It's the captain traducir turco
686 traducción paralela
It's the State's idea, Captain.
Devlet böyle düşünüyor kaptan.
It's the answer to your new road gang orders, Captain.
Yeni yol ekibi kurallarınıza cevapları bu kaptan.
It's awkward, I just spoke to the captain.
Çok garip, demin kaptan ile konuştum.
- It's the truth, Captain.
- Doğru, yüzbaşım.
If they have half the raw material that you have promised, Captain Bausch, it will be a great day for the fatherland.
Söylediğin ganimetin yarısını alırlarsa Kaptan Bausch, vatanımız için harika olur.
Let's do it how the captain and I want it done.
Benim ve kaptanın istediği şekilde yapın.
I'm forever telling the captain that it's the noncommissioned officers dance that is the nicest dance.
Yüzbaşıya hep astsubay danslarının en iyisi olduğunu söylerim.
I think it runs about the same as a police captain.
- Bence Polis Yüzbaşısı içinde aynısı geçerli.
That's just the first one, Captain. Now what are you gonna do about it?
Bu daha ilki, Kaptan Bununla ilgili şimdi ne yapacaksın?
That's captain's work. It's an owner's place, by the hokey.
Kaptan'ın emri olmalı.
The captain must have talked the whole family into " "hari-kiri," " but this one was too shell-shocked to have gone through with it. Whitney.
Kaptan aileyi hara-kiriye zorlamış ama bu fazla korkmuş.
- It is the captain's wish, Your Ladyship that from now on, you and your maid remain below.
- Teşekkür ederim. - kaptanın isteğidir hanfendi. sizin ve hizmetçinizin, kamaradan çıkmamanızı istiyorlar.
Well, it's the one time I don't mind making it easy on the captain.
İlk defa olması umrumda değil, ama yüzbaşı işi iyi biliyor.
What I like about it most is that it's doing the captain good too.
En çok hoşuma giden şey, olup bitenlerin Yüzbaşı'nın iyiliğine de dokunuyor olması.
It's the captain's.
Yüzbaşı'nın hatası!
The captain here passes the buck to General Fogarty, he takes it to Washington.
Kaptan sorumluluğu General Fogarty'e, o da Washington'a atmaya çalışıyor.
Captain Spencer has the right idea but I believe he's going about it the wrong way.
Yüzbaşı Spencer'in güzel bir fikri var fakat onu yanlış yoldan giderek uygulayacağını düşünüyorum.
Isn't it exciting? Where's the Captain?
Heyecanlı değil mi?
The Captain will have dinner as soon as it's ready. Yes, madame.
- Kaptan, hazır olduğunda yemeğini yiyecek.
It's my opinion that the captain doesn't feel much of anything at the moment.
Benim düşünceme göre kaptan şu anda hiç bir şey hissetmiyor.
The captain's in rocky shape, but he'll come out of it.
Kaptan pek iyi değil ama yakında iyileşecektir.
But it is up to you naval officers to judge the captain's performance.
Kaptanın görevini yapıp yapamadığı kararını Donanma subayları vermeli.
It's mean what the captain's doing to Mr Hawks, making him shoot at his Indian friends.
Yüzbaşı Bay Hawks'a çok zalimce davranıyor, değil mi? Yerli dostlarına ateş etmesini sağlıyor.
It was quite a thing to see, Doug the Captain's name-signing contest.
Görülmeye değerdi, Doug. Kaptan'ın imzasını taklit yarışması.
Captain, it's Lieutenant Costa on the radio, sir.
Yüzbaşı, Teğmen Costa telsizde, efendim.
It's the best, Captain Parker.
En iyisidir Yüzbaşı Parker.
- Well, actually it's reserved for the Captain.
Aslında orası Yüzbaşıya ayrılmıştı.
- That's it, Captain. The good old USA.
- Aynen Yüzbaşı.
No, I got into this jam, this bad jam with this captain out at the camp and it's gonna take dough to buy him off.
Olmaz, kamptaki yüzbaşıyla fena takıştım. Onu susturmak için iyi para gerekecek.
Could it be the demon and not the Egyptian that stabbed the Captain?
Yüzbaşı'yı bıçaklayan, Mısırlı değil de, bu iblis olmasın?
It's the first time I've been alone with a captain.
İlk defa bir yüzbaşı ile baş başayım.
