English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ I ] / It's you

It's you traducir turco

341,289 traducción paralela
I think it's great that she's asking you to help out with baby Cal instead of his own flesh and blood.
Ne? Kendi kanından biri yerine Cal bebeğe senin yardım etmeni istemesi çok güzel bir şey bence.
! You can't lose if it's nothing but booze.
Kafaları çekmezsen mortoyu da çekmezsin.
It's so cool you're here.
- Burada olman çok hoş.
And it's not gonna until you start treating this man like your equal.
Bu adama dengin gibi davranmazsan yürümeyecek de.
It's just... it's been a lot recently, you know, coming off of a really long trial,
Şu aralar çok yoğun geçti. Çok uzun bir duruşmadan yeni çıktım.
You know what? Let's get you to bed, and I will bring it to you.
En iyisi seni yatıralım ve bunu da sana ben getireyim.
It-it seems like you two know each other.
İkiniz tanışıyorsunuz sanırım.
I don't know what you put in my abuela's potion, but it took care of the fever faster than ever.
- Anneannemin iksirine ne koydun bilmiyorum ama ateşimi her zamankinden daha hızlı düşürdü.
- No, it wasn't good, but I'm not crying and you haven't called me "missy", so let's keep going.
- İyi değildi ama ben ağlamıyorum ve sen bana "küçük hanım" demedin. O yüzden devam edelim.
The light turns red when you put something on it, green when the hook is free.
Ucuna bir şey koyduğunda ışık kırmızı oluyor. Kanca boşken de yeşil oluyor.
He's always hiding it, you know what he's like.
Hep saklar, nasıldır bilirsin.
It's'Carla', you're right.
Cevap'Carla', doğru bildin.
Alright, Bob... you keep asking all questions, so... I think it's only fair I should get one back.
Pekala, Bob bütün soruları hep sen sordun, yani bir tane de benim sormam adil olur diyorum.
It's not loud until you can feel your head bones.
Kafatası kemiklerinizi hissedene kadar gürültülü değildir.
Well, it's good to have you back to normal, Peter.
Normal haline dönmen iyi bir şey, Peter.
It's what keeps you from being awake at the same time.
Aynı anda uyanık kalamamanız bu yüzden.
It's what banished the Black Fairy to the realm she was trapped in. Well, how did you get your hands on it?
Kara Periyi hapsolduğu diyara gönderen de buydu.
There's nothing you can do to change it. I already told Dad...
Bunu değiştirmek için yapabileceğin hiçbir şey yok.
I take it Emma hasn't told you my secret. Oh, she did.
Emma sırrımı anlatmamış sanırım.
It's really nice of you.
Gerçekten iyi vakit geçiriyorum. Hepsi senin sayende, teşekkürler.
You guys, it's Mom and Dad!
Hey millet, annem ve babam telefonda!
I mean, there's a little bit left in the bottom if you want it.
Şey, dibinde biraz kaldı eğer istersen...
It's so gross, though, you know, when you touch it.
Çokta iğrençmiş, şimdi bir dokununca...
I think it was the honk of a horn. You're actually both right.
Aslında ikiniz de haklısınız.
Well, I've got news for you, my dear, you're a part of it too.
Sana haberlerim var canım sen de onun bir parçasısın.
If it's any consolation, you're taking this much better than I did.
Eğer seni teselli edecekse, durumu benden daha iyi karşıladın.
You'll come around like we all did, because it's who you are, Lucy.
Hepimiz gibi sen de alışacaksın. Çünkü sen busun Lucy.
Must say, it's rather jarring seeing you here... so openly.
Seni burada görmenin çok şaşırtıcı olduğunu söylemem gerek. Bu kadar alenen yani.
When he told me what we really are, it's... it's hard to take in, you know?
Bana gerçekte kim olduğumuzu söylediğinde, bunu... kabullenmesi zor oldu, bilirsin ya?
You saw that like it's news.
Sanki ilk defa görüyorsun.
You are the sole heir, so it belongs to you.
Tek mirasçısı sensin bu yüzden sana ait.
No, I'll give you a ride. It's not a problem.
Seni bırakırım, sorun değil.
Don't you think it's time someone told that story?
Sence birisinin bu hikayeyi anlatmasının zamanı gelmedi mi?
You know what's out there, let's make sure we're ready for it.
Ne olduğunu biliyorsunuz, hazır olduğumuza emin olun.
Yes, so, I was just warming up some milk for Halley, and I-I thought it smelled a little funky, so I checked the date that you wrote on the bottle, and it says "Flerbsday."
Evet, şey, Halley için biraz süt ısıtıyordum ve biraz tuhaf koktuğunu düşündüm bu yüzden şişenin üzerindeki tarihi kontrol ettim ve "Falı günü" yazıyor.
I'm sure it's fine, but if you're worried, there's extra milk in the freezer.
Bir şey olmadığına eminim ama aklına takıldıysa buzlukta fazladan süt var.
It's good to know that we're neighbors, and if you ever need to borrow a cup of sugar, you're gonna have to pay,'cause I run a store.
Komşu olmamız çok güzel. Bir kâse şeker bile lazım olsa parasını ödersin, dükkân işletiyorum ben.
You know it's got a rudder on it?
Tepede dümen var.
It's not like you're getting better facts, you know?
Daha sağlam gerçekler öğrenmiyorsunuz sonuçta.
In fact, up until a couple years ago, if you were good at football, you could do crime, we were fine with it.
Hatta birkaç yıl öncesine dek futbolda iyiyseniz suç bile işleyebiliyordunuz, sıkıntı etmiyorduk.
If you know what ketamine is, it's a horse tranquilizer that's also a party drug, and they've started prescribing it for depression.
Ketamin, bir tür at sakinleştiricisi ama aynı zamanda bir parti uyuşturucusu ve bunu depresyon için yazmaya başladılar.
You're, like, "Okay, let's wrap it up now."
"Tamam, hadi bitsin artık." diyorsunuz.
And the reason I itemize it is because when you have any kind of mood disorder, it's not provable to people.
Ayrıntılarıyla açıklıyorum çünkü bir ruh hâli bozukluğunuz olduğunda bunu insanlara kanıtlayamıyorsunuz.
It's really aggravating when you have a mood thing.
Bu tür rahatsızlıklarda çok can sıkıcı olabiliyor.
You guys think I think it's a documentary.
Belgesel gibi gördüğümü düşünüyorsunuz.
By the way, if you don't know much about Chappelle's Show, it was a sketch show on Comedy Central.
Bu arada Chappelle's Show'u pek bilmiyorsanız Comedy Central'da bir skeç programıydı.
You can spend, like, a day, a month, a year... You can spend a decade on the wrong thing, and by the time you realize it, it's too late.
Yanlış şeyi yaparak bir gün, bir ay, bir yıl, hatta on yıl bile geçirebilirsiniz ve bunu fark ettiğinizde daima çok geç olur.
It's just more honest, you know?
Daha dürüstçe, anlıyor musunuz?
Women, you gotta understand, it's not even really our fault.
Kadınlar şunu anlamalı, bu gerçekten bizim suçumuz değil.
You're, like, "Take it easy, man. It's 7 : 30 in the morning."
Sen de "Sakin ol oğlum, saat sabahın yedi buçuğu." diyorsun.
If you told an architect to build a woman, he'd be, like, "It's not safe!"
Bir mimara gidip kadın yapmasını istesek "Bu güvenli değil!" der.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]