It just came to me traducir turco
216 traducción paralela
It just came to me.
" Aklıma geliverdi.
It just came to me all of a sudden.
Birden aklıma geldi.
It just came to me.
Öyle aklıma geliverdi.
- It just came to me out of the blue.
- Hayal ürünü.
One night it just came to me.
Bir gece aklıma geliverdi.
It just came to me now.
Birden aklıma geldi.
It just came to me.
Birden bire oluverdi.
- It just came to me one day.
- Öyle bir anda aklıma geldi işte.
It just came to me.
- Benim de birden geliverdi zaten.
It just came to me.
Sadece aklıma böylesi geldi.
It just came to me.
Şimdi aklıma geldi.
I don't know. It just came to me.
Bilmiyorum, geldi işte.
It just came to me.
Birden aklıma geldi.
I looked at the hypospray, and it just came to me.
Hayposprey'e baktım ve bana doğru geldi. ÇN : Hayposprey :
It just came to me.
Bunu bir anda fark ettim.
It just came to me.
Öylece geldi.
It just came to me.
Yeni yakaladım.
It just came to me, we ought to attack them from the riverside.
O zaman düşündüm, nehir tarafından onlara saldırabiliriz.
It just came to me like truth, you know?
Bir gerçeği görmeye başladım.
No, no, it just came to me. Yeah.
Hayır şimdi aklıma geldi.
- It just came to me.
- Şimdi anlıyorum.
- I don't know, it just came to me.
- Bilmiyorum, öyle işte.
And then it just came to me.
Ve ansızın bunlar aklıma geldi.
I mean, it just sort of came to me.
Yani öykü öylesine birden geliverdi.
No, dear, because I remember when Mr. Hoskins first came in it occurred to me that he'd make just an even dozen.
Hayır hayatım, çünkü Bay Hoskins içeri girdiğinde... onunla tam bir düzine olacağını düşündüğümü hatırlıyorum.
I understood that God didn't want me to die without knowing something of this risk. Just enough for my sacrifice to be complete when it's time came.
Tanrı'nın bu tehlike hakkında bir şeyler öğrenmeden zamanı geldiğinde, çilemi olunduruncaya kadar... ölmeme izin vermeyeceğini seziyordum.
I've been thinking about it and an idea came to me just now.
Onu düşünürken, tam şu anda aklıma bir fikir geldi.
It's hard to believe me being the same Lloyd Gruver that came over from Korea just a little bit ago.
Artık benim kısa süre önce Kore'den buraya gelen Lloyd Gruver'la aynı kişi olduğuma inanmak çok zor.
I told him I didn't want to swim in it but he just grabbed my hand and dragged me into the water all the way in and I came out looking naked.
O mayoyla yüzmek istemediğimi söyledim ama elimden tutup suya sürükledi tamamen suya girdim sudan çıktığımda çıplak görünüyordum.
Just that when you first came to visit me in prison... that you said... if they don't wanna spring you... and if you knew where the stone was... you could get it... and sell it.
Yalnızca beni ilk ziyaret ettiğinde... bana eğer... eğer beni kurtarmayacaklarsa... ve taşın yerini biliyorsam... onu alıp... satabileceğini söylemiştin.
Just a moment ago it came back to me.
Az önce tekrar hissettim.
It just came back to me.
Şimdi yeniden hatırladım.
Look, mate, you had to find out sooner or later and I'd just rather it came from me, that's all.
Er ya da geç öğrenecektin, benden duymanı istedim.
They were fast enough to keep up with me going the wrong way on the expressway but when it came time to jump that drawbridge they just didn't have the guts.
Otoyolda terse yönde benimle başa baş gidebilecek kadar hızlıydılar. Ama sıra kaldırma köprüden atlamaya geldiğinde cesaret edemediler.
I thought, if they came to me and asked me... that I was just gonna say the truth, and that's it.
Bana gelip sorarlarsa, gerçeği söyleyeceğimi düşündüm. O kadar.
It was a couple of years ago, a young attractive bride to be came up to me after the service and asked me just that question.
Bir kaç sene oldu. Genç ve çekici bir gelin adayi bir ayin sonrasında bana geldi. Ve sadece şu soruyu sordu :
So I closed my eyes, took a deep breath and just like that, it came to me - the answer I was looking for.
Ben de gözlerimi kapadım, derin bir nefes aldım ve tıpkı böyle, aradığım cevap - bana geldi.
It's just that Cmdr Riker came to see me this afternoon.
Bu sadece, Komutan Riker'ın öğleden sonra beni görmeye gelmiş olmasıyla ilgili.
He just- - I was trying to settle a fight between the two girls, and he kind of came in, he took over, and it pissed me off. - Like, he-
Bunu yapıyor.
I don't know. It just kind of came to me.
Bilmiyorum.Bir anda geliverdi.
I was willing to let it go at that but then, he pulled a knife and came at me and the truth of the matter is he was so inebriated that he just fell...
İşin aslı... o kadar sarhoştu ki... düştü ve...
Let's just say it would be better if you came to me.
Senin gelmen daha iyi desek.
I just came by to tell you... that me and Strozzi made it up this morning.
Yalnızca bu sabah Strozzi'yle... barıştığımızı söylemeye gelmiştim aslında.
He came by to pick me up, I opened the door and it was just like, "click!"
Beni almaya geldi, kapıyı açtım, aynen şöyle oldu "click!"
It's just that he came up to me one day after class and he's been sort of like my mentor and my family ever since.
Sadece bir gün dersten sonra geldi. O zamandan beri hem öğretmenim, hem ailem oldu.
I've just been thinkin'and thinkin', "What am I doin'here?" Then it came to me.
Sürekli düşünüyordum, burada ne yapıyorum diye?
It's just that when you came to see me yesterday, I sensed that there were things that you wanted to talk about, but couldn't.
Dün beni görmeye geldiğinde benimle konuşmak istediğin bir şeyler varmış gibi geldi bana ama konuşamadın.
"It's funny." It came back to me just now. Funny! Funny!
Tuhaf!
I came to apologize for undercutting your authority around here and to offer my services, but it looks like you're doing just fine without me.
Buradaki otoriteni bozduğum için özür dilemeye ve emrine amade olduğumu söylemeye geldim. Ama bensiz gayet iyi idare ediyorsun gibi.
Aw, it just kinda came to me. Mmm.
Bir anda aklıma geldi.
You know, a little birdie told me a secret about you and I just came by to see if it was true or not.
Minik bir kuş, bana seninle ilgili bir sır verdi ve ben de doğru mu diye seni görmeye geldim.