English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / It's time to eat

It's time to eat traducir turco

164 traducción paralela
Them and their ma's all the time bawling me out because they ain't got nothing to eat, as if I had anything to do with it.
Anneleriyle bir olup kafamı şişiriyorlar yiyecek bir şeyleri yok diye. Sanki benim kabahatim!
- Oh, it's time to eat.
- Yemek zamanı.
- Finally, it's time to eat!
- Yemek zamanı, nihayet!
It's time to eat.
Yemek zamanı.
It's time for you to eat.
Yemek zamanı.
Ain't nothin'like a little old boy to know when it's time to eat.
Küçük bir çocuğun yemek vaktini bilmesi kadar doğal bir şey yok.
It's time to eat.
Yemek vakti.
He'll be back when it's time to eat.
Yemek için geri dönecektir.
It's time to eat
Yemek masasındayız.
It was students time, had no money but want to eat.
O sıralar, beş parasız, mideleri boş birer öğrenciydik.
It's time to eat now...
Yemek zamanı...
Excuse me, sir. It's past time you had something to eat.
Bir şey yemek için geç kaldınız.
As I always say, when you're hungry, it's high time to eat.
Her zaman derim, açsan yemeğin saati çoktan gelmiştir.
Ten minute's time is all they have to eat it in, and they must keep moving, they must keep dancing at all times.
Ama mideleri tıka basa dolu. Yemeklerini yemek için sadece 10 dakikaları var. Ve hareket etmeleri gerekiyor.
Mostly it's the one time of year we gets to eat good!
Genellikle, yılda en iyi yediğimiz tek gündür!
When the moon is full, it's time to eat.
Dolunay olduğunda yemek zamanı gelecek.
- It's time to eat.
- Yemek vakti.
It's time to eat.
Yemek zamanı
It's time to eat!
Yemek zamanı!
It's time for her to eat and take her pill.
Yemek yiyip ilacını içme zamanı geldi.
Better you change before he is a pneumonia, it's almost time to eat.
Üşütmeden üstünü değişsin, neredeyse yemek vakti.
It's time to eat.
Yemek zamanı geldi.
Come on, everyone, it's time to eat.
Hadi millet, yemek zamanı.
Grandma, it's time to eat.
Büyükanne, yemek vakti.
I don't think it's time to eat.. .. but there's a cafeteria at the bus depot once we get down there.
Yemeğe zaman yok ama otogarda bir kafeterya olması lazım.
last supper huh sorry... bad joke it's just a laugh riot around here this all looks really good yeah it's to bad your leaving we never eat like this that's not true I cook all the time
Son yemek desenize. Affedersiniz. Kötü bir şakaydı.
It's time to eat.
Yemek vakti geldi.
Uncle, it's time to eat.
Amca, yemek zamanı.
If he doesn't take a nap he will wake up and want to eat when it's time to sleep.
Eğer uyumazsa sonra uyanacak ve uyku saatinde yemek yemek isteyecek.
Guess it's about the right time to eat some kidney beans.
Biraz fasulye pişirmek için tam zamanı.
It's time to eat bread every day.
Her gün yiyecek ekmeğimiz olmalı.
It's just that the boys here said as it's my first time here they'd take me out to eat ah... some... prawn dumplings.
Buraya geldiğim ilk vakitler çocuklar dediler ki,.. ... eee, dışarı çıkıp yemek... biraz... karides köftesi.
It's a long time before dinner, and you may be too busy to eat.
Akşama çok var ve yemek yemeye vaktin olmayabilir.
- Why so glum? It's time to eat, drink, and get disgustingly rich.
Yeme, içme ve aşırı derece de zengin olma zamanı.
Alright, it's time to eat!
Yemek zamanı geldi işte!
It's time for us to eat!
Yemek zamanı!
It's clever how the names remind you of the'50s... and at the same time, tell you what there is to eat.
İsimlerin 50'li yılları hatırlatması çok akıllıca. Aynı zamanda neler olduğunu da belirtiyor.
- It's almost time to eat.
Yemek neredeyse hazır.
Yes, well, perhaps it's time to eat.
Evet, bir şeyler yemenin zamanı geldi.
- Gay Boy, it's time to eat.
- Tekerlek, yemek zamanı.
It's time to eat.
Yemek yeme zamanı.
It's time for this old tout to eat some crow.
Tahmincinin biraz aşağılanmasının zamanı geldi.
Like that time that you told me to eat that stuff, and I didn't know what it was, and then you licked your lips, and you rubbed you stomach and you were like'Mmm it's really good Kelso'
Hani sen bana şunları ye demiştin, ama ben ne olduğunu bilmiyordum sende ozaman dudağını yaladın, karnını ovaladın "Mmm, gerçekten güzeller, Kelso" der gibi ve bende yedim keşke ben bitirmiş olsaydım bunları dedim.
It's time to eat!
Yemek vakti!
It's bad to eat and watch TV at the same time.
Aynı anda yemek yiyip televizyon seyretmek hiç sağlıklı değil.
It's time to eat!
Tıkınma Zamanı!
Come on. It's time to eat.
Haydi, yemek zamanı.
Wait. What about the time you got paid 2 bucks to eat everything out of Forman's fridge and then you threw it up all over the place?
2 dolara Forman'ların dolabındaki herşeyi yiyip sonra onları etrafa kustuğun zamankine ne demeli?
In those fancy restaurants up in Cheyenne, they eat'em all the time like there's nothing to it.
Cheyenne'deki o ışıltılı restoranlarda çok normal bir şeymiş gibi devamlı yerler.
It's time to eat.
Yeme zamanı.
It's dinner time and we don't have anything to eat.
Yemek vakti ve yiyecek hiçbir şey yok.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]