It has to be said traducir turco
95 traducción paralela
- No, thank you. It has to be said that he loved Cecilia very much.
Cecilia'yı çok sevdiğini söylemek gerekir.
And since our dreams are most of the time added as series of zeros... it has to be said that the images of the sum will have nothing to do with the sum of images.
Ve rüyalarımız çoğu zaman bir dizi sıfırın eklenmesi olduğu için... miktarın imajlarının imajların miktarı ile hiçbir ilgisi yoktur.
But it has to be said this is largely due to what can only be descried as a conspiracy against me.
Fakat söylemem gerek, bu büyük ölçüde bana karşı bir komplo olarak yapılmıştır.
It has to be said almost as big as that thing in Bully's pants.
Şöyle demek lazım neredeyse Bully'nin pantolonundaki o şey kadar büyüktü.
It has to be said.
Birisi bunu söylemeli.
"The guy I see is in high school and it has to be said he laughs his ass off whenever we talk about you."
"Çıktığım çocuk lisede ve şunu da söyleyeyim ne zaman senden bahsetsek gülmekten ölüyor."
And the guy I see is in high school, and it has to be said that every time we talk about you, he laughs his ass off.
Çıktığım çocuk lisede ve senden ne zaman bahsetsek gülmekten kırılıyor.
It has to be said it's in your person the royal power lives.
Bu söylenmesi gereken bir şey Sizin içinizdeki kişi, Kralın gücü yaşıyor.
Within limits, his knowledge is extraordinary, but it has to be said that Holmes's ignorance is as remarkable as his knowledge.
Sahip olduğu bilgi düzeyi inanılmaz ancak, Holmes'un cahilliği, bilgisi kadar engin.
Yeah, but it has to be said over the Nexus in the basement.
Evet, tek söylenmesi gereken Nexus'un bodrum katında olduğu.
You know, Jones, if stargazing is something that interests you, then it has to be said that the view from my balcony is quite outstanding.
Bu arada, Jones, yıldızlara bakmak hoşuna gidiyorsa, balkonumdaki manzaranın çok çarpıcı olduğunu söylemeliyim.
It has to be said, however, that sometimes some of us regard a few of these pioneers more as our enemies than our friends.
Yine de şunu belirtmemiz gerekir ki....... bazılarımız bu öncülerden bir kısmına dosttan ziyade düşman gözüyle bakmakta.
You know, it has to be said, in those days, your job was your life because your-your life depended on it.
Bilirsin o zamanlarda işinin hayatın olduğu söylenirdi. Çünkü hayatın ona bağlıydı.
But on the whole, it has to be said, we're still wading through treacle.
Ama genel olarak söylenen güçlükle ilerlediği.
The figures have gone a little squiffy in your absence, it has to be said.
İtiraf etmeliyiz ki, senin yokluğunda tutuklama oranları biraz düştü.
- No, it has to be said.
- Hayır, söylenmesi gerekiyor.
- No, it has to be said.
- Hayır, söylemem gerek.
It has to be said, you do seem to have a certain glee.
Söylemek zorundayım, kesinlikle neşeli görünüyorsunuz.
Caught in the middle of a plot to invade the country. A country which, it has to be said, does not feel like home.
Açıkça söylemek gerekirse vatan hissi vermeyen bir ülkedeki komplonun ortasında kaldım.
Doesn't Fill me with joy, it has to Be said.
Beni neşeyle doldurmadığını söylemeliyim.
Today, even though we are not sure that the pain will pass, it has to be said that our loving is hurting us.
Bugün, acımızın geçeceğinden emin olmamamıza rağmen, şunu diyebiliriz ki aşkımız, canımızı acıtıyor.
They are intimate, it has to be said.
Söylemeliyim ki çok samimiler.
It has to be said, that Britain has claimed no rights of territory or ownership over species 456.
Şunu söylemek gerekir ki, Britanya 456 türü ile ilgili sahiplik veya bölgesel hak talep etmiyor.
Not, it has to be said, as bad as he does.
Hayır, onun hissettiği kadar kötü demek gerek.
Go shopping, have a nice hot bath, because the facilities in Holloway leave a bit to be desired, it has to be said.
Alışverişe çık, sıcak bir banyo yap. Çünkü Holloway'deki imkanlar bir parça kısıtlı, bunu söylemek gerek.
It must be said again that Germany has no intention to use military might against small countries, unless they seek to aid our enemy.
Almanya'nın küçük devletlere karşı askeri güç kullanmak gibi... bir niyetinin olmadığını bir kez daha tekrar ediyoruz. Ancak düşmanımıza yardım etmemeleri şartıyla.
I also think of what will be said among the people when it's known that this great wealth has been bequeathed to me by one of my subjects.
Ben de bu büyük zenginliğin vatandaşlarımdan biri tarafından bana miras bırakıldığını öğrendiklerinde halkın ne diyeceğini düşünüyorum.