Now, rumor has it the captain's going to see how fast she can go.
Söylentiye göre Kaptan yarın sabah sürat denemesi yapacakmış.
The captain's ordered the boats swung out. It's got to be done quickly and -
Ve Kaptan filikaların denize indirilmesini emretti.
If it had not been for the intervention of Captain Dickinson, a large number of volunteers would now be dead out there instead of at their posts in here.
Yüzbaşı Dickinson ve adamlarının başarısı olmasaydı inan bana çok sayıda gönüllü, görev yeri dışında orada ölmüş olacaktı.
The Duchess Ann's captain will stamp it.
Duchess Ann'in kaptanı damgayı vuracak.
Captain, the balloon, it's tearing open.
Yüzbaşı, balon yırtılıyor.
You realise, Captain, that it is clearly specified in the will that in accepting the inheritance, you undertake to honour the contracts that were in force at the time of Commander Paparanic's death.
Vasiyette özellikle belirtildiği üzere Kaptan, veraseti kabul ettiğiniz zaman Kumandan Paparanick'in gıyabında, mahkemenin koyduğu hükümleri kesinlikle yerine getirmek zorundasınız.
Tell him it's the captain of the Golden Fleece.
Altın Post'un kumandanı.
Tell the captain it's gotta be planes!
Yüzbasiya de ki, uçak olsun!
You know, I'm not accusing you, Captain, but it's sort of absurd the way people invade this house, without even knocking.
Seni suçladığımı falan sanma ama Kaptan, insanların... kapıyı bile çalmadan bu eve girip çıkmaları biraz tuhafıma gidiyor.
You keep your pork-nose where it belongs and give me a hand with the Captain's gear.
O domuz burnunu her işe sokma ve Kaptan'ın pılı pırtısı için yardım et.
The day of departure would have been a black one for me, as it was for everyone but Captain Bligh, except that I didn't have a minute to dwell on it.
"Gidiş günümüz benim için de kara bir gündü..." "Kaptan Bligh dışında herkes için olduğu gibi..." "... ama benim bu konuda çene çalmaya vaktim yoktu. "
It's the privilege of every captain to decide when an emergency warrants the reduction of water rations.
Bütün kaptanların su kaynaklarının azalması gibi bir acil durumda uygun gördükleri kararı alma özgürlükleri vardır.
Let's tell the captain about it.
Kaptana anlatırsınız.
About us? Honey, what the captain said and what you heard at the union office back in Seattle, it's true.
Tatlım, Kaptanın dedikleri ve şirket bürosunda duydukların doğruydu.
I shall see you in the morning as arranged. Unless, of course, I find it necessary to contrive a longer stay on board. But if the captain's all the bishop says he is I don't fancy I shall be very welcome.
Planladığımız gibi sabah görüşürüz tabii gemide daha fazla kalmayı gerekli görmezsem, ancak kaptan, Bishop'ın dediği gibiyse pek iyi karşılanmayacağım.
You're a fine sea dog, captain, but it seems to me that the Battledore could well do with a woman's hand at the helm.
Siz iyi bir denizcisiniz Kaptan ama dümende bir kadın elinin olması Battledore'a yarayabilir.
No, it's another one of the Captain's jokes, isn't it?
Bu yine Kaptan'ın şakalarından biri, öyle değil mi?
This is it, the most luxurious quarters on the Bedford except for the captain's cabin.
İşte Bedford'daki en lüks odamız kaptanın kamarası hariç.
On behalf of Captain Slater, sir, it's only fair to state that if the women hadn't started singing hymns and making all that... racket...
Yüzbaşı Slater adına söylüyorum, efendim, eğer kadınlar marşlar söylemeye ve tüm o curcunaya... başlamasaydı..., gayet adilane yönetiyordu.
- It's Captain Harding, sir, and the exec.
- Kaptan Harding ve İkinci Kaptan.
it's the thought that counts 64
it's the weekend 33
it's the first time 44
it's the truth 602
it's the end of the line 17
it's the end 70
it's the end of the world 47
it's the same thing 191
it's the same 180
it's the least i can do 162
it's the weekend 33
it's the first time 44
it's the truth 602
it's the end of the line 17
it's the end 70
it's the end of the world 47
it's the same thing 191
it's the same 180
it's the least i can do 162