaç vermeyi keseli daha yarım saat oldu.
it's only been a few days 19
it's only been a week 24
it's only fair 72
it's only a dream 23
it's only natural 75
it's only me 114
it's only money 39
it's only a matter of time 121
it's only temporary 79
it's only you 17
it's only been a week 24
it's only fair 72
it's only a dream 23
it's only natural 75
it's only me 114
it's only money 39
it's only a matter of time 121
it's only temporary 79
it's only you 17
it's only 370
it's only gonna get worse 25
it's only a game 35
it's only a 17
it's only for a few days 18
been 112
beene 19
beens 21
been a while 101
been busy 29
it's only gonna get worse 25
it's only a game 35
it's only a 17
it's only for a few days 18
been 112
beene 19
beens 21
been a while 101
been busy 29