Since it has happened... There is nothing to be said
Bu yaptığınız insanlığa sığmaz.
but, during it, he said that he was convinced Herod believed himself to be this Jewish Messiah whose coming has bean prophesied.
Ama mektubunda, Herod'un, kendisinin bir gün dünyaya geleceği kehanetinde bulunulan Yahudi Mesih olduğuna inandığını, yazıyordu.
If the first said it was going to be fine, now he has to admit he didn't recognise the situation properly.
Başta sorun yok diyen adam durumu iyi değerlendiremediğini kabul edece o zaman.
There has to be or you wouldn't have said it.
Olmalı, yoksa bunu söylemezdin.
Just as what you've said, it has to be matched
Aynen dediğin gibi, o karşılaştırılmak zorunda.
We'll work it out, but the court said he has to be in them one more day.
Halledeceğiz, ama mahkeme bir gün daha kelepçeli olmasını emretti.
Pre has said before : "There may be men who can beat me but they're going to have to bleed to do it."
Pre daha önce demişti, "Beni yenebilecek biri çıkabilir ama bunu yapabilmek için kan ter içinde kalmak zorundalar."
The chief said it has to be seen from far away.
Başkan çok uzaktan bile görünecek dedi.
My silence said it all... and Rohit realized that his first love... has to be forgotten
Susmam herşeyi söylüyordu. Ve Rohitin ilk aşkına gelince Bir şeyi çok iyi anlamıştı :
But had said three o'clock, it has to be three o'clock!
Saat üçte demiştin ve üçte olmak zorunda!
Well, you see, cousin Marie has to be very careful about her health, but she was frightful kind and said it would be alright for me to come.
Kuzenim Marie'nin sağlığına çok dikkat etmesi gerekiyor. Ama kendisi çok naziktir ve benim çıkmamda bir sakınca görmedi.
No, I said it has to be there by 4 : 00.
Hayır, saat 4'de orada olacak dedim.
And it does talk to me and may actually be god, but has never said so specifically.
Ve o benimle konuşuyor ve Tanrı olabilir ama bunu kesin olarak söylemedi. Ne o?
It has been said that if we had to kill our own meat, we would all be vegetarians.
Derler ki eğer kendi yemeğimizi öldürmek zorunda kalsaydık hepimiz vejeteryan olurduk.
Mr. Cole if you ever wanted more than you have today... if you ever looked at you succesful friend and said, hey my friends are succesful... a really famous research scientist has developed a wonder drug... that would change the history and he wants you to be the part of it...
Bay Cole eğer bugün olduğunuzdan daha fazlasını istediyseniz eğer başarılı bir arkadaşınıza bakıp, benim arkadaşlarım başarılı gerçekten ünlü bir araştırmacı bilim adamı harika bir ilaç geliştirdi tüm tarihi değiştirebilecek ve sizin bunun bir parçası olmanızı istiyor...
Said to be 9,000 times brighter than Haley's Comet... it's the biggest comet that has passed through the solar system.
Bir kurşundan 37 km daha hızlı ve Halley kuyruklu yıldızından 9000 kat daha parlaktır. Büyük kuyruklu yıldız görüntüdeki yörüngeyi izleyip güneş sistemini terk edecek.
I did. The vet just said that he has some sort of bug and to let him be until it passes.
Veteriner dedi ki bir mikrop almış.
So, I said to myself, "Rabindranath, it has to be the machine."
Bu yüzden, kendime dedim ki, "Rabindranath, sorun makinada."
That being said, obviously it has to be slightly different because the Cylon is not Human.
Bu ortadayken, Cylon insan olmadığından biraz değişik olması da gerekir.
But it has got to be said, I don't like the look of that hydrokinometer.
Şunu da söylemeliyim ki bu Hidrokinometre'nin durumu hiç hoşuma gitmiyor.
Hey, there's something to be said for it. Knowing exactly where your girl hasn't been, or has been.
Böyle bir şeyi ancak sevgilinin daha önce nerelere takılıp nerelere takılmadığını iyice biliyorsan söyleyebilirsin.
So I said " Richard, to be honest with you, I have no idea why that scene has been cut, but I do happen to have it here right with me.
Ben de Richard'a... " Richard, aslında o sahnenin neden kesildiğini bilmiyorum ama iyi ki ben setteyken olmuş.
He said, there has to be something on her, and he's gonna find it.
Onda kesin bir şeyler olduğunu ve bunu bulacağını söyledi.
For a team to win in a match like this, it has to be the best two out of three, and he said that we needed a cartoonist on our side since Ray is a cartoonist.
Böyle bir dövüşü kazanmanız için üç maçın ikisini almalısınız. Bizim tarafımızda bir karikatürist gerektiğini söyledi. Ray de karikatürist.