It wasn't a big deal traducir turco
154 traducción paralela
I mean, to me it wasn't such a big deal.
Benim için önemli bir şey değil.
It wasn't a big deal.
Önemli bir şey değil.
It wasn't that big a deal.
O kadar da şey değildi.
- For you, it wasn't a big deal.
- Yani bu mesele büyütmeye değmez.
I'll bet it wasn't such a big deal, huh, Caesar?
Fazla büyük değildi ha Caesar?
I'll bet it wasn't nothin to make it clean... after you made such a big fuckin'deal about it.
Yarattığın gürültüden sonra onu temizlemek iş değildi.
It wasn't a big deal, just a minor betrayal.
Büyütülecek bir şey değildi, sadece ufak bir ihanet.
Later it wasn't such a big deal that you were a man, it was that I saw clearly that our relationship
Daha sonraları, senin erkek olmanı pek önemsemedim. İlişkimizin sona ereceği besbelliydi.
As I said, it wasn't that big a deal...
Dedim ya, önemli bir şey değil.
Sal was the leader. But it wasn't a big deal.
Sal liderdi, ama bu çok önemli değildi.
Guess it wasn't that big a deal for him though, really.
Ama pek işe yaramadı.
I didn't say anything because I thought she was experimenting or trying something new and she would do it one or two times and it wasn't a big deal.
Bir şey söylemedim, çünkü Dee Dee'nin..... yeni bir şey denediğini ve onun bunu..... bir iki kez yapacağını ve bunun da çok önemli olmadığını düşündüm.
It wasn't that big a deal.
Önemli birşey yok.
Yeah, you know, it wasn't really that big of a deal.
Evet, şey, çok büyük bir olay değildi.
He got an erection, it wasn't a big deal.
Ereksiyon oldu, önemli bir şey değil.
You said it wasn't a big deal.
Önemli birşey olmadığını söylemiştin
It wasn't a big deal.
- Çok da önemli değildi.
It wasn't a big deal, okay?
- Pek âhım şâhım değildi.
It wasn't a big deal.
- İki saniye öpüştük, o kadar.
She was really cool about it. I told you it wasn't a big deal.
Sonunda Bobbi'ye ulaştım.
IT WASN'T A BIG DEAL.
Önemli bir şey değil.
It just wasn't a big deal anymore.
Artık hiç de öyle büyük bir olay değildi.
He's a lot closer with her than me, so it really wasn't a big deal for him when I moved.
O kadar yakın ki evden taşındığımda umursamadı bile.
It wasn't a big deal.
Büyütülecek bir şey değildi.
It wasn't a big deal, honey. That's why we went to the Fairmark Hotel.
Zor değildi tatlım.Bu yüzden Fairmark Otel'e gittik.
Hey, look, it wasn't that big of a deal.
O kadar önemli değildi.
- It wasn't that big a deal.
- O kadar önemli bir şey değildi.
It wasn't a big deal.
Büyük bir şey değildi.
Sure, it wasn't a big deal, alright?
Tabi, önemli değildi, tamam mı?
You were great. There was that one little thing, but it wasn't a big deal.
Yani, atladığın o küçücük nokta vardı ama o kadar da önemli değil.
It wasn't a big deal.
Önemli bir mevzu değildi.
- I mean, I just told you and you said okay like it wasn't a big deal.
- Yani, sana sordum ve sen sadece tamam dedin önemli bir şey değilmiş gibi.
I mean, it wasn't that big a deal.
Demek istiyorumki, o kadar önemli bişey değildi.
- Probably because it wasn't a big deal.
- Önemsiz olduğu içindir.
But it wasn't that big of a deal anyway.
Hem zaten önemli bir olay değildi.
I figured it wasn't that big a deal.
Çok önemli olmadığını düşündüm.
If he wasn't jealous, it wouldn't be a big deal.
Eğer bu kadar kıskanç olmasaydı, sorun olmazdı.
- How is that not a big deal? - I didn't say it wasn't.
Nasıl olurda senin için büyük bir sorun olmaz bu?
So, it wasn't, it wasn't a big deal.
Yani, büyütülecek bir şey değildi.
No, it-it wasn't that big of a deal, you know.
Önemli bir şey değildi.
Okay, okay. It really wasn't that big a deal. I promise.
Gerçekten o kadar önemli bir şey değildi.
You know, it wasn't a big deal.
Biliyorsun, önemli bir şey değil.
It wasn't that big a deal, it was just the long-distance thing getting to us.
Önemli bir şey değildi. Aradaki mesafenin ikimizde yarattığı gerginlikten oldu.
Because it wasn't a big deal.
Çünkü büyütülecek bir şey değildi.
well, it wasn't a big deal, so don't worry about it.
Ş-şey... çok önemli bir şey değil, endişelenme.
I mean, Otto had snapped at her last year, but it wasn't a big deal.
Yani, Otto onu geçen sene ısırdıydı... ama.. büyütülecek bir şey değildi.
- It wasn't a big deal.
- Neyse ki ucuz atlattı.
When Nikki came by to see me in the afternoon, it wasn't really a big deal.
Nicky'nin öğleden sonra beni ziyarete gelmesi.. çok önemli bir şey değildi.
It wasn't a big deal!
Büyütülecek bir şey değil.
It wasn't a big deal.
Büyütülecek bir şey değil.
It Wasn't A Big Deal But I Know Would Worry Them
Çok önemli değildi ama bizimkileri endişelendirmek istemedim.